"Kızlar, masayı hazırladınız mı?" diye seslendim içeriye doğru. "Birazdan gelirler."
"Her şey hazır İpek." Dedi Liz. "İki saat öncesinde de her şey hazırdı. Biraz sakin olmayı dene."
"Nasıl sakin olabilir ki? Hoşlandığı çocuğu bizimle tanıştırma bahanesiyle eve çağırdı ve daha kendisi hazır değil." Clara'nın sözüyle kıkırdayıp zaten karışık olan kafamı karıştırdılar.
"Ondan hoşlanmıyorum. Sadece iyi anlaşıyoruz."
"Ah, tabii canım. Zaten onunla her gün mesajlaşan, ne yazayım diye kafayı yiyen, arkadaşını dinlemeye giden biziz değil mi? Sen hiçbir şey yapmıyorsun?!"
Pekala, tanıştığımızdan beri neredeyse her gün konuşup, ortak derslerimizde birlikte oturduğumuz, hatta Ed'i dinlemeye gitmişliğimiz doğruydu. Ama sadece konuşuyorduk, o bana anlatıyordu, ben ona anlatıyordum – hatta birbirimize anlatacak bu kadar çok şey çıkması beni şaşırtmıştı. Ablası varmış, anne ve babası o küçükken ayrılmış ama şimdi ikisi de başka birileriyle birlikteymiş. İkisinin de mutlu olduğunu görünce sevindiğini söyledi. Annesi, Chesire denilen yerde yaşıyormuş ve söylediğine göre ayda bir onu ziyarete gidiyormuş. Kendi evi olmasına rağmen yalnız yaşamaktan pek haz almadığı içinde çoğu zaman Ed ile kalıyormuş. Eğer annesi, veya başka birisi ona ziyarete gelmek isterse o zaman kendi evine geçiyormuş. 64 tane dövmesi varmış (Tanrım!) – bunun yanında ikimizin de ortak dövmesi olduğunu fark ettik. İkimizde de kardeşimizin adı yazılıydı, aynı kolda ve aynı alfabeyle! Zaten bunun üzerine de gidip birlikte dövme yaptırmaya karar verdik.
Kısa sürede böylesine anlaşmamız beni inanılmaz mutlu ediyordu; çünkü onların da beni sevdiğini hissetmiştim. Saçma sapan şakalar yapıyorlardı, birbirlerine laf atıyorlardı, benimle dalga geçiyorlardı ama küçük bir yardıma dahi ihtiyaç duysam hemen yanıma geliyorlardı.
"Belki, bir şeyler hissediyorumdur. Şimdi o güzel vücutlarınızı kaldırıp buraya gelin ve yemekleri masaya güzelce yerleştirin, üzerimi değiştirmem lazım. Ayrıca müsait olduğunuzda birkaç yemek yapmayı öğrenin, sabahtan beri buradayım." Onlara gerekli tribimi attıktan sonra – ki haklıydım- odama geçtim. Sabahki dersimiz bittikten sonra hemen eve gelip hemen yemek yapmaya başlamıştım ve kızların tek yaptığı şey yanımda dolanıp dedikodu yapmaktı. Neyse ki masayı hazırlamışlardı da onunla uğraşmak zorunda kalmamıştım. Mercimek çorbası pişirmiş, köri soslu tavuğun yanına pilav yapmıştım. Sonra fırına sebze atıp hafif sotelenmesini beklemiştim. En sonda börek atıp fırına atmıştım, onlar gelene kadar pişecek; böylece sıcak bir şekilde servis edebilecektim. Duyulunca çok yemek yapılmamış gibi duruyordu ama bir sürü malzemenin hazırlanması gerekiyordu, zaten yorucu olan kısım orası olmuştu. Gerisini müzik açıp halletmiştim.
"Masa çok güzel olmuş, siz de harika gözüküyorsunuz. Teşekkür ederim!" diye seslenip dolabımın karşısına geçtim. Kısa süre düşünüp zaten hep evde olacağımıza kanaat getirince elbise giyinmeye karar verdim. Hep giyinmek istediğim bir şeydi ama ya hava uygun değildi ya da elbiseyi giyecek yer olmamıştı. Koyu yeşil elbiseyi giyinip, ayaklarıma topuklu ayakkabılarımı geçirdim. Saçımı olduğu gibi bırakmaya karar verdiğim için makyaj yapmaya geçtim. İnternetten o kadar çok video seyretmiştim ki artık çoğu şey nasıl doğru uygulanır konusunda uzman olmuştum.
Aynadaki aksime bakıp güzel olduğumu görünce gülümseyerek banyodan çıktığım anda kapı çaldı.
"Ben bakarım!" diye kendimi öne attım. "Nasıl gözüküyorum? Çok abartı olmamış değil mi? Tanrım, abartı olsa bile bunu değiştirme şansım yok, abartı olmuş değil mi?-"
"İpek, muhteşem gözüküyorsun, kafandan kendine felaket senaryosu yazma. Şimdi git ve çocuklar eve dönmeye karar vermeden kapıyı aç." İlayda, kapıyı gösterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şişe Çevirmece
Roman pour Adolescentsİpek, hayatının ileriki dönemlerinde okuduğu hukuk bölümüyle ilgili bir iş yapmak istemese de kendini geliştirmek adına Londra'ya değişim programıyla gelip hayatını tam anlamıyla değiştirmek için ilk adımını atmış olan bir kız. Harry, tüm klişelerd...