Evet uzun bir aradan sonra tekrar beraberiz. Biliyorum çok çok uzak kaldım buralardan ama elimde olan bir şey değildi. Sizlerden bu kadar geciktiğim için çok özür diliyorum ve yeni bölümümüzle sizi başbaşa bırakıyorum.
***
Levent, derin bir nefes aldığında üstündeki baskı daha da arttı. Dört cehennem zebanisi olmaya aday adam ve huri olmakla uzaktan yakından alakası olmayacak bir kadın duruşlarıyla, bakışlarıyla onu sindirmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ve başarıya ulaşmalarına çok çok az kalmıştı.
Levent, 'İlk yumruğu hangisinden yersem daha az hasarla bunları atatırım?' sorusunu kafasında evirip çevirirken dışarıdan o kadar umursamaz gözüküyordu ki tepesindeki zebaniler her saniye biraz daha sinirleniyordu.
Tabii ki onlar bir ekipti.
Tabii ki aynı amaç için çalışıyorlardı.
Tabii ki bütün gelişmelerden anında haberdar olmak onların da hakkıydı!
Peki tüm bunlar Nisa'nın gizli kapaklı iş çevirmesine engel miydi?
Tabii ki hayır!
Ama Nisa'nın yediği hurmaların Levent'in bir tarafını tırmalaması da bariz şekilde haksızlıktı! Böyle bir haksızlığa uğramanın verdiği gazın dolduruşuna gelen Levent;
"Ne var lan cehennem zebanisi gibi dikildiniz başıma! İşiniz gücünüz yok mu sizin!" çıkışıyla birlikte oturduğu koltuktan heybetli bir şekilde kalkarak karşısındakilere açık açık meydan okudu. Onun bu meydan okuyuşuna çarpık gülümsemesiyle karşılık veren Serdar;
"Bizim tek işimiz bilgi toplamak Levent" dedi. Bunu söylerken o kadar rahat bir tavrı vardı ki, bu cümlenin ufacıkta olsa tehdit içerdiğini düşünen herkese paranoya teşhisi konulurdu. Tabi elinde usulca salladığı kelebeği saymazsak!
"Çok haklısın Serdar," derken Levent de gülümsüyordu.
***
Odaya topuklu ayakkabının sert sesi hakimdi. Meral, homurdanarak odayı arşınlarken Semih çoktan sedyede yatanların başında bitmişti. Bir süre iki sedyeninde etrafını dolaştıktan sonra erkek olana yaklaşıp parmak ucunu adamın burnunun ucuna dokundurarak gerçekliğini test etti.
Valla gerçekti!
Tüm insanlığı kurtaracak bir şey bulmuş bilim adamı edasına bürünen Semih, iyice eğilip adamın kirpiklerini inceledikten sonra düşünceli bir şekilde çenesini kaşıyarak doğruldu. Hala bir şeylerden emin olamamış gibi bir hali vardı. Anlaşılan o ki sedyedeki adamı rahat bırakmaya da hiç niyeti yoktu. Semih, işaret parmağı ile baş parmağının arasına yatan adamın burnunu sıkıştırarak bir ölçü aldı ve elinin şeklini hiç bozmadan kendi burnunun ölçüsüyle karşılaştırdı.
"Bence burun olmamış. Daha başarılı bir iş beklerdim sizden," diyerek yarışmalarda hiçbir şeyi beğenmeyen jüriler gibi yüzünü buruşturdu. Sanki ortada dönen dolap yetmiyormuş gibi bir de Semih'in bu tavrı Meral'in giderek zıvanadan çıkmasına büyük katkıda bulunuyordu. Attığı voltayı yarıda keserek;
"Bak bakalım burnunda iki delik de var mı!" diye sinirle söylenen Meral, aslında Semih'e artık aklı başında bir adam gibi davranması gerektiğinin sinyalini verirken Semih'in;
"Onu da akıl etmişlerdir artık canım!" dedikten sonra eğilip kontrol etmesinin ardından Meral de bir şeylerin kopma noktasına geldiğini çok net bir şekilde gördü. Hafiften üç buçuk atmaya başlayacağı sırada imdadına yetişen Nisa, sıkıldığını belli etmek konusunda gayet başarılı bir sesle;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİYEZON OPERASYONLARI - ATEŞ HATTI SERİSİ 2
AksiMİT'e bağlı olarak onlarca görevi hakkıyla yerine getirebilmiş iki bıçkın ajan... Deli yürekleriyle omuz omuza ateş ederken aşık oldular ve bir bastıbacak sağolsun kendilerini ajanlığın sürünme noktasında buldular. Şimdi mi? Dedik ya! Sürünüyorlar...