-2.Bölüm-

1.2K 46 5
                                    

Zaman denilen kavram,Allah'ın bize verdiği belki de en değerli şeydi. Öyle dayanıklı bir şeydi ki ne ölüm ne de başka bir şey karşısında sapasağlam durabilirdi. Annem ve babamı kaybedeli tam 3 ay olmuştu. Ve zaman gittikçe o ilk günkü acıyı geçiriyordu. Zaman,ilaçtı ve insan doğası gereği bu ilaca o kadar muhtaçtı ki en sevdikleri bile elinden alınsa o ilaç hep iyi geliyordu. Ailemi kaybettikten sonra hayatıma normal bir şekilde devam edemedim. İstanbul'daki akrabalarım buraya beni defalarca onlarla İstanbul'a dönmem için ikna etmeye geliyorlardı. Ve her ikna boşa gidiyordu. İstanbul'a dönsem belki de her şey daha da kötü olacaktı. Bütün akrabaların bana acı dolu bakışları aklıma geldikçe İstanbul'a geri dönme fikrinden vazgeçiyordum,zaten gitmeyi de aklımın ucundan bile geçirmemiştim. Burada,ailemle oturduğum evde mutluydum ve artık okula da gitmiyordum. Teyzem müdürle konuşmuş,müdür de anlayışla karşılamış, "İstediği zaman gelebilir." demişti. Bense değil bir daha o okula dönmek,kapısından bile geçmek istemiyordum. Günüm artık çok daha farklı geçiyordu,her sabah erkenden kalkıp kahvaltımı yapıp sahile gider sahil boyunca yürürdüm. Bu,bana huzur veriyordu. Denizin kokusunu içime çeke çeke yürümek mutluluk vericiydi. Sahil yürüyüşünden sonra butiğe gider,orada çalışırdım ve bütün günümü orada geçirirdim. Akşam eve geldiğimde çok yorgun olur hemen uyurdum. Günler böyle geçip giderken bir gün butiğe hiç tanımadığım bir adam,elinde bir evrak çantasıyla içeri girdi ve "Leyla İzgören'in dükkanı,değil mi?"dedi. "Evet,buyrun nasıl yardımcı olabilirim?" diye cevap verdim. Adam,"Siz kızı olmalısınız,ben haciz memuru Erdem Oktay, annenizin uzun süredir borcu vardı ve malesef ömrü yetmediği için bu borcu ödeyemedi,biliyorum şuan bunu söylemek biraz zor ama dükkanı kapatmamız gerekiyor." dedi. O an neye uğradığımı şaşırdım. Bu minik dükkanı annemle bütünleştirmiş,bütün günümü burada geçirerek anneme olan özlemimi biraz olsun gidermiştim. Fakat şimdi bu hiç tanımadığım adam gelmiş annemden kalan son şeyi elimden alacağını söylüyordu. Hiçbir şey diyemedim. Diyecek bir şey yoktu. Sözler boğazıma düğümlendi ve ağlayarak dükkandan çıktım. Eve doğru yol aldım. Olacakları düşündükçe daha çok ağlıyordum. Eve geldiğimde artık ağlamaktan bitkin düşmüştüm ve kendimi yatağa atar atmaz uyudum. Uyandığımda hava kararmıştı. Bir şeyler yapmam gerekiyordu fakat elim kolum bağlıydı. Annem olsa ne yapardı, diye düşündüm. Belki o da benim yaptığım gibi çekip giderdi o küçük dükkandan ve bana hiç göstermeden gizlice ağlardı. Benimse bundan aylar sonra haberim olurdu. Bir an bu şehirden gitmeyi,yeni bir hayata başlamayı düşündüm. Yapabilir miydim? Annemin ve babamın son hatırası olan bu evi bırakabilir miydim? Bilemiyordum. Tek bildiğim canımın çok yandığı ve artık buna bir son vermem gerektiğiydi. Bu düşüncelerle dolabın üstündeki valizi aldım ve sığdığı kadar eşyalarımı koydum. Buradan gidecektim. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. Başka bir hayata geçmeye,yeni insanlarla tanışmaya ilk defa ihtiyacım vardı. Çünkü hayatımdaki iki insan artık yoktu. Fakat bu düşündüğüm kadar da kolay değildi,bir miktar para bulmam gerekiyordu. Annemlerin odasına gidip dolapları karıştırmaya başladım. Babam hep kıyıya köşeye para bırakırdı ve yine öyle olmuştu. Dolaptaki parayı görünce çok sevindim,çünkü bu para bana bir süre yeterdi. Parayı alıp evden çıkarken son kez bu eve baktım. Yine her zamanki gibi ailece oturmuş film izlediğimizi,babamın film hakkında yorumlar yaptığını ve annemin onu susturmaya çalıştığını hayal ettim. Ardından bütün anıları ve acıları o evde bırakıp kapıyı o anıların ve acıların üstüne kilitledim. Gidecektim. Neresi olursa olsun,bu acıya bir son vermem gerekti ve bunu ne kadar kısa sürede yaparsam o kadar az zarar görecektim. Otogara doğru yürürken nereye gideceğimi düşündüm. İstanbul? Olmazdı. O şehre geri dönersem acılarım geri gelirdi. O acıların olmadığı bir şehre gitmem gerekiyordu. Ankara? Ankara.. Hep hayallerini kurduğum şehir. Oraya gidecektim. Bu düşüncemden vazgeçmemek için hemen Ankaraya bilet aldım fakat arabanın kalkış saatine daha çok vardı. Otogardaki oturma yerlerinden birine oturup gözlerimi kapattım. Gözlerim,o bütün acıların verdiği yorgunlukla hemen uykuya daldı. Uyandığımda her yerim tutulmuştu ama gideceğim arabanın gelmesi bu tutulmayı unutturdu. Kim bilir kaç saat uyumuştum ve belki biraz daha uyusaydım Ankaraya gitme hayallerim toz olup uçacaktı. Hemen yerimden kalkıp arabaya bindim. Genç,yakışıklı bir muavin bana doğru yaklaştı ve biletimi sordu,biletimi ona uzatıp yerime oturdum. Bana sıcacık bir gülümsemeyle birlikte "İyi yolculuklar" dedi. Aynı sıcak gülümsemeyle karşılık verdim ve teşekkür ettikten sonra yanımdan uzaklaştı. Normalde okulumdaki yakışıklı erkekler umrumda olmazdı,ama bu gerçekten dikkatimi çekmişti. Hayatım boyunca gerçekten bir sevgilim olmamıştı. Zaten güzel bir kız değildim ve bir erkeğin bana dönüp bakma olasılığı sıfırdı. Bunu düşünüp içimdeki muavin aşkını öldürdüm ve önümdeki minik ekran televizyondan bir film açıp izlemeye başladım.Filme o kadar dalmıştım ki arabanın kalktığını bile sonradan fark ettim. Yanıma da kimse oturmamıştı,zaten çoğu koltuk boştu ve kimsenin oturmamasına çok sevinmiştim çünkü yanıma oturan kişi mutlaka benimle konuşmak isteyecekti özellikle orta yaşlarda bir teyzeyse. Yaklaşık 8-9 saat bir yolculuk geçireceğim için,mide bulantım olacağını bildiğimden ilk molada hava almak için arabadan indim. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve biraz olsun kendime gelebildim. Sonra kaç saattir yemek yemediğimi ve açlıktan midemin bulanabileceğini düşünerek bir şeyler yemeye gittim. Bir sandviç ve çay alıp masalardan birine oturdum. Dalgın dalgın çayıma şeker atıp karıştırırken yanıma yakışıklı muavin geldi. "Oturabilir miyim?" diye sordu. Ne diyeceğimi şaşırdım çünkü böyle bir şey beklemiyordum. "Tabi" diyerek heyecanımı bastırmak için gülümsedim. İlk defa bir erkekle konuşurken heyecanlanıyordum. Bu düşüncelere dalmışken "Ankara'da mı okuyorsun?" diye sordu. Vereceğim cevabı ben bile merak ederken dudaklarımdan "Evet" çıktı. Açıkçası tanımadığım birine yakışıklı da olsa açıklama yapmak istemiyordum. Ailemi kaybettiğimi söylediğimde bana acıyan gözlerle bakmasını da istemiyordum. Kimsenin öyle bakmasını istemediğim için belki de bu şehirden kaçıyordum. Sessizliği bozmak için "Ankara çok güzel bir şehir." dedi. "Evet" diyerek onu onayladım. Sonra "Ben dışarı sigara içmeye çıkıyorum,gelmek ister misin?" dedi. Açıkçası hava almaya ihtiyacım olduğundan bu teklifini kabul edip onunla beraber dışarı çıktım. Hemen cebinden sigarasını çıkarıp yaktı ve bana da bir tane uzattı. Sigarayı tanımayan bir insan değildim. İstanbuldayken kuzenim beni kendi arkadaş ortamına sokmayı çok severdi ve orada genellikle sigara içilirdi. Ve bana da verilirdi. Sigaraya bağımlı değildim ancak şuanki durumum ve o bir araya gelen bütün acıları düşününce uzattığı sigarayı aldım. Çakmağıyla birlikte önce kendininkini sonra benimkini yaktı. Ardından bir sessizlik oldu ve her zamanki gibi sessizliği bozan yine oydu. "En önemli şeyi sormadım,adın neydi?" dedi. İsmimin bilette yazdığını bildiğimden ve adımı bildiğinden emin olduğum için konuşmaya çalışmak amacıyla sorduğunu düşünerek "Aylin." diye cevap verdim. "Bende Murat" dedi ve gülümseyerek ekledi "Tanıştığıma memnun oldum küçük kız." bunu demesi biraz zoruma gitse de "Bende." dedim ve yalancı bir gülümsemeyle sigaramı içmeye devam ettim. Sigaramı içerken bir yandan da onu izliyordum. Aramızda çok yaş farkı yok gibiydi,en fazla yirmi iki yaşındadır diye düşündüm. Oldukça yakışıklıydı. Ve ona bakarken şuana kadar hiçbir erkeğe böyle dikkatli bakmadığımı fark ettim. Ona baktığımı görünce gülümsedi. "Ne oldu? Aşık mı oldun neden öyle aptal aptal bakıyorsun?" demesiyle afallamam bir oldu. "B-ben hayır sadece çok yakışıklı olduğunu düşündüm hepsi bu" dedim. Açık konuşmama biraz şaşırmış gibiydi "Sende fena değilsin" dedi ve göz kırptı. Yanaklarımın kızardığına emindim. Bir erkek bana ilk defa böyle bir şey söylemişti. Ne kadar basit ve düşünüldüğünde biraz da benim söylediğime göre daha düşük bir şey olsa da heyecanlanmama sebep olmuştu. Güzelsin ya da çok güzelsin değil de,fena değilsin demişti. Ama ben bu dediğine rağmen heyecanlanmıştım. Belki de aşk buydu. Bilemiyordum. Bunları düşünürken mola saatinin bittiğini bildiren bir anons geldi ve birlikte arabaya bindik. Yerime oturduğumda bana pis pis sırıttığını gördüm. Acaba benim hakkımda ne düşünüyordu? Bu sırıtışa bakılırsa pek iyi şeyler düşündüğü söylenemezdi. Ona aldırmadan önümdeki televizyonu açıp izlemeye devam ettim. Televizyonu izlerken gözüm dalmıştı. Ardından yanağıma biri öpücük kondurdu. Rüyadayım sanıp gözümü aralamamla şok olmam bir oldu ve o şaşkınlıkla tam bağıracakken yakışıklı muavin eliyle ağzımı kapatarak "Şş,sessiz ol herkes uyuyor sadece çok masumdun ve öpmek istedim hepsi bu,amacım seni uyandırmak ya da korkutmak değildi." dedi. Bir an afallayarak "Önemli değil" dedim ancak o kadar şaşırmıştım ki tam olarak ne diyeceğimi bile bilemedim. Allahtan arabanın içi karanlıktı,yoksa kıpkırmızı olduğumu görebilirdi. Hala bunu yapmaya nasıl cesaret edebildiğine şaşırmıştım. Ben bunları düşünürken zaten çoktan yanımdan gitmişti. Az önce bir detayı atladığımı fark etmiştim. Hayatımda ilk defa flört anlamında bir erkek beni öpmüştü. Bunu düşününce yanaklarımın alev aldığını fark ettim. Ardından yarım kalan uykuma devam etmek için gözlerimi kapattım. Zaten yorgun olan gözlerim yaşadığı şokla birlikte hemen kapandı. Uyandığımda yakışıklı muavin yiyecek içecek servisi yapmaya başlamıştı ve Ankara'ya gelmemize çok az kalmıştı. Sıra bana geldiğinde göz kırparak önüme bir çay ve birkaç paket bisküvi koydu. Tekrar utandığımı fark edince fazla durmadan yanımdan ayrıldı. Bende kahvaltımı yapmaya başladım. Yaklaşık yarım saat sonra tam olarak Ankaradaydık. Arabadan indiğimde yakışıklı muavinle veda vaktinin geldiğini anlamıştım. Açıkçası biraz üzülüyordum. Valizimi aldım ve gözlerim ister istemez yakışıklı muavini aradı. Fakat nereye bakarsam bakayım onu göremedim. Acaba biraz beklesem mi? Diye düşündüm. Sonra bu düşünceden vazgeçip kısmet değilmiş diyerek yürümeye başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Ne yapacağımı da. Yakışıklı muavini de son kez görememiştim. Tam bunları düşünürken arkamdan birinin hızla bana doğru koştuğunu gördüm. Bu yakışıklı muavindi. Sevinçten neredeyse boynuna atlayacaktım ama ben yapmadan o yapmıştı bile. Bana sımsıkı sarıldı ve "Arabadan inip hemen kaçmışsın oysa bir şeyler yapardık diye düşünüyordum." dedi. Bende ona sımsıkı sarıldım ve "Aslında bir kahveye hayır demem" diye cevap verdim. Beraber bir kafeye girdik. En köşedeki masaya geçerek iki kahve söyledik. Yaklaşık yarım saat oturduk sohbet ettik ve onun sadece yakışıklı değil aynı zamanda eğlenceli bir erkek olduğunu anladım. Sanırım ondan hoşlanmıştım. Bir gün birisi gelip, yolcu otobüsünde tanıştığım bir muavinden hoşlanacağımı söylese güler geçerdim. Ama şimdi ondan gerçekten hoşlandığımı hissettim. Biraz daha konuştuktan sonra, izin isteyerek lavaboya gitti. Telefonunu masanın üzerinde unutmuştu. Tam ben etrafı incelemeye dalmıştım ki, bir mesaj sesi geldi. Sesin geldiği yöne baktığımda yakışıklı muavinin telefonuna mesaj geldiğini gördüm. Normalde böyle şeylerden nefret ederdim ama içimden bir ses telefonu açıp mesajı okumam için beni dürtüyordu. Telefonu elime aldım ve şifre olmaması için dua ederken şifre olmadığını görünce sevinçten uçacaktım. Ardından kilidi açtığımda ekrandaki resim şok geçirmeme neden olmuştu. Yakışıklı muavin ve yanında muazzam denecek kadar güzel bir kız vardı ve resimde kız yakışıklı muavinin kucağındaydı. O kadar mutlu ve güzel gözüküyorlardı ki içimde hissettiğim duygudan bile utanç duydum. Bunlara bakarken mesaja bakmam gerektiğini hep unutmuştum hızla mesajlara girerek mesajı okudum ve ikinci bir şok geçirdim. Mesaj sanırım resimdeki kızdan geliyordu çünkü "Sevgilim" diye kayıtlıydı. Mesajda "Hayatım,bir saat gecikeceğim dedim ama işim kısa sürdü. Neredesin yanına geleceğim?" yazıyordu. Benimle sadece sevgilisiyle buluşması gecikmeli olduğu için kahve içmişti. Sadece zaman geçirmek için. Belki de başka amaçları vardı. Bunu düşününce midem bulandı. Gitmeliydim. Bir erkeğe,özellikle de tanımadığım bir erkeğe güvenmem zaten saçmaydı. Ayağa kalkmamla onu karşımda görmem bir oldu. "Nereye?" diye sordu. Hiçbir şey söylemedim. Sessizlik benim kaçışımdı ve yine o kaçışa başvurmuştum. Hızla kafenin çıkışına doğru ilerledim dışarı çıktığımda anladığım kadarıyla peşimden geliyordu. Kolumdan tutarak "Aylin,neler oluyor söyler misin? Ne oldu?" dedi. Yine bir şey söylemeyerek yüzüne baktım. Çok aptaldım. Bu aptallığıma ben bile acıdım ve tekrar yürümeye başladım. Kolumdan tutup beni kendine çevirdi ve tam beni öpecekken ona hiç ummadığı bir şey yaptım. Tokat attım. Hayatımda ilk defa bir erkek tarafından kandırılmıştım. Belki de benim saflığımdı. Belki de beni kullanmasına izin vermiştim. Belki de böyle bir ilk beklemediğim içindi bütün bu hayal kırıklığı. Ona tokat atmam onu biraz şaşırtmıştı. Dayanamayıp konuşmak için ağzımı açtım ve "Sen,pisliksin." diyebildim. Tek diyebildiğim bu basit cümleydi. Bunu dedikten sonra hızla oradan uzaklaştım. Artık peşimden gelmiyordu. Anlamış olmalıydı. Anlamamak için salak olması gerekirdi,ki salak birine de benzemiyordu. Onu tamamen gözden kaybettiğimde, şimdi ne yapacağım diye düşündüm. Bir kez daha nasıl bu kadar aptal olabildiğime şaşırdım. Hayatım boyunca güvendiğim tek erkek babamdı. Şimdiyse otobüste tanıştığım bir muavinden hoşlanmıştım. Aptaldım. Hızla yürümeye devam ettim. Köşeyi döndüğümde karşıma bir bar çıkmıştı. Bu barın hayatımı değiştireceğinden habersiz içeri girdim....

Arkadaşlar hikaye yazmaya çok yeni başladım ve burada da çok yeniyim. Umarım hikayemi beğenirsiniz henüz iki bölüm paylaştım ama eğer beğenilirse sık sık yeni bölümler paylaşacağım. Sizden tek ricam yorum yapmanız. Bundan başka hiçbir şey istemiyorum. İyi ya da kötü fark etmez siz ne yorum yaparsanız yapın hepsini dikkate alacağım. Şimdiden teşekkürler.

DEĞİŞEN HAYAT (YALNIZ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin