Kralımız Çok Yaşa.(Final)

2.9K 147 22
                                    

Pencerenin önünde dışarıyı izleyen Joseph'a baktım. Saraya geri döndüğümüzden beri neredeyse hiç konuşmuyordu. Kale sınırları içine girer girmez Zachary bizi karşılamıştı. Kraliçe ise... Zach'in söylediğine göre odasından çıkmıyordu. Yanına gidip "İyi misin?" dedim. Dışarıya bakmaya devam etti "Hala inanamıyorum. Babamın öldüğüne inanamıyorum."

Cevap vermedim. Nasıl hissettiğini biliyordum. İki gün öncesine kadar ben de böyleydim.

"Önce senin baban, şimdi de benim ki. Hepsi arka arkaya gelmek zorunda mı?"

"İkisi de hastaydı Joseph. Yapabile--"

"Babam hasta olduğu için ölmedi."

Kaşlarımı çattım "Anlamadım?"

Derin bir nefes verdi "Zachary bana saldırıya uğradıklarını söyledi." Dediklerini sindirmeye çalışırken devam etti "Zach ve birkaç şövalyeyle avlanmaya gitmişler. Ne olduysa o sırada olmuş. Zach ve Sör Lucas ellerinden geleni yapmışlar ama-" Yutkundu "Daha kötüsü olabilirdi. 3 kişi kalabalık bir gruba karşı ne kadar karşı koyabilir ki?"

"Kim olduklarını biliyor musunuz?" Sesim fısıltı gibi çıkmıştı.

"Evet." Bakışlarını bana çevirdi. Gözleri daha önce hiç görmediğim gibi bakıyordu. Nefret dolu, sinirli, her an birini öldürebilecekmiş gibi..

"Ve bunun hesabını soracağım. Ne pahasına olursa olsun."

Bakışlarını tekrar dışarı çevirirken "Sakin olmalısın. " dedim.

Yine bana dönüp yüksek sesle "Sakin mi olmalıyım? Onlar yüzünden babam öldü Katerina. Benden hiçbir şey olmamış gibi davranmamı bekleyemezsin." dedi.

"Sana bir şey yapma ya da hiçbir şey olmamış gibi davran demiyorum. Ama sakin olmak zorundasın. Halkın soğukkanlı bir krala ihtiyacı var. Öfkesine yenik düşen bir krala değil."

Cevap vermedi. Bir süre öylece baktıktan sonra "Zachary'le konuşmam gerek." diyerek hızla odadan çıktı. Kapının çarpma sesiyle hafifçe yerimden zıpladım. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum ama daha fazla odada kalamayarak kendimi dışarı attım. Önce bahçeye inmeyi düşünsem de şu anda konuşacak birine ihtiyacı olduğunu düşünerek adımlarımı kraliçenin odasına yönlendirdim. Kapının önüne geldiğimde derin bir nefes alıp çaldım. İçeriden boğuk bir ses "Gel." dedi. Önce başımı uzattım. Beni görünce gülümsedi "Ah, Katerina."

Ben de hafifçe gülümsedim "Gelebilir miyim?"

"Tabii ki." İçeri girip kapıyı arkamdan kapattım. Pencereden uzaklaşıp yatağın kenarına oturdu. Sonra bana dönerek aynı gülümsemesiyle "Yanıma gel." dedi. Dediğini yapıp yanına oturdum. Daha önce gördüğüm kraliçe yoktu karşımda. Gözleri şişmiş ve kızarmış, saçı özensizce taranmış bir kadın vardı. Çökmüştü sanki. Aynı annem gibi.. Bu durumda sorabileceğim tek şeyi sordum " İyi misiniz?"

"Olabileceğim kadar iyiyim." Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti "Joseph nasıl?"

"Kızgın, öfkeli. Ama daha çok şaşkın. Beklemediği bir şeydi. Tıpkı benim babamın ölümünü beklememem gibi."

Nefesini verirken "İkisinin ölümünün de arka arkaya olması çok trajik. Yıkıcı. Berbat bir şey."

Nefes aldım "Evet, öyle." Bir dakika kadar hiç konuşmadan öylece oturduk. Sessizliğimizi kraliçe bozdu "Senden bir şey isteyeceğim."

Hafifçe gülümsedim "Tabii."

Uzanıp elini elimin üstüne koydu "Her iyi kralın arkasında iyi bir kraliçe vardır. Bizler ülkeyi yönetmeyiz ama kralların yaptığından daha zor bir şey yaparız."

Kingdom LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin