"Bu anı iple çekiyordum"

4.4K 163 9
                                    

Nefesimi tuttum. Ayağımın altındaki yaprakların hışırdamamasına dikkat ederek bir adım attım.Oku yaya yerleştirdikten sonra derin bir nefes verdim. Yayı iyice gerdim ve "Bingo!" Gülerek yakaladığım güvercinin yanına gidip onu aldım ve diğerlerinin yanına koydum. Sanırım bu kadar yeterdi ha? Yakaladığım güvercinleri torbaya koyduktan sonra atın eyerine sıkıca bağladım. Kendim de ata bindikten sonra dört nala koşmaya başladım. At sürmeyi babam öğretmişti bize. Ona göre kraliyet mensubu herkes çok iyi şekilde at binmeliydi. Haklıydı da. Kale sınırlarının içine girdiğimde durup attan indim. Hemen yanıma gelen hizmetçilerden birine torbayı uzatıp gülümseyerek " Bunları mutfağa götür. Sanırım bunlardan güzel bir akşam yemeği olur." dedim.

" Kesinlikle leydim fakat Kraliçemiz bu akşam bir ziyafet verecek. Misafirlerimiz şerefine." Ah, tabi. Sevgili misafirlerimiz (!). Gülümsemeye devam ettim " O zaman siz kendinize pişirirsiniz." Kadın gülümseyerek reverans yaptı ve önümden çekildi. Atımı iplerinden tutup ahıra yürütmeye başladım. Seyislerden biri hemen yanıma geldi " Prensesim, izin verin ben yapayım."

" Gerek yok. Kendim yapmak istiyorum." Tanrı aşkına, sırf prensesim diye her şeyi biri mi yapmak zorunda? Ben bir şey yapamayacak mıyım! Atı ahıra girdirdiğimde görünürde kimse yoktu. Boş bölmelerden birine girdiğim sırada arkamdan bir ses yükseldi " Yardıma ihtiyacınız var mı leydim?" Arkamı dönüp bölmenin kapısında dikilmiş olan uzun boylu, sarışın, mavi gözlü adama baktım. Daha önce görmüş müydüm? Hayır. Bizim şövalyelerden miydi? Kesinlikle hayır. Öyle olsa kesinlikle tanırdım. Yapmacık bir şekilde gülümsedim " Hayır, kendim yapabilirim sör." Kibarlıktan ödün vermemeliydik değil mi?

" Sizin gibi bir leydinin atını bağlayacak olması biraz gülünç geliyor." Gıcık bir kahkaha attım " Bir şövalye olabilirsiniz ama bir atın nasıl bağlanılacağını sizden daha iyi bildiğime eminim."

Gülümsedi " Ben bir şövalyeden fazlasıyım leydim."

" Ben de bir leydiden fazlasıyım sör." Dönüp rahat bir şekilde atımı bağladım.

" Leydim çok becerikli olmalı." Gülümsedim. Yapmacık bir şekilde.

" Ama yine de izin verseydiniz ben daha iyisini yapardım." Ukala. Her kimse bu adam kesinlikle bir ukala. Ters ters baktıktan sonra yanından geçip arkama bakmadan ahırdan çıktım. Sarayın koridorlarında herkes telaş içindeydi. Yani, her zaman bir koşuşturma olurdu ama böyle değil. Elindeki botların abime ait olduğundan emin olduğum Adam'ı görünce durdurdum " Abimin nerede olduğunu biliyor musun Adam?"

" Prensle birlikte odasında leydim." Gülümseyerek teşekkür ettikten sonra abimin odasına doğru gitmeye başladım. Yemekten önce prensle tanışmanın zamanı gelmişti değil mi? Önce odama girip üstümü değiştirdim. Annem prensle tanıştığımda üstümde pantolon olduğunu öğrense feci şekilde kızardı. Ve ben kesinlikle tartışma havamda değilim. Alexander'ın odasına girmeden önce kapıyı çaldım. Nezaket gereği.

"Gel." Sesi neşeli mi geliyordu? Öyle olduğunu karşısındaki esmer,mavi gözlü,yapılı birine güldüğünü gördüğümde anladım. İçeri girince bana yöneldi " Ah, sen miydin Katerina. Prens Zachary'de bana av maceralarından söz ediyordu." Prens, elindeki kadehi bırakıp önümde hafifçe eğildi ve elimi öptü " Leydi Katerina. Sizin hakkınızda çok şey duydum." Zoraki olarak gülümsedim " İyi şeyler olduğunu pek sanmıyorum."

" Ne kadar güzel ve zarif olduğunuz hakkında."

" Teşekkür ederim." Tamam, evlenmek istemiyordum ama bu.... çok iyiydi! Nazik olduğu kadar yakışıklıydı da. Sanırım iyi bir prensle evlenecektim ha?

" Abim sizinle evleneceği için çok şanslı." Abin mi? Bir dakika. Craster Krallığının 2 prensi mi var? Soran gözlerle Alexander'a bakınca konuşmaya başladı " Prens Joseph geldiklerinde seninle tanışmak için bekledi ama sen ortalarda yoktun ve Kate nerde olduğunu bilmediğini söyledi. Sen gelmeyince Prens de dinlenmek için odasına çekildi. Malum, uzun bir yoldan geldiler." Ben gülümserken kadehinden bir yudum aldı. Şarap mı içiyorlardı?

Kingdom LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin