Eve Dönüş

3.4K 164 20
                                    

" Arabayı hazırladılar. Artık gidebiliriz." Hala dolu olan gözlerimi Joseph'a çevirdim " Biz mi?"
" Evet, biz. Ben de geliyorum."
" Joseph, gelmene gerek yok. Burda kalmalısın." Hızlı adımlarla yanıma gelip yüzümü ellerinin içine aldı " Seni yalnız bırakmam. Asla. Anladın mı?" Başımı sallayarak onayladım. Beni kollarının arasına alıp sımsıkı sarıldığında kendimi tamamen ona bıraktım. Hayır, ağlamıyordum. Gözlerim doluydu, her an akacakmış gibi duruyorlardı ama ben buna izin vermiyordum. Veremezdim. Babam bize her zaman güçlü olmamızı söylerdi. Ne olursa olsun zayıflık gösteremezdik. Çünkü biz krallığın temsilcisiydik. Herkes bizi örnek alacaktı. Herkes...
Geri çekilip " Hadi gidelim artık. Bir an önce abimi görmek istiyorum." dedim.
" Tamam, hadi gidelim."
Bahçede sadece Kral, Kraliçe ve Zachary vardı. Ne bir hizmetçi, ne de başka biri vardı. Anlaşılan kimsenin görmesini istememişlerdi. Ki ben bunun için milyonlarca kez teşekkür edebilirdim. Yanlarına gittiğimizde kraliçe sıkıca sarıldı. Sonra da ellerimden tutarak " Kendine çok dikkat et Katerina. Eminim ki şu an Kraliçe Elizabeth'in çocuklarının güçlü olmasına her şeyden çok ihtiyacı vardır." Dedi.
" Merak etme anne. Katerina yeterince güçlü." Beni cevap vermekten kurtardığı için Zach'a dönüp hafifçe gülümsedim. Kraliçe Joseph'a sessizce bir şey söylerken Kral Robert " Genç kralımıza üzüntülerimi ve sevgilerimi ilet lütfen." dedi. Genç Kral.. Kral Alexander.. Kulağa çok garip geliyordu.
" Tabi söylerim."
" Artık yola çıksak iyi olur." Joseph'ı başımla onayladıktan sonra arabaya bindim. Hemen arkamdan o da bindi. Yerleşir yerleşmez atlar hızla ilerlemeye başladı. Alex'i krallığın başında düşününce ister istemez güldüm.
" Ne oldu?"
Joseph'a baktım " Alex'in artık bir kral olduğu düşüncesi.. garip geliyor."
O da hafifçe gülümsedi " Öyle olmalı. Kendimi kral olduğum zaman düşünemiyorum."
" Ben düşünebiliyorum. Harika bir kral olacaksın."
" Alex için de aynısını düşünmelisin. Senin düşüncelerini çok önemsediğinden eminim. Tıpkı benim gibi."
Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.
" Katerina." Gözlerimi zorla açık tutarak ona bakmaya devam ettim " Efendim."
" Dinlenmen gerek."
Başımı sallayarak onayladım " Haklısın." Biraz duraksadıktan sonra " Omuzunda uyuyabilir miyim?" dedim. Sesim son derece masum çıkmıştı. Olmadığım kadar masum... Gülümseyerek tek kolunu bana dolaması olumlu bir cevaptı. Başımı yaslayıp huzurlu bir şekilde uyumak için dua ederek gözlerimi kapattım.

Joseph'ın Ağzından

Bana yaslanmış uyurken onu izliyordum. Yüzünün her bir detayına dikkatle bakıyordum. Mükemmeldi. Tek kelimeyle mükemmel. Hayran kalmamak mümkün değildi. Uyurken arada bir irkiliyordu. Babasının öldüğünü öğrendiğinde aşırı bir tepki göstermesini beklemiştim. Ağlamasını, bağırıp çağırmasını... Hiç birini yapmamıştı. Sadece tek bir damla düşmüştü gözünden. Onu da elinin tersiyle silip kendini toparlamış "Eve gitmek istiyorum." demişti. Hayatımda gördüğüm en güçlü kadındı. Ve ne kadar şanslıyım ki, ben bu kadınla evliydim.

***
Katerina'nın Ağzından

Arabadan inip baktığımda her şeyin eskisi gibi olduğunu gördüm. Ne bekliyordum ki? Yas? Herkesin ağlaması? Mumların yakılması? Ben haberi alana kadar bunların hepsinin olduğuna emindim. Bizim yaptığımız gibi hiç dinlenmeden yol alınırsa 1 günlük mesafe vardı iki krallık arasında. Joseph da indikten sonra arabacı atların dinlenmesi gerektiğiyle ilgili bir şeyler zırvalayıp yanımızdan ayrıldı. Bahçeye inen merdivenlerin başında bekleyen annemi görünce hızlı adımlarla ona doğru yürüdüm. Hüzünlü bir gülümsemeyle sarıldı " Hoşgeldin." Her ne kadar güçlü görünmeye çalışsa da perişan olduğu belliydi.
" Ne zaman oldu bu?"
" 3 gün önce."
" Ama neden? Çok iyiydi." Sesimin boğuk çıkmamasına özen gösterdim. Annem yutkunup cevap verdi " İyi değildi Katerina. Hastaydı."
Şu an şaşkın olmak için bir çok nedenim vardı " Neden benim haberim yok?"
Dolu olan gözlerinden bir yaş düştü " Söylememi istemedi. Onun güçsüz olduğunu düşünmenizi istemezdi." Birden konuşmayı kesip yanağındaki yaşı sildi. Gülümseyip " Hoşgeldin Joseph." dedi. Yanımıza geldiğini o zaman fark etmiştim. Annem, güçlü kraliçe rolüne geri dönmüştü.
Joseph hafif bir gülümsemeyle karşılık verdi " Merhaba Kraliçem. Kaybınız için çok üzgünüm."
" Ben de öyle. Fakat güçlü kalmaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok."
" Alex nerde?" Annem tekrar bana döndü " Konseyi topladı. Halletmesi gereken sorunlar var."
Yürümeye başladığımda annemin " Katerina.." deyip beni durdurmasıyla ona döndüm " Benim için konseye biraz ara verebilir değil mi? Sen Joseph'a kalacağımız odayı gösterir misin?"
" Ben de seninle geliyorum." Anneme dönüp " Görüşmek üzere leydim." dedi ve yanıma geldi. Koridorda biraz ilerleyip yalnız kaldığımızda " Her yere benimle gelmek zorunda değilsin. Odaya çıkıp dinlen." Dedim.
" Sana seni yalnız bırakmayacağımı söylemiştim. Özellikle de bu halinle."
" Ben iyiyim Joseph, gerçekten."
" Babasını kaybeden kimse iyi değildir. Sadece öyle görünüyordur." Yürümeye başlarken " Ayrıca Alexander'ı görmek istiyorum." dedi. Buna verebileceğim bir cevap yoktu işte. Konsey toplantılarının yapıldığı salonun önüne geldiğimizde kapıda duran şövalye şaşkınlıkla bana baktı " Leydim."
" Kapıyı açar mısın?"
" Fakat Kralımız şu an toplantı--"
" Kralın kardeşinin burda olduğunu ve kapıyı açmadığını öğrenirse olacakları düşünebiliyor musun?" Evet, sinirli olduğum zaman söyleyeceklerimi düşünmezdim. Burnu havada bir prenses gibi davranırdım. Şimdi sinirli olmamın üzerine üzüntüyü de katarsak.. Eh, pek iyi şeyler olmuyordu. Adam dediğimi yapıp ağır kapıyı iterek açtı. O anda Alexander'ın " Kimseyi içeri almayın demedim mi!" diyen sinirli ve otoriter sesi duyuldu. Adımlarımı içeri atarken " Bu söylediğini kardeşin için biraz gevşetebileceğini ummuştum abicim." dedim. Beni görünce bir an için gülümsese de sonra eski haline dönüp konseydekilere " Çıkabilirsiniz." dedi. Konseydekilerin hepsi tek tek reverans yapıp salondan ayrıldıktan sonra Alex yerinden kalktı ve gülümseyerek beni kucakladı " Seni gördüğüme çok sevindim."
Geri çekilirken " Ben de öyle." dedim. Yüzü asıldı " Birbirimizi yeniden görmemizin bu şekilde olmasını istemezdim. Ben babamın yerinde otururken onun.." Yutkundu.
Teselli edermiş gibi " Senin bir suçun yok Alex. Yapmak zorunda olduğun şeyi yapıyorsun." dedim. Sonra da devam ettim " Bu babamın yerine geçip krallığı yönetmek de o zorunluluklardan biri." Bir süre bana baktıktan sonra sanki yeni fark etmiş gibi Joseph'a döndü " Hoşgeldin."
Birbirlerine sarılırlarken Joseph " Gelme nedenimiz pek hoş değil maalesef." dedi. Konsey masasının etrafına otururken " Nasıl gidiyor?" diye sordum.

" Kötü. Babamın bana bahsetmediği o kadar çok şey var ki."

Kaşlarımı çattım " Ne gibi?"

" 2 krallıkla aramızın kötü olduğu gibi."

" Ne kadar bozuk?" Joseph aklımı okumuş gibi sormak istediğimi sordu.

" Savaş derecesinde kötü. Aramızın bozuk olduğu tek krallık sizsiniz sanıyordum. Daha doğrusu babam öyle demişti."

" Eğer yardıma ihtiyacın olursa, ne olursa olsun fark etmez. Arkanda olduğumuzu bilmeni isterim."

Alex gülümseyerek " Teşekkür ederim. Şu an bunların bir önem taşıdığını düşünmüyorum. Yani her ne kadar aramız kötü olsa da savaş çıkarm--"

" Babamın hasta olduğunu biliyor muydun?" Şu ana kadar ne konuştuklarına ilgi göstermemiştim. Tek merak ettiğim şey babamdı. Sadece babam.. Alex bana dönüp yutkunduktan sonra cevap verdi " Annem söylemiş."

" Evet, söyledi. Sen böyle bir şey olduğunu biliyor muydun?"

" Hayır. Babam öldükten sonra öğrendim."

" Neden söylememişler peki?!" Yüksek çıkan sesim, bizden başkasının olmadığı salonda yankılandı. Alex'in yerine Joseph sakinleştirici bir sesle konuştu " Hiçbir kral hasta olduğunu kabul etmek istemez Katerina. Öğrenilirse halkın sadakatinin sarsılacağını, onu ciddiye almayacaklarını düşünür. Haklılar da. Düşünsene babanın hasta olduğunun duyulduğunu?" Hiçbir şey dememi beklemeden devam etti " Anlaşamadığı, Albian topraklarını ele geçirmek isteyen bütün krallıklar savaş başlatırdı. Babanı anlamalısın. Size söylememekle doğru olan şeyi yaptı." Haklıydı. Düşününce babamın doğru olan şeyi yaptığı anlaşılıyordu. Her zaman olduğu gibi... Benim yapmam gerekense, babamın kızı olup krallığın sorunlarını çözmekti. Derin bir nefes aldım ve sesimin güçlü çıkmasına özen gösterdim " Ne yapmayı düşünüyorsun peki?"

**

Yatağın üstündeki örtüyü açıp içine girerken " Alex ne yapmalı sence?" dedim. Pencerenin önünde durmuş dışarı bakıyordu. Bana dönüp çıplak olan sırtını duvara yasladı. Ellerini göğsünde birleştirdi " Bilmiyorum... Çok zor bir durum. Kral Edward da aynı babamın bize hiçbir şey anlatmadığı gibi ona da anlatmamış. Barış yapması zor gibi."
Kollarını birleştirdiğinde çıkan kaslarına bakmamaya çalışarak cevap verdim " Demek istediğin; savaş çıkacak."
Kollarını indirip yanıma doğru gelmeye başladı " Umarım çıkmaz. Ama çıksa bile, bütün Craster'ı yardım etmek için ayağa kaldırırım." Eğilip dudaklarıma küçük bir öpücük kondurdu. Başımı yastığa koyarken " Yatmıyor musun?" dedim. Masanın yanındaki sandalyeye otururken " Yatacağım." dedi. O anda anlayıp dirseklerimin üstünde doğruldum " Sakın bana sandalyede uyumayı düşündüğünü söyleme."
" Odada herhangi bir koltuk olmadığına göre?"
" Yatakta yatman gerektiği için koltuk koymamaları mantıklı değil mi?"
" Sen ciddi misin? Gerçekten yanında yatmamı mı istiyorsun?"
" Sen istemiyor musun?"
" Seni rahatsız etmek istemiyorum."
Gülümsedim " Tabi ki etmezsin." Başımı tekrar yastığa koyup " Çok uykum var. Artık gelip sarılacak mısın?" dedim. Gözlerimi kapattıktan bir dakika sonra yatakta bir hareketlilik hissettim. Çok geçmeden Joseph'ın kolları beni sardığında gözlerim hala kapalı olarak gülümsedim.
" İyi uykular."

Merhaba :) Geçen bölüm için yorum yapmayacağım :) Sadece diyeceğim; hikayeyi yaaş yavaş bitirmeyi düşünüyorum :)  Bu bölümün sınırı 60 vote, 12 yorum :) İyi okumalar :)

Kingdom LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin