Özet: Ormandan kendilerine doğru koşan adam bir canavardan bahseder. Lobsang babasını kurtarmak için canavarı öldürür. Adam onlar köyüne davet eder. Şereflerine yemek ziyafeti verilir. Ormandan başka bir yaratığın çığlığı duyulur. Mert ormana gider ama yaralı döner. Lobsang yaratığı durdurmak için gider. Onu öldürmek yerine tehdit eder ve geri dönmemek üzere gönderir. Baba oğul evlerine dönerler.
*** Yeni Bölüm ***
Babamla yaşadığım bu macera keyfimi yerine getirmişti. İlk defa birlikte bir maceraya atılmıştık. Fakat babam benim kadar keyifli görünmüyordu.
"Sorun nedir baba?"
"Aslında bir sorun yok. Seninle birlikte yaşadığımız olayları düşünüyordum. Tehlike altında olmandan dolayı endişeleniyorum."
"Fakat baba sen de gördün. Canavarı öldürdüm."
"Oğlum canavar bile olsa, onlar da Allah'ın yarattığı mahluklardır. Mecbur kalmadıkça hiçbir canlıyı öldürmemeliyiz. Üstelik bu sefer seni Allah korudu. Bir dahakine bu kadar aceleci olma."
Babamın söylediklerini keyfimi kaçırmıştı. Canavarı öldürmekle iyi bir şey yaptığımı düşünüyordum. Belki eşi gibi onu da öldürmeden kovabilirdim. Canavar bile olsa, eşlerden birini öldürdüğüm için diğerini yalnız bırakmıştım.
Babamdan izin alıp odama çekildim. Annem yemeğe çağırana kadar amaçsızca tavana baktım. Görevlerde kendi arzularım yerine, Allah'ın hoşuna gidecek şekilde davranmayı aklıma yazdım. Yemekte fazla konuşmayınca annemin dikkatini çekti.
"Ne oldu canım? Sıkıntılı gibisin."
"Önemli bir şey yok anne."
Annem bir şeyler hissetmişti ve peşini bırakmayacaktı. "Yarın babamı ziyarete gideceğim, bana eşlik eder misin? Hem sorunun neyse, kafanı dağıtır, unutursun."
"Peki anne."
Babam bana bakıp gülümsedi. Dedem benimle pek ilgilenmezdi. Tüm vaktini icatlarına ayırırdı. Ben doğmadan önce icat ettiği cihaz ile Güney Kore'nin istihbaratını önemli ölçüde geliştirmişti. Şimdi farklı şeylerle uğraşıyordu ama ne olduğunu kimseye söylemiyordu.
"Canım sen de gelmek ister misin?"
Babamın ağzındaki lokma boğazına kaçmıştı. Öksürdükten sonra su içti. Ben bıyık altından gülerken, babam gitmemek için mazeret bulmaya çalışıyordu.
"Yani gelmek isterim ama biliyorsun işlerim..."
"O zaman sen de geliyorsun, ne güzel." Annem, babamın sözlerini ağzına tıkamıştı. Yemek bitene kadar başka bir şey konuşmadık. Babam eskiden beri kayınpederinin yanında rahat hissetmediğini söylerdi.
Ertesi sabah kalktım ve annemin önerisi üzerine, çok kalın olmayan mevsimlik kıyafetler giydim. On üç yaşımdaydım, ergenliğe girmek üzere olduğumu düşünüyordum ama moda zevkim gelişmemişti ya da ben çok umursamıyordum. Annemin benim için seçtiği kıyafetleri giyiyordum.
Beraberce dedemin holding binasına gittik. Geçen 13 yılda daha da zenginleşmişti. Bize vermek istediği evi ve arabayı babam reddetmişti. Ailesinin geçimini kendisinin sağlayacağını söylemişti.
Babam göreve gitmediği zamanlarda, birkaç firmaya teknoloji danışmanlığı yapıyordu. İşi bana sıkıcı gelse de babamın severek yaptığını görebiliyordum. Ünü sayesinde firmalar babama ulaşıyor ve onlarla çalışması için teklifte bulunuyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçüncü Göz 2: Lobsang (SY)
FantasyÜçüncü Göz kitabının devamıdır. Mert'in çocuğu Lobsang'ın maceralarını anlatmaktayım.