8.BÖLÜM: "HEYECAN"

40 6 4
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


İyi okumalar...


O kadar olanlardan sonra hala hiçbir şey olmamış gibi buraya gelip restorana gelip yemek yiyebiliyorlardı. Babamın anneme yaptıklarına hala inanamıyordum. Annem gibi naif, güzel, kibar bir kadına bunu nasıl yapabiliyordu? Nasıl vicdanı rahattı? Ama bende Leman Eroğlu'nun kızıysam, bunu onların yanına bırakmayacaktım.

Başımı masaya çevirdiğimde Timur'un yüzünde öfke, üzüntü ve pişmanlık barınıyordu. Burçak ise olacak olanları çoktan görmüş gibi yüzü düşmüştü.

"Bak baban olmasa çoktan dalmıştım ama bu bana düşmez. Sıkma canını belki düşündüğümüz gibi değildir." Timur'un benden ziyade kendisini avutmaya çalışır gibiydi. Artık saklayamazdım ve söylemeliydim.

"Düşündüğümüz gibi." Dedim ve Timur'un tepkisini bekledim.

"Ne zamandır?" Sesi buz gibi soğuk çıkmıştı. Ona söylemediğim için bana alınmıştı.

"Biz de yeni öğrendik, sadece sana söyleyemedim." Dedim mahcup çıkan sesime engel olamayarak.

"Kalkalım istersen, görmek zorunda değilsin. Başka bir yere gidebiliriz." Dedi Timur anlayışla. Ama gerek yoktu. Utanmamı gerektirecek bir harekette bulunan ben değildim, oydu. Eğer rahatsız olan varsa, çok istiyorsa kendisi kalkabilirdi.

"Hayır kalacağım. Çok istiyorsa kendisi kalksın." Ama görmezden de gelemezdim. Kalkıp masalarına gittim. Şırfıntı yine bana sinsi yılan edasıyla bakıyordu. Tartışma, sorun çıkarmayacağım diye kendime söz veriyordum ama beni zorluyordu.

Babam beni gördüğünde şaşkınlığını gizleyemedi. Ne diye şaşırıyordu? Burası onlara özel değildi, kimseyle karşılaşmayacaklarını mı düşünüyordu? Ah, çok yanılmıştı.

"Konuşabilir miyiz?" dedim sakin olmaya çalışarak. Şırfıntıyı yolmak istiyordum, çünkü ona her baktığımda annemin yüzünü görüyordum ve ona söylemediğim için ihanet ediyormuşum gibi hissediyordum. Ben bile annemin yüzüne bakarken utanıyordum, o gayet de rahat bir şekilde bakabiliyordu. Nasıl bu kadar yüzsüz olabiliyordu?

"Tamam kızım, eve gidelim evde konuşalım." Diyerek elini omzuma koymaya çalıştı ama iki adım geri gittim ve ellerimi kaldırdım. "Dokunma bana."

Eli havada kaldı ve birkaç saniye sonra indirdi. Timur ve Burçak da yanımdaydılar. Biz dışarı çıktık ve babam da hesabı ödeyip Esma'yla beraber yanımıza geldiler.

"Biz gidelim, dikkat et kendine. Görüşürüz yarın." Dedi Burçak mahcupça ve bana sıkıca sarıldı. Ben de sarıldım. Daha sonra Timur da belimden sarıldı bende kollarımı onun boynuna doladım. Bana abi edasıyla korumacı şeklinde sarılıyordu. "Üzme kendini, eğer kendini tutamazsan dalabilirsin. Benden izin var." Dedi. Gülümsedim. Eğer onlar olmasa ben ne yapardım? Her zaman desteklerini hissediyordum. Çok güzel dostluklar biriktirmiştim.

DARMADAĞIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin