2. BÖLÜM: "KİMLİK"

137 8 17
                                    

Multimedya: Burçak Örs.

İyi Okumalar...

"Sara?"

Babam da şaşırmıştı, tabii ki annem hastanede yatıyorken burada onun bir kadını düzmesinde kızının şahit olmasını beklemiyordu! Babam alelacele gömleğini iliklerken bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Sinirden gözyaşlarımın dolduğunu hissettim ve etrafı bulanık görmeye başladım. Hiçbir şey dinlemeden o lanet odadan çıktım ve merdivenleri kullanarak aşağı inmeye başladım. Babamın koridorda yankılanan sesini duyuyordum fakat söylediklerini algılamam için beynime iletilmiyordu. Sadece babamın sesini duyuyordum.

O kadını da tanıyordum. Şirketin organizatör şefi Esma Çakır! Nasıl yapabildin bunu bize baba nasıl, bunu anneme nasıl yapabildin!? Kim bilir ne zamandan beri bu kadınla beraberdin.

Bir yandan ağlıyor diğer yandan hızlı bir biçimde İzmir'in işlek sokaklarında yürüyordum. Bunu anneme nasıl söylerdim, söyleyemezdim ki. Demek ki annemle yeterince ilgilenememesinin (!) sebebi şirket değil bu kadınmış.

Kimsenin hayatı dört dörtlük değildir. Herkesin kendi içinde farklı farklı nedenleri vardır. Çok mutlu görünen bir adamın belki de hayatı darmadağındır. Belki de acele bir şekilde yürüyen bir yandan da telefonuyla uğraşan bir kadın birazdan çok kötü bir haber alacak ve yönünü değiştirecektir. İnsanın hayatı bir haber almasıyla tepetaklak olabilir.

Bir adamın çocuğu olacağını öğrenmesi onun hayatını değiştirir, artık sorumluluk sahibi bir baba olacaktır. Bir kadının işte terfi alması, Sokakta mendil satan bir çocuğa koruyucu aile bulunması o çocuğun hayatını değiştirir. Bir insanın ne zaman öleceğini bilerek yaşaması ise korkunç bir şeydir. Ne zaman öleceğini bilen bir insan artık hayattan keyif alamaz hale gelir ve sadece o günü düşünür, nasıl öleceğini. Bir saniye yeter insanın hayatının değişmesi için. Aynı benim biraz önce yaşadığım gibi.

Bir saat önce annemle film izleyecekken annemin bayılıp hastaneye kaldırılması ve benim babamı burada bu halde bulmam. Şimdi ise ne yapacağımı bilemeden öylece İzmir sokaklarında yürüyordum. Şu an sadece babamı ve o kadını ölesiye dövmek istiyordum. 'Anneme bunu nasıl yaparsın' diye bağırıp onun hesabını sormak istiyordum ve bir daha onu yüzünü görmek istemiyordum. Anneme yaklaşmasını istemiyordum artık. O pis ellerini benim narin anneme sürmesine izin vermeyecektim.

Saatlerdir artık bilmediğim sokaklarda ağlayarak yürümeye devam ediyordum. Hava artık kararmıştı ve ben sanırım kaybolmuştum. Defalarca babam ve teyzem beni aramıştı ama açmamıştım. Babam telefonunu tabii ki açmayacaktım, o adamın yalanlarını dinlemek ve sesini duymak dahi istemiyordum. Teyzemin telefonlarını açamazdım çünkü ağladığımı sesimden anlayacaktı ve bir şeyler olduğunu düşünecekti. Hastaneye de dönemezdim, teyzem hem suratımı gördüğünde hem de babamı yanımda göremediğinde kesin anlayacaktı işlerin kötü gittiğini.

Ne yapacağımı bilemeden hala yürümeye devam ettiğimde artık ayaklarım isyan etmişlerdi ve durmuştum. Bir durakta on dakika kadar oturduktan sonra tekrar düşüncelere dalar yürümeye devam ettim, ta ki üzerim baştan aşağı su olana kadar. Ne olduğunu anlamak için ıslatıldığım yere doğru döndüm ve beni bir arabanın ıslattığını fark ettim. İlkbaharın başlarında olduğumuz için hala yağmur yağıyordu ve yollarda su birikintileri vardı. Ve şu an tepeden tırnağa ıslatılmıştım!

Siyah range rovera döndüğümde sinirden delirmek üzereydim. Bugün başıma gelmeyen kalmamıştı.

Beni ıslatan kişi arabadan inip benden özür dilediğini duydum. Kafamı kaldırıp tam çirkefleşecekken durdum, bir şey fark etmiştim. Bu kişi bana otelde çarpan çocuğun ta kendisiydi!

DARMADAĞIN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin