17. Bölüm

354 24 12
                                    

Harry'nin beni Alice'in bir kopyası gibi görmesinin yanı sıra hayatımda ilk defa terk edilmiştim ve ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim olmadığı gibi hiçbir suçum yoktu. 

Tamam belki biraz suçum olabilirdi. Ama bu tamamiyle benim hatam olduğu anlamına gelmezdi. Eğer beni orada yalnız başıma bırakıp gitmiş olmasaydı bunlar yaşanmış olmazdı... 

Telefonu bir süre elimde tutup transımdan "başarıyla" çıktıktan sonra yatağın içine girdim. Hiçbir tepki gösteremiyordum tüm olanlar küçük bir şaka gibi geliyordu; bir sonraki gün kahvaltıya gidecek, belki alışveriş yapacak, sonra da evde film seyredecektik. Bu mesajı atan kişinin gerçekten Harry olduğunu beynim anlamak istemiyordu. 

Yatakta dönüp durduktan sonra en iyi seçeneğin kendimi anlatmak olduğuna karar vermemin ardından telefona numarasını tuşlayıp telefonu kulağıma götürdüm. Endişeyle geçen saniyelerden sonra telefonun kapalı olduğunu belirten meşgul sesi kulaklarımda yankılandı. Sabaha kadar da düşündüğüm tek şey o ses oldu... 

Alarmın çalmasına gerek bile kalmadan uyandığım için -heyecanlı ve gergin günlerde genellikle böyle olurdum- yavaş yavaş hazırlanıp evden çıktım. Küçük bir yere oturup kahvaltımı yaptım ve elimden geldiğince zaman geçirmeye çalışarak okula doğru yürümeye başladım. Harry okula geç gelen tiplerdendi, her zaman dersin başlamasından 5 dakika önce okulda olur ve bunu hiç aksatmazdı. Hatta çıkmaya başladığımız ilk günlerde belki beni daha fazla görmek ister diye erken geleceğini düşünüyordum ama o birlikte harcayacağımız bu vakitleri okul dışında değerlendirmek istiyordu, artık alışmıştım. Bu kadar yavaş yürümemin sebebi de kapıda onunla karşılaşmaktı. Benden kaçıyor olabilirdi ama hiç kimse tesadüflerden kaçamazdı. 

Ve ben de kaçamamıştım. Çünkü görmek istediğim kişi Chesire'dan gelirken kendimi Doncestar'lı çocukla konuşurken bulmuştum.

"Sanırım her şeyi batırdım." diye hayıflandım Louis'e sonunda anlatacaklarımı bitirdiğimde. Ben susana kadar konuşmamı kesmemiş; cümlelerimin bazı yerlerinde sinirlenerek -Alice- , bazı yerlerinde kahkaha atarak -buz pateninde yere düşmem- dinlemişti. Onun Alice'den nefret ettiğini bildiğim için -En yakın arkadaşımı birisi elimden alsa ben de nefret ederdim- azıcık abartarak anlatmıştım ama ana konu belliydi. Garip bir durumdaydım, ama bunu düzeltmek için elimden geleni yapmak istiyordum.  "Belki bugün gelirse onunla konuşma fırsatı-"

"Bugün okula gelmeyecek güzelim." dedi mavi gözlü çocuk. "Senin anlattıklarını ondan da dinledim, kendini insanlara açan birisi değil ama fikir alması gerektiğinde benimle konuşmayı akıl edebiliyor. Sadece düşünmesi ve bir karar alması gerektiğini söyledi-" 

"Tanrım bu çocuk beni çıldırıyor!" Başımı ellerimin arasına alıp yanaklarımı şişirdim. Bilgisayarında bir dilekçe yazan Louis bakışlarını bana çevirdi. 

"Hadi ama, haklı olduğunu biliyorsun. Aynısı senin başına gelmiş olsaydı çoktan bağırıp çağırmıştınız. Tüm kızlar böyledir." Karşı çıkmak için ağzımı açtım ama dedikleri o kadar doğruydu ki kendimi savunma ihtiyacı bile duymadım. Zaten sabahtan beri başının etini yiyordum. "Umalım ki düşünmesi gereken şey ilişkinizin devam etmeye değer olduğudur yoksa onu kaybetmen düşündüğünden çok yakın bir zamanda olur."

Onu kaybetme düşüncesi beni öylesine korkutmuştu ki bunun 'zamanından önce' olacağı düşüncesi durumu iyice korkunçlaştırmıştı. "Pekala, ne yapmamı istiyorsun?" 

"Akışına bırak. Yani bir süre onunla ilgilenme, okula git gel, sinemeya git, arkadaşlarınla takıl; bilmiyorum ama yeter ki Harry ile iletişime geçmeye çalışma, onu tanıyorum, onda ters bir etki yaratabilir. Eğer seninle yakınlık kurmaya çalışırsa anla ki düzeleceksiniz-"

Şişe ÇevirmeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin