Merhaba arkadaşlar, benim adım Zeynep. Size gerçek olan, yengemin dedesinin başından geçen bir hikayeyi anlatacağım.
(Yengemin dedesinin adı, Ali imiş. Ona, Deli Ali derlermiş. Ancak bu 'deli' takma adı sadece Ali'nin o mağaraya korkusuzca gitmesinden gelen bir deyimdir.) İyi okumalar, umarım ibret ve örnek alırsınız.
Deli Ali, Osmaniye/Kadirli'de zeytinlik denilen bir köyde yaşarmış (ben de burada yaşıyorum). Ailesinin ve kendisinin geçimini çobanlık yaparak sağlarmış. Tüm köyün koyunlarını, keçilerini, ineklerini..., artık ne varsa, hepsine çobanlık yaparmış.
Yine bir gün çobanlık yaparken, köylülerin hiç gitmediği, "in cin var orada!" dedikleri bir mağaranın 600-700 metre kadar uzağında hayvanları otlatıyormuş. Sonra o mağaradan davul zurna sesi geldiğini duymuş. "Düğün var herhalde, gidip bir bakayım.", demiş. Hayvanları otladıkları yerde bırakıp, mağaraya doğru gitmiş. Dağa tırmanıp, mağaraya girmiş. Mağarada kara kara adamlar, kadınlar, çocuklar varmış. Bu kara varlıklar cinler imiş. Cinler davul-zurna çalıp eğleniyor, yemek yiyor, yaktıkları ateşin üstünde kocaman bir kazanda yemek pişiriyorlarmış. Sonra, Deli Ali'nin yanına bir cin kadın yaklaşmış. Elindeki yemek tabağını Ali'ye uzatmış. Ali'ye kuş tüyünden minderlerle dolu bir köşe göstermiş ve oraya gidip oturmasını işaret etmiş. Ali de gidip oturmuş. Bir süre cinleri izlemiş. Sonra çok acıktığını fark etmiş. Cinlerin kendisine verdiği tabağa bakmış. Tabakta resmen bir ziyafet varmış. "Bismillahirrahmanirrahim" deyip yemeğe eğilmiş. Sonra elindeki yemeğin aslında bir tabak at boku olduğunu görmüş. Kafasını kaldırıp etrafa bakındığında cinlerin yok olduğunu, koca ateşin de söndüğünü görmüş. Ve oradan ayrılmış.
Ertesi gün tekrar o mağaraya gitmiş. Cinler yine oradaymış. Ama Ali bu sefer cinlere bir oyun oynamış. Cinlerin yanına gidip oyunlarına katılmış, onlarla dans etmiş. Sonra da tam ortaya geçip, "Bismillah!" diye bağırmış. Cinler acı içinde kaçışarak ortadan kaybolmuşlar.
Bu olaylar böyle bir kaç gün devam etmiş.
Ali dinine bağlı bir adammış ve bu nedenle cinlerden hiç korkmuyormuş. Her işinin başında da 'Bismillah' demeyi asla ihmal etmezmiş. Ancak karısı tam tersine hiç öyle değilmiş.
İşte bu nedenle, bu hikayenin ibretlik bölümü şu şekilde;
Ali yine mağaraya gitmiş. Eğlenceye katıldığı sırada cin kadınlardan birinin üzerinde kendi karısının elbisesinin olduğunu fark etmiş. Tabi karısının olup olmadığından pek emin değilmiş. Ancak eğer karısınınsa, ona bir ders vermek istiyormuş. Çünkü cinler sadece Allah'ın adının, dinin geçmediği insanlarla ilgilenirlermiş.
Ali de cebinden çakmağını çıkarmış, elbisenin eteğinden yakmış. Cin kadın çığlık atmaya başlamış. Ali 'Bismillahirrahmanirrahim' demiş ve cinler yok olmuş.
Ali akşam evine gitmiş. Karısını yanına çağırıp sormuş,
"Hanım, senin şu sandığa koyduğun elbise var ya," – "Heeee, nolmuş?" – "Git bir getir bakim şu elbiseni," – "Eyi, peki. Getireyim." Ali'nin karısı gidip elbiseyi getirmiş. Elbisenin eteğinde yanık varmış.
Ali başından geçenleri karısına ve çocuklarına bir bir anlatmış. Karısı ve çocukları da Deli Ali'nin izinden gitmeye, Allah'ın ve Peygamberinin yolunu izlemeye başlamışlar.