Bölüm 19

954 78 2
                                    

Maya'nın sinir dolu çığlığı, odadakilerin odak noktası yapmıştı beni. Blake'in yüzünde de benimkinin aynısı bir ifade vardı: şaşkınlık, kafa karışıklığı ve inkar. Derin bir nefes aldım ve "Maya sakin olup ne gördüğünü anlatır mısın? Sanırım seni yanlış duydum" dedim. Hadi ben yanlış duydum diyelim, peki ya odadaki altı kişi de mi yanlış duymuştu. 

Maya, benim gibi derin bir nefes aldı ve "Yanında altı kişiyle birlikte bir binaya girdiğini gördüm. Hepiniz binanın bomboş olduğunu, Dan denen adam tarafından kandırıldığınızı falan söylüyordunuz. O sırada sen, yerdeki kapağı farkettin ve bunu Blake'e söyledin. Kapağı kaldırıp içeriye girmeye karar verdiniz çünkü vampirlerin orada olduğunu düşünüyordunuz. Mor saçlı bir kız kapağı kaldırınca hepiniz teker teker içeriye atladınız.İçerisi kapkaranlıktı, vampirler için bu dert değildi tabi, hemen etrafı incelemeye başladılar ve bomboş olduğunu gördüler. Şu mor saçlı vampir duvarda bir delik gördü ve aralarında ufak tefek olan sadece siz olduğunuz için, seni yanına alıp o delikten içeriye girdi. İçeriye girdiğinizde, karşınızdaki duvarda, kırmızı bir ışıkla, düzenli aralıklarla yanıp sönen bir alet fark ettiniz. Bu alet tüm odaya yerleştirilmişti. Diğer beş vampir odaya girdiğinde, sen aleti incelemeye başlamıştın. O sırada mor saçlı durumu çaktı ve "Bomba" diye bağırdı. Veeee BOM!! Oradan sağ kurtulan tek kişi ateş elementini kullandığından olsa gerek  Blake'ti" dedi. 

İnsanın kendi ölümünü, başka birinin ağzından dinlemesi gerçekten tuhaf bir histi. Blake'in küfrettiğini ve "Dan, baskın yapacağımızı Jackson klanına bildirmiş olmalı. Bize tuzak kurmuşlar" dediğini duydum belli belirsiz. Diğerleri benim kadar sersemlememiş olmalılar ki sinirden sövmeye başlamışlardı. Ben henüz o ikinci aşamaya geçecek kadar toparlanamamıştım. Başımda yer etmeye başlayan ağrıyı savuşturmak için gözlerimi ovuşturdum. Bu sırada Blake elimden telefonumu aldı ve hoparlörünü açtıktan sonra Maya'ya "Başka bir şey hatırlıyor musun?" Diye sordu. 

Maya bir süre düşündükten sonra "Siz binaya girerken, binanın sol tarafında bir erkek silüeti gördüm. Bir hayli kalıplı, uzun boylu biriydi ve eminim ki sizi izliyordu. Girdiğiniz binanın arkasında bir orman vardı ve o ormanda da birkaç silüet fark ettim. Birşeyi bekliyor gibiydiler. Gözleri kırmızı olup ışık saçmasa hiç fark etmezdim bile" diye cevap verdi. Zero ayağa kalktı ve "O erkek silüetinin tarifi Jackson'a tıpatıp uyuyor. Blake patlamadan sağ kurtulabilir diye etrafa adamlarını yerleştirmiş. Sen oradan halsiz bir halde çıktığında üstüne adamlarını salacaktı şerefsiz herif!" Dedi. 

Odada fır dönmeye başlayan eşyalara aldırmayan kumral saçlı vampir(sanırım adı Ian'dı) oturduğu koltukta doğruldu ve "Eee ne yapacağız. Jackson klanını öldümekten vaz mı geçeceğiz?" Diye sordu. Jackson klanıyla olan tek derdim, beni öldürmek için sürekli adam yollayacak olmasıydı eskiden. Şimdiyse işin içine, Jackson'ın zorla fuhuş yaptırdığı insan kadınlar ve Blake'e zarar verecek olması girmişti. 

Fuhuş yaptırdığı için ona olan öfkemi anlıyordum ama ya Blake? Beni sarsan orada ölecek olmam değildi. Maya bombanın patlayıp beni öldürdüğünü söylediğini söyleyince kendimi boş vermiş ve Blake için korkmuştum. Ya ona bir şey olursa diye korkuyla atıyordu kalbim. Ya delirmiştim ya da kalbimi kaybetmiştim. Kalbim ben daha ne olduğunu anlayamadan, yanımda oturan vampire kayıvermişti. Yok be, olmaz öyle şey! Muhtemelen delirmişimdir. Bu daha akla yatkın, daha güvenli...

Blake'in "hayır vaz geçmeyeceğiz. Onları yok etmek için başka bir yol arayacağız" dedi. İyi de ne yapacaktık? Onun ya da adamlarının yerini bilmiyorduk. Rox ayağa kalktı ve Zero'yu sakinleştirmeye çalışırken "Nasıl yapacağız? Ne onun ne de adamlarının yerini biliyoruz. Bildiğimiz tek şey Jackson'ın insan kadınlara düşkün olduğu. Adam beş yüz yaşında ama sanki yüz yaşında bir yeniyetme gibi kana düşkün" dedi. Zero onu onaylarcasına başını salladı ve "Kana ve kadına olan düşkünlüğü onun tek zayıflığı" dedi.

O an aklımda, gerçekten delirmiş olduğumu kanıtlayan bir fikir belirdi. Odada uçuşan fikirlerin susmasını bekledikten sonra, bunun nafile bir bekleyiş olduğunu anladım ve "Benim bir fikrim var!" Diye bağırdım. Tekrar bütün kafalar bana dönerken Blake'e döndüm ve "Bu adam kadına ve kana düşkünse neden onun için bir yem atmıyoruz. Burada onun istediği her şeyi barındıran biri var zaten" dedim. Ne kastettiğimi herkesten  önce anlayan Ivan güldü ve "Bu kız deli" dedi. 

"Fena fikir değil aslında" diyerek beni onaylayan seslere katıldı Rox. Son sözün ondan çıkacağını bildiğimden Blake'e döndüm ve onun buz gibi suratıyla karşılaştım. Blake başını iki yana salladı ve "Olmaz. Seni göz göre göre ölüme yollayacak değilim..." Sözünü keserek "Neden ama? Bunun mükemmel bir fikir olduğunu biliyorsun. Onu geçtim bu elimizdeki tek fikir" dedim. Blake,  yüzündeki ifadeyi milim oynatmadan "O herifleri bilmiyorsun Beyaz Ölüm. Hadi diyelim planın işe yaradı ve onlar seni efendisine götürmek için arabalarına aldı diyelim,sonra ne olacak? Bu adamlarda en ufak bir kan kontrolü yok, direkt üstüne atlarlar. O arabadan anca cesedin çıkar" dedi. 

Şaşmaz mantığına karşı yüzümü buruşturmaktan başka çarem yoktu. Maya'nın " Şu vampir işlerinize hiç bulaşmak istemiyorum ama arkadaşımın ölmesine de göz yumacak değilim.Sanırım bir fikrim var"  dediğini duyunca irkildim. Onun hala telefonda olduğunu unutmuştum. Periler sadece kendilerini düşünen yaratıklar olduğu için, bu işe karışması cidden şaşırtıcıydı. Blake "Beyaz Ölüm'ümün ölmediği her türlü plana açığım" dediğinde Maya kıkırdadı ve "Aynen öyle" dedikten sonra anlatmaya başladı:

"Skylar'ı, şu vampirlerin insan kadınları yakaladığı yerlerden birine götürüp gelmelerini bekleyeceksiniz. Muhtemelen Jackson, Skylar'ın tarifini tüm adamlarına vermiştir, bu yüzden Skylar kılık değiştirecek. Siz vampirler Efendinize koşulsuz şartsız itaat ettiğiniz için adamların Skylar'a dokunacaklarını sanmam. Skylar'a bir tür izleme cihazı takacak ve adamları takip edeceksiniz. Adamların arabası ıssız bir yere gittiğinde onların tepesine binecek ve hepsini yakalayıp, Skylar'ı kurtaracaksınız. Adamları sağ bırakmanız lazım, böylelikle adamları konuşturur ve diğerlerinin yerlerini öğrenip Jackson piçini öldürebilirsiniz" dedi. 

Odadaki, ağzı açık olan tek kişinin ben olmadığımı eklemek isterim. Hepimiz Maya'nın zekasına hayran kalmıştık. O polisiye dizilerinin bir yararı varmış demek ki. Blake'in elinden telefonumu aldım ve Maya'ya "Sen bir dahisin" dedim. Egosu okşanmayı hak etmişti. Maya güldü ve "Biliyorum biliyorum, ben muhteşemim" dedi. Abartmasa olmazdı. Blake'e göz ucuyla bakarken Maya'ya "Bir görü daha görürsen haberim olsun, telefonum açık olacak istediğin zaman ara" dedim. 

Maya bir öpücük sesi çıkardıktan sonra "Tamam tatlım. Ben kapatıyorum, kendine dikkat et" dedikten sonra telefonu suratıma kapattı. Sana görgü kurallarını öğretenin ben... Neyse boş verin. Rox, sağ ayağıyla yerde ritim tutarken "Uyuyor muyuz bu plana?" Diye sordu. Blake'e döndüm ve cevabını bekledim. Fikir, hayır denmeyecek kadar iyiydi ve o da bunu biliyordu. Blake pes ettiğini bildiren bir sesle "Uyuyoruz. Başka çaremiz yok zaten" dedi. Bükemediği bileği  öpmüştü sonunda. 

Tek gereken Jackson klanının nerede avlandığını bulmaktı. Black'in ayağa kalktığını ve telefonunu açtıktan sonra Blake'e gösterdiğini gördüm. Merakıma yenildim ve bir haber olduğu belli olan yazıyı okumaya başladım:

SAYI 10'a YÜKSELDİ!

Bu yıl içerisinde Kızıl Kanyon ve çevresinde kaybolan kadın sayısına bir kişi daha eklendi. Yirmili yaşlarda olan Emilia'nın en son görüldüğü yer kasaba meydanındaki lunapark. Hala bulunamamış olan suçlular çocuklarımızın oynadığı lunaparklarda avlanıyor olabilir mi? Dedikodulara göre: geçenlerde ölü bulunan ve tüm kanı çekilmiş olan Victoria'nın da en son görüldüğü yer lunapark! 

Nereye pusu kuracağımızı bulduk sanırım. Avcının av olma vakti gelmişti. 

1093 Kelime. 

Beyaz ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin