Bara girdiğimde içerinin bir bara göre çok güzel döşenmiş olduğunu fark ettim. Buraya gelen herkesin bunu düşüneceğine emindim. Ardından bar taburelerinden birine yerleştim. Benden birkaç yaş büyük bir erkek bana doğru yaklaşarak "Ne istersiniz?" diye sordu. "Bira lütfen" dedim. Açıkçası diğer seçeneklerin ne olduğunu bile bilmiyordum. Barmen önüme koca bir bardak köpüklü bira koydu. Birayı önüme alarak incelemeye başladım sonra görüntüsünün çişe benzediğini fark ettim. Gerçekten iğrençti. Başka şartlarda olsa asla içmezdim ama sarhoş olmaya ihtiyacım vardı. Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Biradan bir yudum alırken yanıma orta yaşlarda bir adamın oturduğunu fark ettim. Bana bakıp sırıtıyordu. "Ne var?" diye kaba bir şekilde sordum. Hala sırıtmaya devam ederken valizimi gösterip "Yolculuk nereye güzelim?" diye sordu. "Sanane?" diye yine kaba bir şekilde cevap verdim. Rahatsız olmuştum. Yanıma gelip o gülüşü bile rahatsız etmeye yeterdi. Tekrar sırıtarak "Kızımız pek haşin" dedi ve göz kırptı. Göz kırpması bana yakışıklı muavini hatırlattı ve o sinirle adama bir yumruk indirdim. Adam dengesini kaybedip tabureden düştü. Adamın bu haline gülmemek için kendimi zor tuttum. Herkes bize bakıyordu. Adam oldukça sinirlenmişti,dişlerinin arasından "Sürtük" dediğini duydum. Ardından ayağa kalktı ve tam bana tokat atacakken bir el adamın kolunu tuttu. Adam afallayarak arkasını döndü ve adamın kolunu tutan yaşlı adam "Burada böyle şeyler yapmaman gerektiğini bilmiyor musun sen? Kaç defa uyarıcaz kardeşim. Yeter. Defol git bir daha da buraya gelme" dedi. O yaşlı adam o an dünyanın en tatlı insanı gibi gözüktü gözüme. Beni koruması hoşuma gitmişti. Ardından adamın kolunu bıraktı ve adam ağzının içinde bir şeyler homurdanarak çıktı gitti. Yaşlı adam bana döndü ve "O piç kurusu sana ne dediyse onun adına özür dilerim kızım,burası böyle şeylerin olduğu bir yer değil ama arada sırada böyle şerefsizler çıkıyor." dedi. "Yok, aslında yumruk yiyecek kadar kötü bir şey söylemedi,benim sinirlerim bozuktu ona patladım. Size de teşekkür ederim beni koruduğunuz için."
"Ne demek kızım,burası benim yerim. Benim yerimde böyle şeylerin olmasını hiç sevmem. Burada mı okuyorsun?"
Ne cevap vereceğimi bilemeden adamın gözünün içine baktım o kadar sıcak bakıyordu ki yalan söylesem anlar diye düşündüm ve başımdan geçen her şeyi bir bir anlattım. Konuşmam bittiğinde adam bir süre düşündü ve en sonunda konuşmaya başladı "Aslında bende senin gibi bir eleman arıyordum. Senin gelmen iyi oldu," kafasıyla barın kenarındaki küçük kapıyı göstererek konuşmasına devam etti "Gördüğün kapı bir odaya açılıyor, kalacak bir yer bulana kadar hem burada çalışır hem burada kalırsın. Hem senin için de değişiklik olur. Ne dersin?" dedi. Sevinçten neredeyse adamın boynuna atlayacaktım. "Ben,burada çalışmaktan çok mutlu olurum. Size ne kadar teşekkür etsem az kalır. Bu arada adınız neydi?" diye sordum. "Adım Ahmet kızım, bana Ahmet amca diyebilirsin. "Şimdi git odaya güzelce dinlen,ama ondan sonra tembellik istemem ona göre." dedi. "Tekrar çok teşekkür ederim Ahmet amca" diyerek sevinçle gösterdiği küçük odaya girdim. Tehlikelere karşı kapıyı kilitleyerek odayı incelemeye başladım. Odada bir yatak,bir dolap ve bir banyo vardı. Daha sonra valizdekileri dolaba yerleştirmek üzere valizi kenara koydum ve banyoya girdim. Kendime gelmek için elimi yüzümü yıkadım ve aynadaki görüntümün gerçekten berbat olduğunu fark ettim. Saçlarımı hep kısa kullanırdım, şimdi de öyleydi,saçlarım siyahtı ve omuzlarımdan biraz yukardaydı. Acayip bir şekilde solgun ve dağınık görünüyordu. Gözlerim, saçlarımın aksine daha canlı ve daha güzel görünüyordu. Kendimde en çok sevdiğim babamdan aldığım gözlerimdi ve ne olursa olsun bu kahverengi-yeşil arasındaki renk canlılığını yitirmiyordu. Aynada yüzümü incelemeyi bıraktıktan sonra yüzümü yıkadım ve üstümdekileri çıkarıp ılık bir duş aldım. Duştan sonra ne kadar yorgun olduğumu anlayıp yatağa yattığım gibi uyudum. Sabaha doğru kapımın çalındığını duyup uyandım. Kapıyı açtığımda karşımda dünkü barmen çocuğu görünce biraz şaşırdım. "Günaydın," diyerek gülümsedi ve konuşmasına devam etti. "Ahmet abi sana kahvaltı göndermemi söyledi. Ha bir de ilk günden kovulmak istemiyorsan kahvaltını bitirdiğin gibi gel ve işe başla. Ahmet abi çok iyi biridir ancak disiplinsizliği asla sevmez." dedi ve ardından teşekkür ederek kapıyı kapattım. Kahvaltımı yaptıktan sonra üstüme bir kot ve bir kazak geçirerek küçük odamdan çıktım ve böylece ilk iş günüm başlamış oldu. Gün gayet yorucu ve dolu dolu geçti. Sanırım buranın en yoğun olduğu gün benim ilk iş günüme denk gelmişti. Barmen çocukla yani Bartuyla daha ilk günden çok yakın iki arkadaş olmuştuk. "Arkadaş" olmuştuk çünkü bu çocuk bana dönüp bakmazdı bile. Aslında o kadar yakışıklı olmasa da ve sarışınları fazla beğenmesem de bu çocukta bir çekicilik vardı. Fakat yakışıklı muavinden sonra böyle şeyler benim için başlamadan bitmişti. Diğer günlerim de böyle geçiyordu. Her sabah kalkar barı temizler ve Bartu'nun gelmesini beklerdim. Çoğu zaman Ahmet amca barda olmazdı. Bartuya bunun sebebini kaç defa sorduysam da işleri var deyip geçiştirirdi. Bara gelen genç,yaşlı birçok kişiyle arkadaş olmuştum ve bu bana mutluluk veriyordu. Bu hayata ve bu bara fazlasıyla alışmıştım. Yine böyle günlerden birindeydik. Bar oldukça kalabalıktı. Bir yandan elimdeki bardakları siliyor bir yandan da önümdeki,bara çok sık gelen adamlardan biriyle konuşuyordum. Tam o sırada içeri hayatımda gördüğüm ve görebileceğim en yakışıklı erkek girdi. Siyah kısa saçları, bembeyaz teni ve uzaktan görebildiğim kadarıyla kahverengi gözleri vardı. Boyu da benden oldukça uzun görünüyordu. İlk görüşte aşk var mıydı? Eğer varsa şuanki yaşadığım durumu sadece bununla tanımlayabilirdim. Bara doğru yaklaştığını görünce kafamı öne eğerek işime devam ettim ancak "Hey,barmen kız." diye seslenmesiyle kafamı tekrar kaldırmam bir oldu. "Evet,ne istemiştiniz?" diye gayet resmi bir şekilde sordum. Fakat içimde kopan fırtınaları bir ben bir de Allah biliyordu. "Kafamı dağıtacak bir şeyler ver." dedi ve cebinden çıkardığı sigarasını içmeye başladı. O kadar güzeldi ki bir an ne yapacağımı şaşırdım ancak hemen kendime gelerek önüne bir büyük bardak bira koydum. Tekrar işime döndüm fakat göz ucuyla onu inceliyordum. Önündeki biradan koca bir yudum alarak sigarasına devam etti. Acaba neden benim bu bara ilk geldiğim günkü gibi "Kafa dağıtacak" bir şeyler içmek istemişti? Bir derdi ya da sıkıntısı falan mı vardı? Belki de sevgilisinden ayrılmış kendini içkiye vermişti? Bu düşüncelerle boğuşurken bir yandan da benimle konuşması için dua ediyordum ancak geleli neredeyse yarım saat olmasına rağmen bana karşı tek kelime bile etmemişti. Tam umudumu kesmişken onu izlediğimi fark etti ve bana bakarak gülümsedi. Ardından ayağa kalkarak eliyle onu takip etmemi söyleyen bir hareket yaptı. Kalbim neredeyse yerinden fırlayacaktı. Hızla peşinden yürüdüm. Barın arka çıkışında durdu ve bana doğru bakarak bir kez daha gülümsedi. O an tek istediğim şey onu öpmekti ama tabii ki yapamadım. Ben bunları düşünürken bana hiç beklemediğim bir soru sordu:
"Tek gece için kaç para istersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞEN HAYAT (YALNIZ)
Genç KurguAylin İzgören, bir trafik kazasında ailesini kaybetmiş bir genç kızdı. Hiç bilmediği bir şehirde, hiç bilmediği bir barın hayatını değiştireceğini bilmeden bara girdi ve bütün hayatı değişti.