Craster Kalesi.

4K 153 15
                                    

" Bilmem, çok kaba olduğun için olabilir mi? Keşke o büyük olsaydı. Böylece onunla evli olurdum, senle değil."

Son söylediğim sözün üzerinden 2 saat geçmişti ve hala bir şey dememişti. Sanırım fazla ağır konuşmuştum. Eğer bir kız kardeşim olsaydı ve biri bana bunu söyleseydi ne yapardım bilmiyorum. Muhtemelen çok sinirlenirdim. İstenmemek.. ah, ne yaptım ben? Düşünmeden konuştum, yine. Düzeltmek için konuşmaya başladım " Ben, daha önce söylediklerim için özü--"

" Uyusan iyi olur. Yorucu bir gündü." Uyusam iyi mi olur? Pekala, kendi bilir. Madem bay ukala özür istemiyor, ben de dilemem. Sinirle arkamdaki rahat etmem için konulmuş küçük yastığı alıp oturduğum koltuk tipi şeyin diğer ucuna koydum. Elbisemin açılmamasına dikkat ederek başımı yastığa koydum. Ona son kez sert bir şekilde baktıktan sonra gözlerimi kapadım.

**

" Katerina, Katerina uyan!" Gözlerimi açtığımda onun gözleriyle karşılaştım. Muhteşem bir mavi. Tarif edilemez bir mavi. Birden çok yakın olduğumuzu fark edince hızla doğruldum " Ne var?!" Uyanınca biraz sinirli oluyordum. Özellikle de dibimde birini görürsem.

" Geldik ama sen yerini çok sevdiysen kalabilirsin."

" Geldik mi? Kaç saattir uyuyorum ben?"

" 14."

" 14 mü?!"

" Evet ve şu anda gece. Yani gündüzü uyuyarak geçirdin." Kendime gelmemi bekledikten sonra devam etti " Hazırsan gidelim mi? Bahçede toplandıklarını göre saray halkı seni çok merak ediyor olmalı."

" Tamam" anlamında başımı salladıktan sonra aşağı indi. Elini uzatıp benim de inmeme yardım etti. Girmem için büktüğü koluna girdim ve saraya doğru yürümeye başladık. Haklıydı. Herkes bahçede toplanmıştı ve birbirlerini dürtüp beni gösteriyorlardı. Saraya yaklaşırken " Bir süre daha böyle olur." dedi. Bana bakmıyordu. Ona baktım " Nasıl?"

" Bir süre daha ilgi odağı olursun. Yanından geçen herkes sana bakar, birbirlerini dürtüp seni gösterirler tıpkı şu anda yaptıkları gibi. Bir süre sonra alışırlar ama." Gözlerimi devirdim " Umarım o 'bir süre' çok uzun sürmez." Saraya girdiğimizde bir hizmetçi hemen yanımıza gelip " Prensim." diyerek önümüzde eğildi. Sonra hızla devam etti " Kraliçemiz odanızı en yukarı kata hazırlamamı emretti. İsterseniz size--"

Joseph kızın sözünü kesti " Gerek yok. Hangi oda olduğunu biliyorum." Kız tekrar önünde eğilip yanımızdan ayrıldı. Merdivenlere yönelirken " Gerçekten hangi oda olduğunu biliyor musun?" dedim. Yan bir şekilde gülümsedi " Hayır. Önünde en çok hizmetçi olan oda bizim odamızdır." O anda aklım başıma geldi. Bizim odamız. Bizim..odamız.. Ne bekliyordum ki? 2 ayrı oda hazırlamalarını falan mı? Tabi ki aynı odada kalacaktık. Evliydik ve birbirimizden nefret etmemiz bu gerçeği değiştirmiyordu. Merdivenlerden çıkarken görebildiğim kadarıyla saray gerçekten büyüktü. Ve saatin geç olmasına rağmen saray halkı hala ayaktaydı. Joseph sanki düşüncelerimi okuyormuş gibi " Normalde bu saatte herkes uyur. Anlaşılan seni çok merak etmişler." dedi. Bunları söylerken yüzünden alaycı bir gülümseme geçti. Hizmetçinin dediği gibi en üst kata geldiğimizde Joseph'ın dediği gibi odanın önü hizmetçi doluydu. Bizi görünce başlarını eğip dağıldılar. Garipti. Albian'da herkes iç içeydi. Zümre farkı vardı evet ama saygılı davranılırdı. Burda selam bile vermiyorlar. Odaya girerken içimden " Buraya alışmak sandığımdan da zor olacak." diye geçirdim. Odaya girdiğimde ise odanın büyüklüğüyle şok oldum. Devasa büyüklükteydi. Odanın bir tarafında büyük bir masa vardı. Yemek masası gibiydi. Başka bir köşede de küçük bir masa vardı. Joseph'ın çalışma masasıydı sanırım. Diğer tarafında çift kişilik büyük bir yatak vardı. Cam kenarında 3 kişilik bir koltuk vardı. Herhalde dışarıyı izlerken oturmak için konmuştu. Başka bir tarafta giyinirken görünmemek için bir bölme vardı ki bu odada beni sevindiren tek şeydi. Giyinirken birilerinin beni gözetlemesini istemezdim. Kim isterdi ki?

Kingdom LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin