Özet: Lobsang tapınaktan atılmamak için uğraşır. Kırık bir fidanı iyileştirdiğini gören Tenzin, Lobsang'ı öğrencisi olarak kabul eder. Rüyasında Hacı Anne'yi görür. Ertesi gün tapınağa gelen Mert ile karşılaşır. Çiçekleri açtırınca Mert'in dikkatini çeker ve onunla birlikte Kore'ye geçer.
*** Yeni Bölüm ***
Babamın yanında olup, onunla konuşurken tanımıyormuş gibi yapmak son derece zordu. Benimle konuşurken evladı gibi değil de, herhangi bir kişi gibi konuşmasını yadırgıyordum. Üstelik çok genç gözüküyordu. Buna alışmam zaman alacağından, etrafa ilgi gösterip, dikkatimi başka yerlere yönelttim.
Benimle konuşmaya başladığı zaman, babama vereceğim cevapları dikkatle seçmeye başladım.
"Başka ne gibi güçlerin var?" diye sordu. Zamanı yönlendirme gibi bir gücüm olduğunu söylemezdim.
"Bilmiyorum" dedim.
"Nasıl bilmezsin?" diye şaşırdı. Okulda yaptıklarım aklıma gelmişti. Normal ile anormali ayırt edememiştim.
"Yapabildiğim şeylerin hangisi normal, hangisi olağanüstü onu ayırt edemiyorum" dedim dürüstçe.
Bunu anlayabileceğini umuyordum. Fakat babam bana örneklerle soru sormaya devam etti.
"Yani senin için bir müzik aleti çalmakla, ağaçları yeşillendirmek aynı şey mi?"
"Bir anlamda haklısın. Bir şeyi yaptığım zaman insanlar şaşkınca baktığında, yaptığımın normal olmadığını anlıyorum."
Bu doğruydu, çünkü insanların tepkisini görene kadar yaptığım şey bana normal geliyordu. Bunları detaylı anlatmayı isterdim ama babamın aklına başka bir şey gelmişti.
"Lobsang bir kimliğin var mı? Pasaport gerekebilir."
Kimliğim vardı ama Lobsang Yılmaz yazan kimliğimi gösteremezdim. Pasaportum da vardı, bazen babaannemlere giderken uçağı tercih ediyorduk, özellikle yaz tatillerinde. Babam bu gibi zamanlarda her şeyin kuralına uygun olmasını istiyordu.
Bir Güney Kore pasaportu düşünüp bana gelmesini istedim. Daha önce böyle bir şey denememiştim. Pasaportun üzerindeki ismi Lee Lobsang olarak değiştirdiğimi hayal ettim. Elimi uzattığımda istediğim pasaport avucuma gelmişti. Aslında zaman içerisinde olabilecek bir şeyi hızlandırmıştım. Yine de başaracağımdan emin değildim.
"Pasaport dediğin şey bu mu?" dedim saf bir şekilde göstererek. Babama karşı rol yapmaya alışıyordum. Babam düşünceli görünüyordu, kafasında neler olup bittiğini merak ediyordum. Zihnine baktığımda pasaportu nasıl oluşturduğumu merak ettiğini gördüm.
"Merak ediyorsun" dedim. "Merak iyidir, insanı öğrenmeye teşvik eder." Tam bir filozof gibi konuşmuştum.
"Ama nasıl..." diye cümleye başlayınca Arif amcanın söyledikleri aklıma geldi. Onları kafamda derleyip babama anlatmaya çalıştım.
"Zaman bir doğru mudur? Sadece ileri giden anların bütünü müdür?"
Babamın meraklı bakışları, bir süre sonra gülümsemeye döndü. Ne demek istediğimi anlamıştı.
"Seninle iyi anlaşacağız Mert" dedim. İsmiyle hitap etmek istemezdim ama fark ettirmemek için böyle davranmak zorundaydım.
Babamın zihninde pasaport olayını yanlış yorumladığını gördüm ama düzeltmek istemedim. Onun düşüncelerindeki gibi uğraşmak yerine, kolaya kaçmıştım. Bunu itiraf etmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçüncü Göz 2: Lobsang (SY)
FantasyÜçüncü Göz kitabının devamıdır. Mert'in çocuğu Lobsang'ın maceralarını anlatmaktayım.