7. Bölüm

5.6K 357 109
                                    

''Disney karakterlerine ne dersiniz?'' diye önerdi Hermione.

Herkes kafası karışmış görünüyor ve değişik sesler, ''Ne?'' ve ''O da nedir?'' diyordu.

Hermione çoğunun Disney'i bilmediğini unutmuştu. Ya da cadı ve büyücü olduklarından beri bir televizyonu...

Bir kez daha Hermione, Draco ve tüm temsilciler ortak salonda oturuyordu. Partinin temasının ne olacağını tartışıyorlardı.

''Ah, boşverin.'' dedi Hermione, kendi kendine gülerek.

Herkes omuz silkti ve fikir yürütmeye başladı.

''Siyah ve beyaz?''

''Hayır, çok sıkıcı!.''

''Prens ve prenses partisi!''

Draco bu tema fikrine güldüğünde kafası karışmış bakışlar ona dönünce sadece omuz silkti ve onlar da fikir üretmeye devam ettiler.

''Maskeli baloya ne dersiniz?'' diye sordu Hermione.

''Evet!'' diye bağırdı herkes bir ağızdan.

Hermione gülümsedi ve maskeli baloyu not etti.

''Tamam, maskeli balo olacak. Herkes bir maskeyle gelmek zorunda.'' dedi.

''Tamamdır! Atıştırmalıklar ve içecekler için düşünüyordum da...''

Ve konuşma partinin nasıl olacağıyla ilgili bir fikirleri olana kadar devam etti.

*Cumartesi akşamı*

Hermione ve Draco dekorasyonun nasıl olduğunu görmek için büyük salona gittiler. Parti sekizde başlayacak ve gece yarısından sonra bitecekti. Başlamasına iki saat vardı.

Yedinci sınıflar istedikleri zaman Hogsmeade'e gitmek için izinliydiler bu yüzden herkes maske ve elbise almaya gitmişti. Bazı insanlar bunları büyüyle yapıyordu.

Büyük salonda Ginny ve Harry'nin de dahil olduğu birkaç insan dekorasyonu yerleştiriyordu. Masalar başka bir yere kaldırılmış ve yanlara ufak masalar yerleştirilmişti. Ortada hiçbir şey yoktu, Hermione orasının dans pisti olacağını tahmin etti.

Hermione ve Draco yiyecekleri kontrol etmeye karar verdiler. Ravenclaw temsilcilerinin ev cinlerine ne yapmaları gerektiğini söyledikleri mutfağa indiler. Hermione hala daha Ev Cini Kurtuluş Cephesi'ne üye olduğundan orada çok fazla kalamadı.

Merdivenlerden yukarı çıkıp bir sürü afişi okuyarak geçtiler:

YEDİNCİ YIL ANONSU!

Maskeli balo!

Akşam 9'dan sonra!

İyi eğlenceler!

Ve maske fotoğrafları vardı.

Draco ve Hermione işlerinden memnun görünüyorlardı.

''Bayan Granger, Bay Malfoy. İşler nasıl gidiyor?'' diye sordu Profesör McGonagall, onları afişe bakarken görmüştü.

''Harika! Artık sadece Hogsmeade'den kıyafetlerimizi almamız gerekiyor...'' dedi Hermione.

''Hogsmeade mi? Odanıza hiç gitmediniz mi, Bayan Granger?'' diye sordu McGonagall, kaşlarını çatarak.

Hermione başkan yatakhanesindeki odasına gitmemişti. Sadece oturma odasında bulunmuştu.

''Hayır, profesör.'' dedi, utanarak.

''Pekala, bence siz ve Bay Malfoy hoş bir şekilde şaşıracaksınız.'' dedi ve bir öğrencinin arkasından dışarı çıktı.

''Hadi neden bahsettiğine bakalım,'' dedi Draco ve yatakhanelerine doğru yürüdü.

Ortak salona girip birbirlerine baktılar. Kafalarını hafifçe salladıktan sonra, Draco bir odaya, Hermione de onun yanındaki diğer odaya gitti.

Sessizce kapıyı açtı ve nefesi kesildi. Çok güzeldi. Bol bir şekilde sarkan kırmızı ve altın rengi perdeleri olan bir pencere tam önünde duruyordu. Odanın ortasında da kocaman, iki kişilik, kırmızı ve altın rengi kumaşla örtülü bir yatak vardı. Çekmeceli bir sandık yatağın önünde duruyordu ve yanındaysa kocaman bir dolap vardı.

Üstünde bir not olduğunu gördü. Ona doğru ilerleyip okudu:

Sevgili Bayan Granger,

Umarım odanızı sevmişsinizdir. Kumaş ve örtüleri dilediğiniz renge çevirebilirsiniz. Sadece asanızla üstlerine vurup, 'Mutatio' diyerek istediğiniz rengi söylemeniz yeterli. 

Ayrıca bu dolap sizin her zamanki dolabınız değil. İhtiyacınız olan kıyafetlere göre değişecek. 

Deneyin. Seveceğinizden eminim.

Profesör McGonagall.

Hermione gülümsedi ve asasını çıkartıp yatak örtülerine vurarak, 'mutatio' gri dedi.

Yatak örtüleri grinin hoş bir tonuna büründü... Neredeyse Draco'nun gözleri gibi.

Kapı çaldı.

''İçeri girebilir miyim?'' diye sordu Draco, nazikçe.

''Tabii,'' dedi Hermione, dolabına doğru yürürken.

''Güzel örtüler!'' dedi Draco gülerek, ''Gözlerimle uyuyor...''

Hermione kızardı ve ona bakmadı.

''Evet... Ne kadar da harika!'' diye bağırdı, utangaçlığını saklayarak.

''Harika!'' dedi Draco, yatağın yanında dikilirken. ''Partiye bir buçuk saat falan kaldı. Ben üzerimi değiştireceğim.'' dedi ve çıktı.

Hermione dolabı açtı. En başta boştu ama sonra kıyafetler belirdi.

Kırmızı, turuncu, kahverengi, altın rengi, beyaz, gri, sarı! Hayal edilebilecek tüm renkler. Hermione sesli bir şekilde cırladı.

Ellerini elbiselerin içine daldırdı. Altlarında uyumlu ayakkabı ve maskeler vardı. Özellikle yeşil olanı beğenmişti.

Hermione'nin normalde giydiklerine göre oldukça kısa bir elbiseydi ama yine de çok sevmişti.

Hızlıca kıyafetlerini çıkartıp elbiseyi giydi ve aynada kendini kontrol etti.

Göğüs kısmı dardı. Straplezdi. Orta kısım birazcık yeşildi ve yanında kocaman bir gül vardı.

Çok beğenmişti, Draco'ya göstermeye karar verdi.

Uyuşan topuklu ayakkabıları giydi ve Draco'nun odasını gidip kapıyı çaldı. İçeri gelmesini söylediğinde girdi.

''Ne düşünüyorsun?'' diye sordu, gergin bir şekilde.

Draco dolabından döndüğünde gözleri kocaman oldu. Bakakalmıştı. Tepkisi paha biçilemezdi ve Hermione'yi güldürdü.

''Draco!'' diye güldü.

''Vay... Yani... Şey görünüyorsun... Seksi.'' dedi, nefesi kesilip yüzü kızarırken.

''Teşekkürler, Draco.'' dedi Hermione ve Draco'nun üstünü değiştirebilmesi için dışarı çıktı.

Makyaj yapmak için banyoya girdi.

Eyeliner ve fondöten sürdü. Gözleri saklanacağı halde dumanlı yeşil bir far sürdü. Nefret ettiği için ruj sürmedi.

Hermione odasına geri döndü ve uzun yeşil küpelerle kolye bulmak için çekmecelerini karıştırdı. Ve tüylü yeşil bir maske.

Daha sonra Draco'nun odasından çıkması için bekledi. Kendi kendine gülümserken Draco'nun yüzü aklından çıkmıyordu. 

Draco's Undying Love (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin