*1 hafta sonra*
Batuhan'ın evlilik teklifinin üzerinden bir hafta geçmiş, ben hala cevabımı vermemiş, düşünmek için biraz vakit istemiştim. Açıkçası ne cevap vereceğimi de bilmiyordum. Batuhan'ı seviyor muydum? Evet, ama evlenmek için daha çok erkendi. Henüz 19 yaşındaydım. Telefonumu elime alıp takvime baktığımda doğum günüme sadece 4 gün kaldığını görünce şaşırdım. Doğum günlerim normal günlerden farksız olduğu için doğum günümü pek önemsemiyordum. Annemle babam hayattayken her doğum günümde bana küçük bir pasta alırlardı, hep beraber doğum günümü kutlardık. O zamanlar doğum günümü kutladığım günleri hiç önemsemezdim, fakat şimdi ailemle geçirdiğim o günleri hatırladıkça içimde acı bir burukluk oldu. Ailemi özlüyordum. Her şeyden çok. Fakat benim ailem iki kişilikti ve diğer aile bireylerini ailemden saymıyordum. Ne teyzem ne amcam ne de bir başkası annemin ve babamın yerine geçemezdi. Onları kaybettikten sonra, ilk başlarda yanlarına yerleşmem için beni ikna etmeye geliyorlardı fakat onlar da böyle bir şeyin mümkün olmayacağını biliyorlardı ve bu yüzden artık beni aramayı kesmişlerdi. En son birkaç ay önce teyzemle konuşmuş, üniversite sınavına hazırlandığımı söylemiştim. Ondan sonra daha hiç konuşmamıştık. Sonuç olarak, ailemi kaybettikten sonra hep yalnız kalmıştım. Burada ne kadar çok insanla tanışırsam tanışayım, hala yalnızdım. Bartu, Batuhan, Utku, Ece ve burada tanıştığım genç yaşlı hiç kimse beni gerçekten yalnızlığımdan kurtarmıyordu. Ama yine de hepsini seviyordum. Özellikle Bartu'yu. Benim her şeyimi bilen tek kişiydi ancak bana yetmiyordu. Ailemi özlüyordum. Ahmet amcanın benim için yazdığı mektupta söyledikleri aklıma gelince gülümsedim;
"Bu dünyaya yalnız geldik ve yalnız gideceğiz."
Gerçekten de öyleydi. Bu dünyaya geldiğimizde kimimiz vardı ki? Peki ya giderken? Bu dünyadan yalnız gidiyorduk. Kimsesiz. Sanki hiç kimsemiz olmamış gibi. Telefonumun çalmasıyla bu düşüncelerimden sıyrılıp telefonu elime aldım. Arayan Batuhan'dı.
"Efendim?"
"Aylin neredesin?"
"Evdeyim, neden?"
"Annem seninle görüşmek istiyor. Hazırlan bir saate ordayım seni alıp annemin yanına gideriz ordan da seni işe bırakırım."
"Tamam. Görüşürüz."
"Görüşürüz aşkım."
Telefonu kapatıp kahvaltıya indim. Kahvaltımı yaparken Bartu'ya biraz gecikeceğimi söylediğim bir mesaj attım. Kahvaltım bittikten sonra hazırlanıp Batuhan'ı beklemeye başladım. Biraz sonra kapı çalındı. Gelen Batuhan'dı.
"Hoşgeldin, hemen çıkıyor muyuz?" diye sordum.
"Evet, hazırsan çıkalım."
"Hazırım." dediğimde elimden tuttu ve beraber çıktık. Yol boyunca çok fazla konuşmadık. Sadece annesinin neden benimle görüşmek istediğini sordum, o da bilmediğini söyledi ve konu kapandı. Evlilik teklifine cevabımın;
"Biraz daha zamana ihtiyacımız var." olduğundan beri, Batuhan eskisi gibi değildi. Eskisi gibi davranmıyordu. Hala sevgiliydik evet ama ben eskisi gibi ilgi göremiyordum, ya da tam tersiydi. Benim ona olan yakınlığım azaldıkça o da benden uzaklaşıyordu. Peki benim ona olan yakınlığım neden azalmıştı? Tabii ki Utku'nun söyledikleri yüzünden. Hala söylediklerini düşünüyor, Batuhan'dan bununla ilgili bir açıklama bekliyordum. Fakat o evlenme teklifi ettiği gün doğru düzgün bir açıklama yapmamış, sorularımın cevabını tam olarak vermemişti. Bu düşüncelerle boğulurken Batuhan'ın sesi düşüncelerimi böldü;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞEN HAYAT (YALNIZ)
Novela JuvenilAylin İzgören, bir trafik kazasında ailesini kaybetmiş bir genç kızdı. Hiç bilmediği bir şehirde, hiç bilmediği bir barın hayatını değiştireceğini bilmeden bara girdi ve bütün hayatı değişti.