''Sizlere başkanları takdim etmek istiyorum... Draco Malfoy ve Hermione Granger.'' diye anons etti Profesör McGonnagall, ne zaman susacakta yemek yiyebileceğiz diye merak eden öğrencilere.
Nihayet Hogwarts'a ulaştıklarında, Draco ve Hermione öğretmenlere yakın oturmak zorunda kalmıştı. Bu yüzden uzun öğretmen masasının yanında bir masaya geçtiler ve biraz garip bir şekilde yanyana oturdular. McGonnagall onları öğrencilere takdim ettiklerinde ayakta dikilip birazcık el salladılar. Tüm gözler Draco'nun yüzünün üstündeydi. Draco gözlerini devirdi ve oturduklarında ellerini ceplerine soktu.
Bazılarının -ya da çoğunun- bu yetkiyi nasıl Harry ya da başka 'hakeden' birinin değil de onun aldığını merak ettiklerini biliyordu. Hermione bunun adil olduğunu düşünmüyor ve birini geçmişiyle yargılamamak gerektiğini biliyordu. Draco buradaydı, değil mi, çalışmak için? Hermione insanların ona katilmiş gibi bakmaları gerekmediğinden emindi.
''Eğer birinin bir problemi ya da yardıma ihtiyacı olduğu bir şey olursa, konuşacağınız insanlar bunlar. Ayrıca, orman yedi yıldır olduğu gibi herkese yasak.'' McGonnagall çoğunun farkında olmadığı konuşmasına devam etti.
Draco Potter ve Weasley'nin ona dik dik baktıklarını görebiliyordu. Bu dik bakışlar hemen ardından öfkeli bakışlara dönüştü. Hermione'yi inciteceğini düşündüklerini biliyordu. Ama tabii ki yapmayacaktı, böyle bir şeyi düşünmezdi bile. Hermione'yi incitmek ona ne sağlayacaktı ki? Hiçbir şey elde etmeyeceğinin dışında, muhtemelen bütün yıl birlikte olacaklardı.
Bakışlarını, kendisine bakarken dikkatini çeken Pansy'e çevirdi. Pansy kendisine baktığını fark edince gülümsedi ve bir öpücük attı. Draco bakışlarını çevirdi ama hala daha baktığını biliyordu. Bir imayı bile anlayamıyordu, değil mi?
''Güzel bir ziyafet çekin.'' McGonnagall ellerini kaldırdı ve yemek sihirli bir şekilde önlerinde belirdi. Muhteşem yemeğe bakarken hepsinin gözleri parladı. İçine dalmak istiyorlarmış gibi görünüyorlardı.
Fırında tavuk, kuzu pirzola, et, bezelye, havuçlar, ve ketçak masada etraflarına sıralandı. Hermione ve Draco'da yemeğin belirlemesini izledikten sonra sanki yıllardır yemek yememiş gibi yemeğe daldılar. Ne kadar aç olduklarını daha şimdi fark ediyorlardı.
Tatlıdan sonra -Hermione'nin çok sevdiği çikolatalı pasta- tabakları ortadan kayboldu ve McGonnagall gitmelerine izin verdi. Herkes ayağa kalktı. Esniyor ve gülümsüyorlardı. Ziyafet herkesin keyfinin yerine getirmiş gibi görünüyordu.
Hermione ayağa kalkıp arkadaşlarına yöneldiğinde Draco kolunu yakaladı. Dönüp bileğini kavrayan eline baktı. Hermione, kimsenin onları bu şekilde görmediğini umarak etrafına baktı. Onlar örnek öğrenciydi ve kavga etmemeleri gerekiyordu.
''Bırak beni, Malfoy.'' dedi soğuk bir sesle. Ona bakmadan.
''Dinle, trende söylediğim şey için üzgünüm. Ben... Benimle yatakhanemizde buluş? Eğer gelmezsen... Anlarım.'' Draco omuz silkti ve kolunu bıraktı.
Yanından gitmeye tereddüt etti. Hermione canını acıtmadığı halde bileğini ovaladı. Draco'nun bunu görmesini sağlayarak Slytherinler tarafından tutulmaktan hoşlanmadığını göstermeye çalışıyordu. Draco kalbi kırık bir şekilde onu izledi. Gelmeyeceğini ve onun için bir aptal gibi bekleyeceğini biliyordu.
Draco birkaç birinci sınıf Slytherin'i yatakhanelere yönlendirdi. Heyecanlı bir şekilde konuşuyorlarıd. Draco başının ne kadar ağrıdığını fark etti. Ayrıca hevesli bir şekilde bir sürü soru soruyorlardı.
''Eğer sınavından kalırsan bir hayaletin gelip sen tekrar çalışana kadar sana musallat olduğu doğru mu?'' diye sordu kahverengi saçlı bir çocuk. Yüzünde korkuyla hayaletlere bakarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Draco's Undying Love (Çeviri)
FanfictionDraco Malfoy ve Hermione Granger? Bazıları imkansız olduğunu söyleyebilir ama hiçbir şey imkansız değildir. Sonunda her zaman gerçek aşk üstün gelir ve umuyoruz ki bu hikayede de üstün gelecek. Savaş en sonunda sona ermiş, sıkı bir çalışma, zaman...