Özet: Geçidi kapatmak için babasına yardım eden Lobsang, geçidin içine girince düşüyormuş hissi yaşar. Zamanda atlamalar yaparak ailesinin geçmiş anılarını görür. Birden kendini evinde bulur. Ailesi onun bir haftadır kayıp olduğunu düşünmektedir. Ailesi ile temas edemez, bir ruh gibi dolaşmaktadır. Babasının dikkatini çekmeyi başarır ve astral boyutta görüşürler. Mert çocuğuna geçmişte Asfanit'te karşılaştıklarını söyler. Ona o zamana gitmesini tavsiye eder. Babası ile Asfanit'te konuşur ardından bedeninde uyanır.
*** Yeni Bölüm ***
Nerede olduğumu, hatta hangi zamanda olduğumu bilmiyordum. Etrafım karanlıktı, uzakta bir ışık görünce ona doğru yürüdüm. Bir mağarada olduğumu ve çıkışa yürüdüğümü anlayınca, hızlandım ve dışarı çıktım.
Güneş tepede olduğuna göre öğlen olmalıydı. Etrafım dağ ve tepelerle çevriliydi. Burasının tanıdık geldiğine dair histen kurtulamıyordum. Aniden aklıma neresi olabileceği geldi. Burası geçidi kapatmak için geldiğimiz mağaraydı.
Etrafta askerler yoktu, hatta insanlar bile yoktu. Terk edilmiş bir yer gibiydi. Artık bedenimde olduğuma göre zamanda hareket etmeyi deneyebilirdim. Kendi ait olduğum zamana gitmeyi düşünerek konsantre oldum.
Hiçbir şey değişmemişti. Veya zaten geçmişte de olduğu gibi burası gelecekte de böyleydi. Emin olamadığım için yürümeye başladım. Bir yerleşim yeri görene kadar yürüdüm. Üzerinde duman tüten bir bacası olan eski bir ev gördüm. Çatısı saman gibi bir malzemeyle kaplıydı. Çok eski evler hariç böyle evler kalmamıştı.
Yürümekten bitap düşmüştüm. Gördüğüm evin bahçesine girer girmez bayılmıştım. Gözlerimi açtığımda, eski püskü kıyafetleri olan bir kadının başımda durduğunu gördüm. Alnımı bir bezle siliyordu.
Bana bir şeyler söylediğinde Korece konuştuğunu fark ettim ama şivesi çok farklıydı, anlamakta güçlük çekmiştim.
"İyi misin?"
"Evet iyiyim efendim" dedim. Kadın bana baktı ve güldü. Gülümsemesi kahkahaya döndü. Bu kadar komik olan şeyin ne olduğunu merak ettim.
"Neden güldünüz?"
"Sen komik konuşuyorsun çocuk. Saraydan mı geldin?"
Mavi sarayı kast ettiğini zannedip, "hayır, ben basit bir çocuğum, saraydan gelmedim" dedim.
"Senin konuşman neden değişik? Bana neden efendim dedin?"
"Büyüklerimize karşı saygılı konuşmamız öğretildi."
Kadın bana dikkatle bakarken ben de etrafıma bakıyordum. Gördüğüm eşyalar bana 21.yy. olmadığımı söylüyordu. Zamanda kayma mı yapmıştım? Kendi zamanım yerine geçmişe mi gitmiştim?
"Kral kim?"
"Sen komik çocuk, kralını tanımıyor musun? Kral Yeongjo."
Yeongjo kralsa, tarih derslerinden aklımda kaldığı kadarıyla 18.yy. da olmalıydım. Bu kadar geçmişe gidebileceğimi düşünmemiştim. Bu zamanda yapacağım en küçük hata, büyüyerek benim zamanımda yıkıma dönüşebilirdi.
Çok dikkatli olmalıydım, hatta geri dönmeyi başarana kadar bulunduğum yerden ayrılmamam gerekiyordu.
"Korkmuş gibisin çocuk, süt ister misin?"
Acıktığımı fark ettiğimde başımı salladım. Kadın bana bir tas süt verdiğinde, bunun kaynatılmış olmadığına emin oldum. Kim bilir içinde ne kadar mikrop vardı. Hatta içinde yüzen bir otu fark edince bütün iştahım kaçtı. Kadın süte bakakaldığımı görünce eliyle tası itti ve "iç" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçüncü Göz 2: Lobsang (SY)
FantasyÜçüncü Göz kitabının devamıdır. Mert'in çocuğu Lobsang'ın maceralarını anlatmaktayım.