1. BÖLÜM

749 38 11
                                    

Perşembeyi üç saat on üç dakika geçmiş olmamız bir sorun teşkil eder mi?

Etmesin nolur...

***

Koltuğunda kendine daha rahat bir pozisyon bulan adamın gözleri sol çaprazlarındaki çifte takıldı.

Aslında oldukça klasik bir sahne vardı adamın karşısında. Her filmde mutlaka geçerdi. Şöyle ki;

Yan yana oturan iki genç aşık gelirdi ekrana. Kadın bir süre sonra uyuyakalır, başı hafifçe yana düşerdi. Yakışıklı esas oğlan, nazikçe tutardı kadını ve rahat etmesi için kendi omzuna yatırırdı. Kadının uyanıp uyanmadığını kontrol ettikten sonra yanağını onun saçlarına yaslar ve dudaklarındaki huzurlu gülümsemeyle o da uykuya dalardı...

Semih, tam karşısında bu klişe gerçekleşirken göremese de adamın dudaklarındaki gülümsemeyi hayal edebiliyordu. Ve birden o gülümsemeyi kendisi de hissetmek istedi. Kendi dudakları da o huzurlu gülümsemeyle gerilmeli hatta ruhu böyle yumoş yumoş olmalıydı.

Neden olmasındı!

Uçağın koltukları el verdiğince dik oturan Semih, omuzlarını da gererek hazırladı kendini böyle bir sahneye. Heycandan yüreği ağzında atmaya başlayınca içten içe güldü haline ve usulca uzandı Meral'in yüzüne. Niyeti kızı çenesinden nazikçe tutarak omzuna yatırmakken keyifle kıvrılmış dudakları içine düştüğü farkındalıkla büzüldü. Kaşlarının ortası havalandı ve gözlerini küçük Emrah bakışları bürüdü.Çünkü karşısındaki kadın bir ajandı ve muhtemelen şu an tavşan uykusundaydı! Semih'in teni tenine değdiği anda, Meral savunma pozisyonu alacaktı. Ve Semih'in kurduğu bütün güzel hayaller gerçekleşemeden fırtınalı sulara gömülecekti...

En iyisi uslu uslu yerinde oturmaktı! Hem birinci sınıfta yolculuk ettikleri için koltuklar da rahattı. Bu rahatı tehlikeye atmanın lüzumu yoktu.

Zaten semih hala kendisini o çamur deryasında gibi hissediyordu! Bu ruh haliyle o romantik hayallerini bir süre daha erteleyebilirdi. Nasıl olsa hepsi birgün gerçekleşirdi...

Tabi postu deldirmezlerse!

Nisa'nın yapmaya çalıştığı şeye hala akıl sır erdiremeyen Semih, haftalarca çektiği çile tüylerini diken diken edince bir küfür savurdu. Şansa bakın ki tam önünde oturan kadın ona dönüp de ayıplar sesler çıkarmaya başladığında kızın lanetinin hala üzerinde olduğuna emin oldu.

Ama Nisa da az değildi!

Yıllardır et tırnak gibi olan ekibin başına amir olarak geldiği yetmezmiş gibi ilk günden Semih'in sevdiceğini saçma sapan bir göreve göndermek istemişti. Semih de bir istihbaratçınının asla yapmaması gerektiğini bildiği halde duruma itiraz edip hem kendini hem de Meral'i ajanlık sürecinin en başına yani çaylaklığa atmayı başarmıştı.

Gerçi birkaç saat önce tüm bu yaşadıklarının bir oyundan ibaret olduğunu öğrenmek kimin olsa psikolojisini bozardı. Üstelik bir de Meral'in;

"Senin saçma kıskançlığın yüzünden oltaya geldik!" ya da "Az bir çeneni tutsaydın bu kadar sürünmeyecektik!" efendime söyleyeyim, "Bir istihbaratçının alacağı göreve itiraz ederken ne düşünüyordun da biz bu kadar süründük!" temaları altında ince ince laf sokmalarla ve de gerektiğinde argo laflarla işlenmiş saydırmaları vardı ki...

Adama cinnet geçirtecek cinsteydi.

Ama her ne olursa olsun Meral haklıydı. Sonuçta oltaya gelen Semih'di ve her türlü serzenişe katlanmak zorundaydı.

Tabi Semih tüm bunlara göğüs germek için psikolojisini hazırlarken Meral'in yana düşen başını kendi omzuna denk getirmek için oturduğu yerden kıvranmayı da ihmal etmiyordu. Ve çektiği bunca çileye rağmen emeline ulaşıp omzunu sevdiceğine yastık ettiği anda; "Lütfen kemerlerinizi bağlayınız!" anonsu yükselince içten içe attığı zafer çığlıkları, içten içe savurduğu küfürlere dönüştü.

LİYEZON OPERASYONLARI - ATEŞ HATTI SERİSİ 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin