"Ne?" diye sordum beynim yerine döndüğünde. Yeşil gözleri bana bakmayı reddedercesine yere, ayaklarına, odaklanmıştı ve bunu söylediğine pişman olmuş gibi parmaklarıyla oynuyordu. "Harry, b-ben-" salonun diğer köşesinde duran çantamı almaya yöneldim, "-gitsem iyi olacak."
Bunu yapmasını beklemiyordum, diğer her şeyi söylediği gibi veya bugünün gereğinden fazla uzun olması gibi... Gitmek istemiyordum, beni durdurmaya çalışma süresi çoktan geçmişti. Ona benim de ona karşı bir şeyler hissettiğimi söyleyebilir ve benden hoşlandığı için teşekkür edebilirdim. Aniden susup aniden içindeki boşaltması, itiraf etmesi benim de dengelerimi bozuyordu. Yanındaki herkes benim için kapalı birer kutuyken onun bana böyle yakın davranması da öyle... Louis'i daha yeni tamamen tanımıştım; Niall ile zaten ilk günden 'sonsuza kadar arkadaş' grubumuzu kurmuştuk ama Ed, Liam ve Zayn hakkında aynı şeyleri söyleyemezdim. Benim onları tanıdığımdan çok onlar beni tanıyordu ve kesinlikle GBT'mi de çıkartacak düzeye gelmişlerdi. Ah, acaba benim hakkımda konuşmuşlar mıydı?
"Bir şey demeyecek misin?" diye sordu başını kaldırdığında.
"Durup dururken itirafta bulunup sessizliğe çekiliyorsun ve benden cevap vermemi mi bekliyorsun?"
"Sadece bu konu hakkında ne düşündüğünü merak ediyorum. Birlikte iyi anlaştığımızı düşünmüştüm, mutlu olabileceğimizi." Tanrım, kesinlikle ilaç içmiş falan olmalıydı! Ya da bu konulara o kadar uzaktım ki her kelimesinde bit yeniği arıyordum.
Önümde duran koltuğa çöküp ona baktım. "Gerçekten böyle mi hissediyorsun?"
Başını aşağı yukarı salladı. "Ya sen?" Utangaçlığını üzerinden atmış olmalıydı, gamzeleri ortaya çıkmak için doğru anı kolluyor gibilerdi. Duygu değişimleri beni de etkilemeyi başarıyordu.
"Yani Harry Styles benden hoşlandığını söylüyor?"
"Sen ne bekliyordun?"
"Bilmem, sonsuza kadar senden hoşlanacağım halde senin bana çıktığın kızları anlattığın süper yakın arkadaşlar olacağımızı düşünmüştüm." dedim kıkırdayarak.
"Ah, teknik olarak şu an bunu yapıyoruz!" Parmaklarıyla hesap tutmak için elini havaya kaldırdı. "Benden hoşlanıyorsun-"
"Hey, daha bu laf ağzımdan çıkmadı!"
"-ben de sana 'çıkmak üzere olduğum kızı' anlatıyorum ve artık süper yakın arkadaş olduğumuzdan söz etmiyorum bile!"
"Önce arkadaş olup sonra bir ilişkiye girilmesine bayılıyorum! Baksana, Monica ile Chandler; Emma ile Dexter; Robin ile Barney; Hermione ve Ron; Jane ile Rochester-"
"Romeo ile Juliet?" Harry kaşlarını kaldırarak bana baktı.
"Onlar birbirlerini gördükten 10 dakika sonra öpüşmeye başladı Harry!"
"Uzun lafın kısası bana bayılıyorsun?"
"Evet, sana bayılıyorum."
"Ve benimle bir şeyin içinde olmak istiyorsun?"
"Sadece bir şeyler değil Harry, senin tüm hayatının içerisinde olmak istiyorum." Dedim düşündüklerimi iyice sindirmeden dışarı vururken. "Bu senin için yeterli sanırım?"
Zümrütleri parlayarak yanıma yaklaştı ve içinde patlayan havai fişekleri görmemi sağladı. Elimde hala sıkı sıkıya tuttuğum çantamı alıp yana attı ve ellerimden tutarak havaya kaldırdı. "Şimdi seni öpeceğim, sonra lütfen bana bunu neden yaptığımı sorma."
Filmlerde milyonlar kere seyrettiğim sahnenin başıma gelmesi için azıcık fazla beklemiştim ama marul kafanın yanında buna değmiş gibi gözüküyordu. En başından beri dikkatimi oldukça çeken, gereğinden fazla pembe ve bakılası olan dudakları benimkilerle buluşmuştu ve birdenbire tüm vücuduma kelebekler akın etmişti. Sonsuza kadar böyle durabilirmişiz gibi hissediyordum. Ve açıkçası neden insanların ikide bir öpüştüğünü anlamıştım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişe Çevirmece
Fiksi Remajaİpek, hayatının ileriki dönemlerinde okuduğu hukuk bölümüyle ilgili bir iş yapmak istemese de kendini geliştirmek adına Londra'ya değişim programıyla gelip hayatını tam anlamıyla değiştirmek için ilk adımını atmış olan bir kız. Harry, tüm klişelerd...