Ertesi sabah, tünel Hogwarts tren peronuna gitmek için acele eden insanlarla doluydu. Her sabah böyle olmasına rağmen Hermione buna bir türlü alışamamıştı. O tamamıyla uyanıktı ama diğer herkes zombi gibiydi.
‘’Ron, acele et! 11’de orada olmamız gerekiyor!’’ diye Ron’a katı bir sesle seslendi tombul, yaşlı bayan Molly Weasley, asasıyla kahvaltıyı hazırlarken. Bayan Weasley, açıkça, Ron’un annesiydi ve yanlarında yemek götürmeleri gereken bir sürü çocuğu olduğu için yapacak çok işi vardı. Meşgul bir kadındı.
Krepler kendi kendilerini çeviriyorlardı, yumurtalar kaynıyordu ve kızarmış ekmekler tost makinesinden fırlıyorlardı. Ailenin yarısı oturmuş gürültülü bir şekilde konuşurken diğer yarısı yarı uykulu bir şekilde merdivenlerden aşağı iniyordu.
‘’Anne! Hermione ve Harry’de henüz inmedi. Merlin’in pürü-‘’ diye homurdandı Ron epeyce yüksek bir sesle. Annesi onu duydu ve konuşma dilinden hoşlanmadı.
‘’Ronald!’’ diye bağırdı Bayan Weasley. Evindeki konuşma şekline alışmıştı ama yine de hoşlanmıyordu. Diğer tüm annelerin yapacağı gibi o da azarlıyordu.
‘’Üzgünüm anne.’’ diye mırıldandı Ron kıpkırmızı bir şekilde, annesi koluna vurup eline kızarmış ekmek ve yumurta dolu bir tabak verirken. Mahcup bir şekilde masada kız kardeşinin yanına oturdu. Kulakları hala kırmızıydı.
Yukarıda, Harry Potter odasına girdiğinde Hermione sandığını kapatmaya çalışıyordu.
Harry’nin parlayan yeşil gözleri ve simsiyah dağınık saçları vardı. Hermione’nin gözleri Harry’nin alnında şimşek şeklindeki yaranın olduğu yere kaydı. Bu yara Harry’i birçok yönden nadir ve özel yapan şeydi.
‘’Hey… Yardıma ihtiyacın var mı?’’ diye sordu Harry, kapı aralığına yaslanmış dururken kollarını kavuşturmuştu. Sandığını kapatmak için uğraşmasını izlerken içine ne koyduğunu merak etti. Kitaplar, elbette. Bir sürü, bir sürü kitap.
‘’Hayır, teşekkürler… Neredeyse hallettim.’’ dedi Hermione. Sandığını kapatıp kilitlerken Harry’e hafifçe gülümsedi.
‘’Kız başkan olduğun için tebrik ederim.’’ dedi Harry, Hermione’nin Ginny’le paylaştığı odaya girerken. Hermione’nin gözlerine bakmadan odaya şöyle bir göz gezdirdi. Hermione sandığını zorlukla yerden kaldırmaya çalışırken ona bakmıyordu.
‘’Teşekkürler Harry!’’
Kollarını göğsünün üzerine birleştirmiş, garip bir şekilde odanın ortasında duruyordu. Harry Hermione’nin çikolata kahvesi gözlerine baktı. O en iyi arkadaşlarından biriydi ve Ron’la birlikte onun için yaşadıkları onca şeyden sonra onu koruması gerekiyormuş gibi hissediyordu. Onlar harika arkadaşlardı. Hermione’nin ailesi bile yanında değildi ve Harry az önce bunu Hermione’ye karşı neden bu kadar korumacı hissettiğinin nedenlerinin olduğu uzun listeye eklemişti.
Hermione Harry’nin yerinde duramamasından ve gözlerinin içine bakmamasından bir şey söylemek istediğini anlamıştı ama o soramadan, Harry aniden gergin bir şekilde konuştu.
‘’Malfoy erkek başkan oldu.’’ diye söyleyiverdi Harry, bir an önce söyleyip kurtulmak istemişti.
Hermione sandığını yere düşürdü ve çıkardığı sesten dolayı sıçrayarak Bayan Weasley’nin ona çok kızmamasını umdu. Sonra aklı konuya geri döndü. Draco Malfoy da mı başkan olmuştu? Draco Malfoy nasıl başkan olabilirdi? Kesinlikle örnek bir öğrenci değildi ve Hermione onun sayabileceğinden daha çok insana zorbalık ettiğinden emindi. O bir zorba ve ölüm yiyendi. Profesör McGonagall ne işler çeviriyordu? Ailesi onu düzgün bir şekilde yetiştirmiş ve kimseyi geçmişinden dolayı yargılamamasını öğretmişlerdi. Ama Hermione onun bir ölüm yiyen olduğunu düşünmeden edemiyordu. Dumbledor’u öldürmeye çalışmıştı… Hermione onunla birlikte çalışmak zorunda olduğuna inanamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Draco's Undying Love (Çeviri)
FanfictionDraco Malfoy ve Hermione Granger? Bazıları imkansız olduğunu söyleyebilir ama hiçbir şey imkansız değildir. Sonunda her zaman gerçek aşk üstün gelir ve umuyoruz ki bu hikayede de üstün gelecek. Savaş en sonunda sona ermiş, sıkı bir çalışma, zaman...