Cevap vermeyince bir kez daha sordu:
"Tek gece için kaç para istersin?"
Bir an ne diyeceğimi şaşırdım. Beni ne olarak görüyordu? Ne diyecektim? Ne yapacaktım? Şaşırmıştım. Benden hala cevap gelmediğini ve sorduğu sorunun şokunu atlatamadığımı görünce güldü ve sigarasından bir dal alıp içmeye başladı. Sonunda bu hareketi biraz olsun dikkatimi dağıtmıştı ve kendimi toparlayarak cevap verdim:
"Sen kendini ne sanıyosun be?"
Bu sorum onun çok hoşuna gitmiş olacak ki bir kahkaha atıp "Kızma ya şaka yapıyorum." dedi. Bunu demesi biraz olsun içimi rahatlatmıştı çünkü bu kadar yakışıklı bir erkeğin gözünde o şekilde gözükmek çok berbat bir durum olurdu. "Hiç komik değildi ve farkında mısın bilmiyorum ama çok sinirlendim." diye cevap verdim. "Farkındayım." dedi. Ardından bana bir ömür gibi gelen bir sessizlik oldu. O sigarasını içerken bende onu izliyordum. Konuşmak için can atıyordum ama sigarasını bitirene kadar tek kelime etmedim,o da etmedi. Sigarası bittikten sonra "Ben Batu." dedi ve elime bir kağıt sıkıştırıp gitti. Kağıdı açtığımda küçük bir şok geçirdim çünkü kağıtta Batu'nun numarası yazıyordu. Bu çocuk salak mıydı yoksa utanıyor muydu? Neden numarasını kağıda yazmıştı ki? Neden direk numarasını söylemek yerine kağıda yazıp vermişti? Acaba her kıza böyle mi yapıyordu? Meraktan ölecektim ama yapacak işlerim olduğu için bunu sonra düşünecektim. Bara geri döndüm ve elimdeki işleri yapmaya devam ederken Bartu yanıma gelip, "O peşinden gittiğin çocuk kimdi?" diye sordu. "O mu? Bilmem,tanımıyorum ki."dedim. Bunu söyledikten sonra Bartu bana öyle bir bakış attı ki bir an çok kötü bir şey söyledim sandım. "Kızım sen salak mısın? Tanımadığın erkeklerin peşine gitmemen gerektiğini bilmiyor musun?" diye cevap verdi. "Abartma istersen." dedim ve elimdeki işi yapmaya devam ettim. Bütün müşteriler gittiğinde bardaki son temizliği yapıp odama geçecektim. Bartu da çoktan gitmişti. Masalardaki çöpleri toplarken bir ara arkamda bir gölge gördüm fakat arkama döndüğümde kimsenin olmadığını fark ettim. Sanırım yanlış görmüşüm diyerek çöpleri toplamaya devam ettim. Bütün işlerim bitince barın kapısını kilitleyip odama geçtim. Çok yorgun olduğumu hissederek duş almak için banyoya girdiğimde neredeyse korkudan küçük dilimi yutacaktım. Karşımda Batu'yu görünce bir çığlık attım. Eliyle ağzımı kapatarak "Kızım bu kadar korkacak ne var?" dedi. Ben hala kendime gelememiş,o şoku atlatamamıştım. Sonunda kendime geldiğimde "Senin burda ne işin var?" diyebildim.
"Teklifimde ciddiydim ve şimdi bunu gerçekleştirmeye geldim." diye cevap verdi. Bunu duymamla tekrar şok geçirmem bir oldu. Korkmuştum,hem de çok. Bu çocuğun amacı neydi? Eğer amacı sadece beni korkutmaksa bunu çok iyi başarıyordu. Cevap vermeyince konuşmaya devam etti "Bu kadar şaka yeter bana bir şeyler ver kafamı dağıtmam lazım." bunu dedikten sonra odamdan çıkıp bara geçti ve bar taburelerinden birine oturdu. Peşinden gidip ona kafasını dağıtması için bira verdim ve bir bira da kendime koydum. Bir yandan da düşünüyordum. Kafasını dağıtmaya neden ihtiyaç duyuyordu ki? Dayanamayıp sordum: "Neden kafanı dağıtmak istiyorsun, sevgilinden mi ayrıldın yoksa?" diyerek güldüm. Bu sorum karşısında biraz ciddileşince gülmeyi kestim ve konuşmaya başladı: "Ben asla bir kız için içmem, kızlar aptaldır. Kızlarla ilişkim hep sana teklif ettiğim gibidir,senden tek farkı diğerleriyle teklif ettiğim şeyi yapmam. Benim içtiğim durum çok farklı,sen istesen de anlayamazsın." son cümleyi o kadar bastırarak söylemişti ki ne olduğunu gerçekten merak etmiştim.
"Peki o zaman neden telefon numaranı verdin?" diye sordum, aslında neden teklif ettiği şeyi yapmadığını da soracaktım ama bunu sorsaydım onu istiyormuşum gibi gözükecekti o yüzden sadece bunu sormakla yetindim. Bunu dedikten sonra sanki çok komik bir şey demişim gibi güldü,o kadar çok ve o kadar güzel gülüyordu ki ben de gülmeden edemedim. Gülmesi bitince konuştu: "Kızlar aptaldır derken bunu kastediyordum. O numara benim değil, yanımdaki arkadaşımındı. Tabii sen sadece beni gördüğün için yanımdakini de görmedin. O böyle şeylerde topu hep bana atar. Bu hep böyledir. Bir kızdan hoşlandığı zaman numarasını ben veririm kızlara, kızlar da aptal gibi benim numaram sanıp sevinirler. O aptal kızlardan tek farkın senin o numarayı aramamış olman." dedi. O kadar üzülmüştüm ki,resmen benimle dalga geçiyordu. Bu çocuk kendini ne sanıyordu acaba? Bana aptal demişti,sanki kendisi çok akıllıymış gibi. Neden teklif ettiği şeyi yapmadığını da anlamıştım,arkadaşının hoşlandığı kıza asılacak kadar yavşak değildi. Acaba arkadaşı kimdi? Gerçekten de dediği gibi onu görünce yanındaki arkadaşını fark etmemiştim bile. Birasını bitirdikten sonra ayağa kalktı ve hiçbir şey söylemeden gitti. O gidince bende biramı bitirip odama gittim. Günün verdiği yorgunlukla hemen uyudum. Sabah kalktığımda dün gece alamadığım duşumu alıp üstümü giyinip odamdan çıktım. Bartu çoktan gelmişti. "Günaydın uyuyan güzel." diyerek göz kırptı. "Günaydın kurbağa prens." diye cevap verdim. Her sabah aramızda bu saçma konuşma geçiyordu. Bartu'yu çok seviyordum. Bu küçük bara o kadar çok alışmıştım ki bu da Bartu sayesinde olmuştu. Ahmet amca zaten çok sık gelmiyordu. Bir de bara sık sık gelen müşterilere alışmıştım. Kız-erkek,genç-yaşlı fark etmez burada birsürü insanla tanışmış ve çok güzel dostluklarım olmuştu. Yine bunları düşünürken bara biri girdi. Kafasında siyah,bol bir şapka ve üstündekilerin hepsinin siyah olduğunu fark ettiğim bir kız bar taburelerinden birine oturarak; "Cin alabilir miyim?" diye sordu. Hemen hazırlayıp önüne koydum. Bu kızı ilk defa görmüştüm, sanırım buralarda oturmuyordu. O yüzdendir diye düşünerek geçiştirdim. Bütün gün bar dopdolu olduğundan barda birkaç kişi kalmışken ismini bilmediğim siyahlı kızın gitmemiş olduğunu fark ettim. Sabahtan beri buradaydı ve hiçbir şey yapmadan öylece oturuyordu. Dayanamayıp yanına giderek sordum: "Buralarda mı oturuyorsun, seni daha önce görmedim de?"
"Evet,evim buraya çok yakın ama daha önce buraya gelmediğim için görmemiş olman normal. Genelde sevgilimle birlikte başka bir barda ya da kafede takılırdık. Ama o piç beni yüzüstü bırakıp gitti." dedi ve ağlamaya başladı. O an kızın ne kadar güzel olduğunu fark ettim. Yemyeşil gözleri vardı fakat saçı şapkanın altında kaldığından saçı gözükmüyordu. Sevgilisinden ayrılan bir kızı nasıl avutabilirdim ki? Daha önce sınıfımda sevgilisinden ayrılıp gerizekalı gibi ağlayan birsürü kız görmüştüm ama hiçbiriyle yakın olmadığım için ilgilenmiyordum ve ne denir onu da bilmiyordum. Benim hiç en yakın arkadaşım olmamıştı ki. Belki en yakın arkadaşım olsaydı ve sevgilisinden ayrılsaydı ne diyeceğimi bilebilirdim ama diyecek hiçbir şeyim yoktu. En sonunda bir şeyler bulduğumda sordum: "Ne zamandır sevgiliydiniz? Neden ayrıldınız?"
"Sevgili olalı bir yıl oluyor. Ama uzun süredir tanıyorum. 7 aydır beraber yaşıyoruz ve.." tekrar ağlamaya başladı. O an ne kadar kötü hissettiğini anladım. 7 ay bir erkekle aynı evde yaşamak? Ne kadar alışmış olabileceğini düşündüm ve bir kez daha üzüldüm. Kötü hissettiğimde ya da ağladığımda annem bana sarılır beni sakinleştirirdi. İçimden bu kıza sarılmak geldi ama yeni tanıştığım birine sarılmayı pek istemiyordum. Düşününce buna ihtiyacı olduğunu anladım ve ona sarıldım. Ona sarılmam onu biraz olsun rahatlatmıştı ve o da bana sımsıkı sarıldı. Keşke bir kız kardeşim olsaydı diye düşündüm. Belki annem ve babamı kaybettiğimde en azından onunla birlikte birbirimize destek olurduk. Ama benim kimsem yoktu. Hiç kimsem. Akrabalarımın bile umrunda değildim. Teyzem ayda bir arayıp soruyordu. Ona bir öğrenci yurdunda kaldığımı ve dershaneye gittiğimi söylemiştim. Ygs'ye hazırlandığımı sanıp rahatsız etmemek için sürekli aramıyordu. Ancak ben ygs'ye girmeyi bir sene sonraya ertelemiştim. Bu halde nasıl girebilirdim ki? Yıkık dökük. Ailesini kaybetmiş ve o acıyı bastırmak için başka bir şehre kaçmış biri nasıl girebilirdi o lanet sınava? Bu düşüncelerimden sıyrılıp kollarımın arasındaki kıza baktım. O da benim gibiydi. Yıkılmıştı. "Neler olduğunu anlatmak ister misin?" diye sordum. "Ben,hamileyim ve sevgilim bunu öğrenince beni bırakıp gitti. Ne yapacağımı bilmiyorum. Çok zengin bir ailem vardı, fakat ne annem ne de babam paradan kafasını kaldırıp benimle ilgileniyordu. İkisinin de umrunda değildim ve sonra karşıma Doğukan çıktı. Onunla üniversiteyi burada okumaya karar verdik. Ailemin de umrunda olmadığım için buraya gelip beraber ev tuttuk. Fakat o,hamile olduğumu öğrenince gitti. Şu siktiğimin hayatında bir kere bile mutlu olamayacak mıyım?" dedi. Kız gerçekten yıkılmıştı,benden daha kötü durumda olan insanlar vardı demek ki. En azından burada mutluydum. Ama o hayatını bir piçe bağlamış ve o piç onu bırakmıştı. "Yüzünü yıkamak ister misin? Belki kendine gelirsin." dedim.
"Olur" diye cevap verdi. Onu odama götürdüm ve banyoyu göstererek yüzünü yıkamasını söyledim. Yüzünü yıkadıktan sonra yatağın üzerine yanıma oturup; "Sen burada mı çalışıyorsun?" diye sordu. "Evet, ailemi kaybettikten sonra buraya geldim. Ahmet amca yani buranın sahibi,sağolsun beni işe aldı ve uzun zamandır burada çalışıyorum. Burası da benim odam." diye cevap verdim. "Aileni mi kaybettin? Gerçekten üzüldüm." bunu söylemesini istemiyordum. Birinin bana üzülmesini istemiyordum. Cevap vermeyince konuyu dağıtmak için "Bu arada ben Ece." dedi. "Ben de Aylin." diyerek gülümsedim. Bir süre sessizlik oldu ve odanın kapısı çalındı. Kapıdaki Bartu'ydu. "Ben çıkıyorum senin için temizliği bile yaptım arkamdan kapıyı kilitlersin,iyi geceler fındık burun" diyerek burnumu sıktı. "Tamam, teşekkür ederim. Sana da iyi geceler minik." diye cevap verdim. Ardından peşinden gidip kapıyı kilitledim. Ece'nin burada kalması hem benim için hem onun için iyi olurdu. Odama döndüm ve bu teklifi ona da sundum. Sevinçle kabul etmesi beni hem mutlu etti hem şaşırttı. Yatağı ikimizin de yatacağı şekilde ayarladım ve yatakta uzun uzun sohbet ettik. Bu kızı gerçekten çok sevmiştim ve içimden bir ses bu kızın kardeşim gibi olacağını söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEĞİŞEN HAYAT (YALNIZ)
Dla nastolatkówAylin İzgören, bir trafik kazasında ailesini kaybetmiş bir genç kızdı. Hiç bilmediği bir şehirde, hiç bilmediği bir barın hayatını değiştireceğini bilmeden bara girdi ve bütün hayatı değişti.