M Ü G E
Sinemlerin taşınmasıyla bu haftaya bir hayli durgun başlamıştım. Servisteki asistan doktorlar da farkına varmış ancak çok fazla muhabbete girmeyi tercih etmedikleri için nedenini sormak gibi bir eylemde bulunmamışlardı. Bazen daha öncesinde zaman geçirdiğim bazı servislerdeki asistanları, hemşireleri ve servisin hasta bakıcılarını çok özlüyordum. Çünkü zor geçen bir mesaiyi bile çalışma arkadaşlarının desteği güzelleştirebiliyordu. Ancak şu anda bulunduğum servisteki çalışma arkadaşlarım ise az önce anlattıklarımın yanından bile geçemiyordu.
Cuma akşamı için Yüsra bizi evine davet etmişti. Geçmiş yıllardaki sınav haftalarımızda Yüsra'nın öğrenci evine birçok kez gelmiştik. Ancak bu sene hepimizin yoğun oluşu ziyaretlerimizin önünü mecburi bir şekilde kesmişti. 2+1 çok ferah döşenmiş ve çok düzenli tek kişilik bir öğrenci eviydi. Yüsra ve ben yemek bir şeyler hazırlamak için önceden gelmiştik. Barış ve Tuna ise yemek sonrası yemek için atıştıracak bir şeyler alıp öyle geleceklerdi.
Annemin mutlaka unutmamamı tembihlediği hamur işi ile dolu saklama kaplarını Yüsra'nın mutfağına bırakırken Yüsra'nın gözlerinde emoji klavyesinde gördüğümüz renk renk kalpler sıralanmıştı.
''Annem bunları sen çok sevdiğin için gönderdi. Daha çok şey yapacaktı ama hepsini bir anda yüklemek istemiyorum ama canı ne zaman çekerse bize gelsin mutlaka söyle Müge diyerek beni tembihledi.''
Yüsra saklama kaplarının her birini üst üste koyup sarıldıktan sonra en üstteki kaba bir öpücük kondurdu. ''Canım Nurhal teyzem. Mutlaka en kısa zamanda arayıp teşekkür edeceğim.''
Hızlıca gidip ellerimi yıkadım. Yüsra o sırada yapacağı yemek için gereken malzemeleri tezgâha koymuştu. ''Yardım edeceğim bir şey var mı?'' kolumdaki saati çıkarıp cebime koyarken Yüsra ise far görmüş tavşan gibi bana bakıyordu. Daha önce söyledim mi bilmiyorum. Mutfakta pek de iyi sayılmazdım. Tarifteki her şeyi yapardım ancak sonucu isteğim gibi olmazdı. Hem de hiçbir zaman. Sadece canım sıkkınken mutfağa girerdim ve bunun sonucu pekiyi sonuçlanmazdı.
''Müge iyi misin? Sen mutfağa pek girmezsin de.'' Yüsra bir veriyi tarayan bilgisayar gibi bakışlarıyla beni tarıyordu. Gerçekten söylediğim onu şaşırtmış olmalıydı ki bakışlarında bir gram bile değişme olmamıştı.
''Evet. Sonuçta tüm işi ev sahibine yaptıramayız değil mi?''
Yüsra'nın bakışlarımdan sıkıntılı bir ifade çıkartamayıp taramasını bitirince derin bir nefes verdi. ''Peki, o zaman sadece tavukları doğraman yeterli. Gerçekten.''
Tezgâhın başına hızlıca geçtim. Doğrama tahtasına tavukları ayırıp doğramaya başladığımda zil çalmıştı. Yüsra hızlıca kapıyı açıp yanıma geldiğinde makarnanın sosunun kıvamını tutturmaya çalışıyordu.
Şaşkınlıkla yükselen ilk ses Barış'ın sesiydi.
''Müge yemekte aç kalmayacağız değil mi hayatım?''
Tavukları doğrarken bir yandan kendimden beklenmedik bir gülümseme sesi çıkmıştı.
Yüsra, omzuma bir tüy konmuş gibi dokundu. ''Tabii ki kalmayacaksınız. Sadece tavukları doğrayacak. Diğer tüm şeyleri hazırladım sayılır.''
''Bitirdim bile.'' Tavukları tavaya koyup geri kalan işlemleri için Yüsra 'ya devrettim. Ellerimi yıkayıp koltuğa Barış'ın yanına oturduğumda Tuna Yüsra 'ya yardım etmek için mutfağa gitmişti.
Barış kolunu omzumun etrafından dolayıp kendine çekerken bende göğsündeki yerime uzandım. Omzumun etrafından doladığı eli saçlarıma ulaşıp saçlarımı okşarken kendimi çok huzurlu hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üniversite Çarpıntısı
RomanceÜniversite zamanı aşklar başkadır. Peki ya ebediyse? Bir defa gözler buluştuğunda kalpler birbirleriyle uyumlu bir yapboz parçası gibi birbirine kenetlenir. Peki ya bir dans onların geleceğini belirlerse... Aşk, Müge ve Barış için durmuş bir kalbi...