Selam gençler! Büyük bir Dramione shipperı olarak bunu yapmaktan çok mutluyum. Hikaye bana ait değil. Orijinali AlwaysDramione kullanıcısına ait. İyi okumalaaar. xx
Gür, kahverengi saçlı kız, Hermione Granger tüm dikkati önündeki çocuktayken kendisini yabancı ama tanıdık birinin rafların arkasından izlediğinin farkında değildi.
‘’Ronald? Onu almayı gerçekten düşünmüyorsun, değil mi?’’ dedi Hermione, eğlendiğini belli eden bir ses tonuyla. Ama katı olmaya çalışıyordu.
Kızıl saçlı çocuk, Ron Weasley, elinde bir Burun Isıran Çay Fincanı tutuyor ve antika mı değil mi diye kontrol ediyordu. Satıcının onu bedavadan bulmuş olması Hermione’yi şaşırtmazdı. Ron, gülmemek için dudaklarını birbirine bastırarak çizgi haline getirmiş olan kıza baktı.
‘’Eee?’’ diye yokladı, dikkatle ona bakarken. Ron hangisini dinlemesi gerektiğini düşünürken önce nesneye sonra da kıza baktı.
‘’Ron, bırak onu da gidelim.’’ dedi kız neredeyse boş olan dükkana bakarken.
Sadece iki kişi daha vardı. İlginç bir nesneyi dikkatle inceleyen uzun, zayıf bir adam ve alışverişinin parasını ödeyen bir kadın. Hermione’nin gözleri saklanan çocuğun üzerinden geçmiş ama kız hala daha onu fark etmemişti.
‘’Hermione…öğrenmek için yaşa.’’ diye dalga geçti Ron. Hermione’yle uğraşmayı seviyordu. Bu, Hermione ona birazcık gülümsediğinden beri onu rahatsız etmekten çok bir hobi olmuştu.
Ron nesneyi aldığı yere geri koydu ve Hermione’ye doğru yürüdü. Kolunu ona dolayıp kendine doğru çekti. Hermione kıkırdadı ve Ron alnını öptüğünde yüzü kıpkırmızı oldu. Gözlerinin derinliklerine baktı ve birbirlerine baktılar, aşk gibi görünen şeye.
Çocuk onları öfke ve kıskançlıkla gizlice gözetliyordu. Sessiz kalabileceğine güvenmediği için çömelerek rafların bir ucundan diğer tarafa, görünmeyen bir yere geçti ve temkinli bir şekilde dükkandan dışarı çıktı. Dükkanlardaki ürünlerle ilgilenmeden yolun aşağısına doğru yürüdü. Birine ya da bir şeye büyü yapmak istiyordu ve bunun yanlış olduğunu biliyordu. Kıskançlığın duygularını ele geçirdiğini hissediyordu. Geçitten sola döndü. Kıskançlık onu neredeyse geri dönüşü olmayan bir noktaya getirebilecek kadar mahvetmiş ve kör etmişti. Kendini kontrol edemiyordu.
Gürültüyle bağırdı ve sonra da acaba kimse duymuş mudur diye merak etti. Duvarı yumruklamaya başladı. Acı yumruğundan koluna doğru elektro şok gibi çıktı. Canının ne kadar yandığını ve elinin durumunu önemsemeden yumrukladı ve yumrukladı.
‘’Draco…’’ dedi ses yumuşakça, merhamet doluydu.
Draco kendisine sesleneni duyunca şaşırarak baktı. Bu annesiydi. Her zamanki gibi görünüyordu. Draco kendisini nasıl bulduğunu merak etti. Annesinin gözleri eline kaydığında kesik bir nefes verdi.
‘’Anne… Ben…’’ Draco sıktığı yumruklarına baktı ve kanadıklarını gördü. Kan yavaşça yere damlarken, saf kan boşa gidiyor diye düşünmesine engel olamadı.
Narcissa Malfoy tek kelime söylemeden asasını çıkarttı ve kibarca elini iyileştirmeye başladı. Onları iyileştirirken konuşmadılar ama sonra annesi elini bıraktığında kafasını kaldırıp ona baktı. Bu ölüm sessizliğinden kurtulmak için bir şey söylemesi gerekiyordu.
‘’Anne…’’
‘’Onu seviyor musun?’’ diye sordu Narcissa, Draco’nun başka bir şey söylemesine izin vermeden.
Çocuk annesine baktı. Onun için her zaman orada olan, her şeyi atlatmasına yardım eden kişiye. Annesini seviyordu ve ona yalan söyleyemezdi. Gözleri onun bunu onaylayıp onaylamadığı anlamak için merakla bakıyordu.
‘’Evet, onu seviyorum.’’
Draco Malfoy Hermione Granger’ı gerçekten seviyordu. Olabilecek şeyleri bildiği halde annesine itiraf etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Draco's Undying Love (Çeviri)
FanfictionDraco Malfoy ve Hermione Granger? Bazıları imkansız olduğunu söyleyebilir ama hiçbir şey imkansız değildir. Sonunda her zaman gerçek aşk üstün gelir ve umuyoruz ki bu hikayede de üstün gelecek. Savaş en sonunda sona ermiş, sıkı bir çalışma, zaman...