-1.Bölüm-

2K 63 15
                                    

Gün,sanki olacakları önceden haber verir gibiydi. Her zamanki gibi sabahın altısında kalkmıştım. Fakat bugün içimde her zamankinden farklı bir duygu vardı ve bu duygunun kötülüğü suratıma da yansımış, göz altlarımda hafif morluklar oluşmuştu. Yüzümü yıkadıktan sonra mutfağa gidip anneme ve babama kahvaltı hazırlamaya giriştim. Annem ve babam benim en sevdiğim insanlardı. Şu küçücük şehirde onlardan başka kimsem yoktu. Kimseyle çok sık konuşmaz kimseye gülümsemez hatta bazen yokmuşum gibi davranılmasına bile izin verirdim ve insanlar bunu zerre umursamazdı. Tabii ki durum böyle olunca ailemden başka kimsem yoktu. Onlar için bir şeyler yapmayı seviyordum,çünkü onlar beni koşulsuz seven tek insanlardı. Bu düşüncelerle boğulup bir yandan da yumurtayı kırarken annem uykulu gözlerle,esneyerek mutfağa girdi ve yanağıma bir öpücük kondurup "Günaydın minik kuş" dedi. Bende sıcak bir gülümsemeyle birlikte "Günaydın" dedim ve yumurtayı pişirmeye başladım. Kahvaltıdan sonra her zaman olduğu gibi okul formamı giydim ve ailece evden çıktık. Annemin küçük bir butiği vardı,babamsa polisti. Üç yıldır Ordu'daydık ve bu şehir bana huzur veriyordu. Babamın tayininden önce İstanbul'da oturuyorduk ve İstanbul; trafiği,insanları kısacası her şeyiyle beni boğuyordu. Orada da burada olduğum gibiydim. Her zaman dışarıdan ezik,sessiz,kimseyle konuşmayan ve soğuk bir kişiliğim vardı. O zaman da hiç arkadaşım yoktu,şimdi de. Açıkçası insanlar böyle kişilerle konuşmaya çekiniyor diye düşünüyordum ama hiçbir zaman çok yakın bir arkadaşım olmadığı için bir arkadaş eksikliği de hissetmiyordum. Her zaman babam ilk beni okula bırakırdı ve yine öyle oldu. Arabadan indiğimde onlara son kez baktım. Bunun onları son görüşüm olduğunu birisi bana söyleseydi o arabaya tekrar binerdim. Fakat kader denen şey öyle güçlü yazılmış bir şeydi ki, onu değiştirecek kadar ne güçlü bir kalem ne de onu silebilecek kadar güçlü bir silgi vardı. Okula girdiğimde her zamanki sıkıcı günlerden birinde olduğumu, Elif'in yanıma gelerek ödevleri yapıp yapmadığımı sormasıyla anladım. Ve onunla uzun uzun konuşmamak için lafı ağzına tıkıştırıp yaptığım ödevleri geçirmesi için ona verdim. Ardından sırama geçerek öğretmenin gelmesini bekledim. Gün sandığım gibi sıkıcı geçti. Eve gitmek için can atıyordum fakat eve gitmeden önce her zaman yaptığım şey annemin dükkanına gitmekti. Koşarak okuldan çıktım ve otobüse binip annemin dükkanına gittim. Otobüsten indiğimde o her zaman çok sevdiğim minik dükkanı görünce biraz şaşırdım çünkü dükkan sandığımın aksine açık değildi. Hemen telefonu çıkarıp annemi aradım. Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı ve daha önce hiç duymadığım bir ses "Alo,Leyla hanımı mı aramıştınız?" dedi. Neler olduğunu anlamadan "Evet,ben kızıyım. O nerde?" diye sordum. Fakat karşımdaki ses birkaç dakika kesilince bir şeylerin ters gittiğini anladım tam tekrar konuşmak için ağzımı açıyorken tanıdık bir ses geldi "Aylin,kızım?",bu komşumuz Muhammet amcanın sesiydi. "Muhammet amca annem nerde,dükkanı da kapalı telefonu açan az önceki kadın da kimdi?" diye sordum. "Kızım,ayaktaysan ilk önce otur ve beni sakince dinle,annen ve baban şuan hastanede, bir trafik kazası geçirmişler,durumlarının ne olduğunu henüz bilmiyoruz sen hemen Devlet Hastanesine gel." der demez telefonu kapatıp hastaneye gitmek için otobüse bindim. Otobüs koltuğuna oturduğum anda gözümden hiç beklemediğim kadar çok yaş aktı. Şok olmuştum. Hayatım boyunca tek güvencem olan iki insan şuan kim bilir ne haldelerdi. Yanımdaki yaşlı kadın ağladığımı görüp sessizce "Noldu kızım?" diye sordu. Hiçbirşey söylemedim. Ne kimseye bir şey söyleyecek ne de açıklama yapabilecek durumdaydım. Allahtan kadın çok ısrar etmedi. Hastaneye geldiğimde korkudan ve üzüntüden ölmek üzereydim. Hemen Muhammet amcayı bulmaya gittim. Ameliyathanenin önünde eşi Nilgün teyze,anne ve babamın birkaç arkadaşıyla birlikte bekliyorlardı.Babamın tayiniyle bütün ailemizi İstanbul'da bırakıp buraya geldiğimiz için hiçbir akraba yoktu. Nilgün teyze hemen boynuma sarıldı ve anladığım kadarıyla o da ağlıyordu. Kapıdan doktor çıkınca ona dönerek "Durumları nasıl?" diye sordum. Doktor bana sanki acıyormuş gibi baktı ve "Başınız sağolsun." dedi. O an bütün dünyam başıma yıkıldı,her şey ama her şey benim için bitmişti. "Ben şimdi ne yapacağım?" Dedim kendi kendime. Herkes bir şeyler söylememi, ortalığı yıkmamı bekliyordu fakat ben onların beklentisinin aksine olduğum yerde sabit duruyor doktorun dediklerini kafamın içinde tekrarlıyordum. "Başınız sağolsun."

DEĞİŞEN HAYAT (YALNIZ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin