Ortamın gerginliğini betimlemek imkansızdı. Gerçi gergin olan iki kişi Harry ve bendim (Ed ve Melody'nin olaylardan haberi olduklarını zannetmiyordum) -açıkçası herhangi bir problem çıkmaması için dua ederken aynı zamanda da dişimi sıkıyordum; sanki bu iki etken birleşince ortam bir anda toz pembeye bürünecek gibi(!)...
"Nasılsın, uzun süredir konuşamadık?" diye sordu Colin. Yoğun İrlanda aksanı kendini belli ediyordu.
"Ah, iyiyim; bildiğin gibi Noel tatili her şeye iyi geldi. Sen nasılsın, hala paten yaparken düşenlere yardım etmeye devam mı?"
Söylediğim şeye karşın kıkırdadı. "Böyle kahramanlıkları sadece güzel kızlara karşı yapıyorum." deyip göz kırptı. Bir kişi tarafından beğenilmek, kibar sözlerinin hedefi olmak hoş bir şeydi, kim ne derse desin, ne kadar inkar edilirse edilsin insan mutlu oluyordu; fakat bu tür lafların tam yanımda erkek arkadaşım dururken söylenmesi hoş değildi, zira özellikle bu konuda tartıştığımız düşünülürse o anda başka bir ülkeye ışınlamış olmayı dilerdim. "Arkadaşınla barıştın mı, kavga ettiğinizi söylemiştin?"
Harry'i sorduğunu anlayana kadar, Harry çoktan elini ceketli çocuğa uzatmıştı bile. "Harry. Erkek arkadaşıyım, ve evet barıştık, ilgilendiğin için teşekkürler." Colin'in yüz ifadesindeki değişim fark edilmeyecek gibi değildi. Güler yüzlü, keskin bakışlı ve flörtöz bir ifadeye sahipken, gergin yüz hatlarına geçiş yaptı. Onu suçlayamazdım; Harry'nin sesi sakindi ama vurgularındaki sertlik ne demek istediğini açıkça belirtiyordu.
"Colin, tanıştığıma sevindim." Dışarıdan bakan birisi iki tane yakışıklı çocuğun tanıştığını görüp 'vay canına!' diyebilirlerdi -ama Harry'nin içine okumakta artık usta olmuştum, ve bu olayın böyle bitmeyeceği kesindi. Ya dışarı çıktığımız anda, ya da eve gittiğimizde bu konu açılacaktı; ama bu sefer sakin olmayı, ve dediklerini dinlemeyi deneyecektim. Birbirimizi dinlediğimizde hür türlü olayın çözüldüğünü görmüştüm -ve bunun gibi küçük bir karşılaşmanın aramızı bozmasına, gereksiz yere tartışma alevlendirmesine izin vermeyecektim.
Sohbet birkaç dakika daha zorlama bir şekilde devam ettikten sonra, Colin beni yeniden kucaklamak yerine elini uzatıp elimi sıktı ve sadece "Hoşçakal." dedi. İnsanlara böyle hissettirmeyi sevmiyordum -gerçi suçlu ben değildim ama yine de böyle olmasına üzülmüştüm. Hoş sohbetli, komik bir çocuktu ve cidden Harry ile tartıştığımız gün moralimi yerine getirmişti. Onunla arkadaş olabilmemizi isterdim.
"Kendine iyi bak Colin!" dedim karşılık olarak. Arkadaşlarıma da kafasıyla hafif bir selam verip arkasını döndüğünde biz de kapıdan çıkıyorduk. Kapının açılmasıyla aniden içeri giren soğuk hava, hepimizi ürpertti ve montlarımıza daha sıkı sarılmamıza neden oldu. Refleks olarak Harry'nin koluna girip elimde kolunu ısıtmaya çalışırken bana bakmadığını fark ettim.
"Hey!" dedim burnuna dokunarak. "Sen üşümüyor musun? Her an her yerden ak gezen çıkacak gibi bir hava var. Aslında Jon Snow'u tercih ederim ama olsun, ya da Tormund'u." Konumdan salisesinde sapıp dizideki favori karakterimi belirlemeye çalıştığımı anladığım anda dünyaya ve şu anda bulunduğum duruma geri döndüm. "Yoksa havanın soğukluğundan dolayı mı böyle gözüküyorsun?"
"Nasıl gözüküyormuşum?" Dediklerime cevap olarak verdiği tek şey buydu.
"Durumdan memnun değilmiş gibi."
"Memnun olmamı mı bekliyordun?"
"Yani bence çok önemli bir olay olmadı." dedim, ama söylediğim şey sözde soru cümlesiydi ve beni onaylamasına ihtiyacım vardı. Cevap olarak sadece bana baktı ve cidden öyle düşünüp düşünmediğimi süzdü. Tanrı aşkına, tesadüfen karşılaşmış iki insandık; bilerek onun olduğu mekana gitmeyi ben istememiştim ya da onun yanına giden ben değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişe Çevirmece
Teen Fictionİpek, hayatının ileriki dönemlerinde okuduğu hukuk bölümüyle ilgili bir iş yapmak istemese de kendini geliştirmek adına Londra'ya değişim programıyla gelip hayatını tam anlamıyla değiştirmek için ilk adımını atmış olan bir kız. Harry, tüm klişelerd...