Öncesi

26K 1.3K 603
                                    

"Alın şunu! Alın şu canavarı kucağımdan!" Daha yeni doğum yapmış bir kadının bu kadar yüksek sesle bağırabildiğine şaşıran ebe merakla arkasını döndü ve kadının dehşetle kucağındaki bebeğe baktığını gördü. Bebek, doğduğunda ağlamadığı için bebeği alel acele bir beze sarmış ve kadının kucağına bırakıvermişti. Bebekte bir sorun olmadığını uman ebe, ellerini kuruladığı bezi bırakmadan kadının yanına gitti ve bebeğe baktı. Beyaz bir örtüye gelişigüzel sarılmış olan bebekte ilk başta hiçbir sorun göremedi, bembeyaz saçları dışında. Kadın, bebeği albino olduğu için mi bu kadar çığlık atıyordu? Şaka mıy... Bebek birden gözlerini açınca, ebenin düşünceleri bir dehşet dalgasıyla boğuldu. 

Bebeğin bir gözü akıl alacak derecede güzel bir maviyken, diğeri kan donduran bir kırmızıydı. Tek sorun bu da değildi, bebeğin parmakları anormal derecede uzun, tırnakları kalın ve sivriydi. Ebe, elindeki bezi düşürüp korkuyla geri çekilirken kadın daha çok bağırmaya başladı. Bebeğin babası odaya daldı ve " Neler oluyor? Biliyorum doğum sırasında çığlık atmak normal ama bu biraz fazla değil mi?" Dedi. Ebe korkudan tir tir titreyen eliyle, hali olsa kaçacak olan kadının kucağını işaret edip " İ-i-iblis! " Dedi. Bu bebeği tanımlayacak başka bir kelime bulamamıştı. Adam bir süre boş boş ebeye baktıktan sonra karısının yanına gidip bebeğe baktı ve aynı dehşetle geri kaçtı. Bebek o sırada avazı çıktığı kadar ağlamaya başladı. Adam, yutkundu ve korktuğunu belli eden bir sesle "Köyün büyüklerini çağırın onlara danışalım. Ebe, sen bebeğin gözlerini bağla kimsenin bu iblisi görmesini istemiyorum" dedi. Ebe yerdeki bezi aldı ve kadının attığı çığlıklara aldırmadan bebeğin gözlerini bağladı. İçinden, bir daha bu köyde ebelik yapmayacağına dair yeminler ediyordu. Bir iblisi doğurttuğuna inanamıyordu.

Bütün köy ana meydanda toplanmış, günah kadar kara olduğu söylenen iblis bebeği merak ediyordu. İblis bebeğin gözlerini, bakanı taşa çevirdiği inancıyla bağlamış ve bir sepete koymuşlardı. Herkes bebeğin yakılması konusunda hemfikir gibiydi. Gerçi hemfikir olmaları, köydeki otoritenin büyüklerde olduğu ve herkesin onları dinlediği gerçeğini değiştiremezdi. Aşağı yukarı iki saat sonra büyükler dedikleri üç yaşlı adam, kararı herkese duyurdu. Alınan karara göre köyde böyle bir olay yaşanmamış gibi davranılacak ve öteki köylerden bu olayı saklanacaktı, iblis bebeğide bir yere kapatacaklardı. Köylüler, büyüklerin iblis bebekten korktuğu için bebeği yakmadıklarını, bunu yaparlarsa lanetleneceklerini düşündüklerini biliyorlardı ama tek kelime etmediler. Onlarda büyüklerden korkuyorlardı, otoriteye karşı çıkmak yoktu.

İblis bebek, köyün ormanına inşa edilen bir kulübeye kapatıldı ve kör bir sütannenin ona bakmasına izin verildi. Kadın kör olduğu için taşa dönüşmesi imkansızdı değil mi? Altı ay sonra sütannenin ölmesi köyde bir dedikoduya daha sebep oldu:

Bebek, sütanneyi lanetlemiş!

İblis bebeğin tuhaf güçleri var kendi gözümle gördüm.

Büyüdüğünde bu köyüde lanetleyecek demedi demeyin!

Bu olanlardan sonra herkes bebeği beslemeyi reddetti, kendi annesi bile.  Köyün büyüklerinden biri çareyi, bebeğin kulübesinin kapısının altından yiyecek atmakta buldu. Bu sayede bebeğin daha bir yaşında bile değilken et dahil herşeyi yediğini öğrenmiş oldular. Bu tabii ki hepsini korkutmuştu. Bebeğin, bir yaşına geldiğinde mükemmelliğe varacak  kadar güzel konuşması bu korkuyu beslemekten başka bir şey yapmadı. Bebeğin, kulübede insan olmadığı için iblislerle konuştuğuna inanılıyordu. 

İblis bebek üç yaşına geldiğinde köyde hastalıklar patlak verdi ve bundan da tam da beklenildiği gibi bebek sorumlu tutuldu. Köydekiler, ilk defa büyükleri dinlemeyip parayla üç tane adam tuttular. Adamlar köy dışındandılar yani olanlardan zerre haberleri yoktu. Para kazanmak için her şeyi yaparlardı buna bir bebeği sorgusuz sualsiz bir yetimhanenin önüne bırakmakta dahildi. Adamlar, iblis bebeği şehre götürdüler ve bir yetimhanenin önüne bırakıp emredildiği gibi geceye karıştılar.

Beyaz ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin