8. Bölüm

5.5K 347 137
                                    

Draco odadan çıktığında Hermione onu baştan aşağı süzdü, hiçte gergin değildi.

''Eee?'' diye sordu Draco, fikrini öğrenmek için.

Beyaz bir gömlek ve elbisesiyle uyuşan yeşil bir kravat giyiyordu ama Hermione dikkati buna çekmemeye karar verdi çünkü bu sadece kızmasına neden olurdu. Sade bir pantolonu ve siyah ve gümüş rengi bir maskesi vardı.

''Seksi.'' dedi Hermione, tamamiyle kendine ters düşen bir şekilde. Ama Draco'yu gülümsetmişti. Şok olmuştu.

''Aşağı inelim mi?'' diye sordu Draco, parlayan siyah ayakkabılarını giyerken.

''Olur!'' Hermione ayağa kalktı ve Draco'nun arkasından kapıya doğru yürüdü.

Sessizlikle büyük salona yürüdüler. Koridorlarda kimse yoktu. Çoktan büyük salona gittiklerini tahmin etti.

Büyük salona ulaşana kadar her bir adımını dikkatlice atarak merdivenlerden indi. Hermione gergin bir şekilde peşinde Draco'yla içeri girdi.

Yer siyahla dekore edilmişti ve salonun gizemli görünmesini sağlıyordu. Masalar siyah örtülerle kaplanmıştı ve sandalyeler beyazdı. Dans pistinin üstünde yanan kırmızı, mavi ve sarı ışıklar vardı.

Hermione gürültülü müziği dışardan duyamayınca birisinin kapıya büyü yaptığını tahmin etti. Müzik oldukça gürültülü olduğundan akıllıca bir hareketti.

Draco'nun arkasından masalardan birine doğru yürüdü. Bazı insanlar o geçerken ıslık çalınca kızardı.

''Arkadaşlarımı bulacağım!'' diye bağırdı Draco, müziğin arasından.

Hermione baş parmağını kaldırdı ve Draco gitti.

Luna'nın uzun sarı saçlarını fark etti. Neville'la dans ediyordu. Hermione gülümsedi.

Arkadaşlarını bulmaya çalışarak etrafa bakındı. Onları bulamayınca sabırsızlanmaya başladı ama sonra maskesinin nasıl göründüğünü bildiğinden Ron'u fark etti ve bir sürü insanı iterek onlara doğru yürüdü.

Yüzlerinde şaşkınlıkla ona baktılar. Maskesini çıkardığında, onun Hermione olduğunu fark ederek gülümsediler.

Ron ayağa kalkıp onu öptü.

''İyi görünüyorsun.'' dedi kulağına doğru.

Ona kokteyl olduğunu tahmin ettiği bir bardak uzattı. Tüm bardağı çabucak içti ve boğazı yandı.

''Alkol mü?!!'' diye bağırdı tiz bir sesle.

''Yaşa biraz, Mione.'' dedi Ron, ona başka bir bardak uzatırken.

Hermione ona kaşlarını çatarak baktı ama Ron sadece gülümsedi.

''Hadi Hermione, sadece bir gece için.'' dedi Harry, gülerek.

Ona baktı. Tereddüt ettikten sonra içeceği kafasına dikti.

Biraz çakırkeyif hissederek kıkırdadı.

''Dans etmek istiyorum.'' dedi ve Ron'u dans pistine çekti.

Harry ve Ginny'de onlara katıldı. Birlikte dans ettiler.

Bir saat dans ettikten sonra Hermione oturdu ve dans hareketlerini karşılaştıran Ron, Harry ve Ginny'e bakarak alkollü kokteylini yudumladı. Güldü ve alkolü kafasına dikti.

''Belki de bu kadar çok içmemelisin...'' dedi bir ses kulağına.

''Drakie!'' dedi Hermione, ayağa kalkmak için kolunu kavrarken.

''Bence içmeyi bırakmalısın... Neredeyse çoktan sarhoş olmuşsun bile!'' dedi, inanamayarak.

''Draco...'' dedi Hermione, ona bakarken.

O bir şey söyleyemeden önce elini tutup onu büyük salonun dışına sürükledi.

Maskelerden dolayı tanıyamadığı bir sürü çift öpüşüyordu.

''Bence bizim...'' Draco konuşmaya başladı ama Hermione bir parmağını dudaklarının üstüne koyunca durdu.

Kıkırdadı.

''Ron'a söyleme...''

*Draco'nun gözünden*

Kolları omuzlarına sarılmış, gözleri kocaman açıktı, ait olduğu kişi oydu. Draco Malfoy.

''Ron'a söyleme...'' dedi yumuşak bir sesle, tamamiyle ciddiydi.

Daha sonra yüzünü kavradı ve dudakları birbirinden ayrıldı. Hala daha dümdüz bir şekilde Draco'ya bakıyordu ve sonra onu öptü. Draco şok olmuştu. Durması gerektiğini biliyordu ama... Ama onu seviyordu.

Öpüşüne karşılık verdi. Hissettiği tüm aşk tek bir öpücükle ortaya çıkmıştı. Birbirlerinin sıcaklığını ve aşkını hissederek daha sıkı sarıldılar. İşte bu Draco'nun beklediği andı.

Geri çekildi ve alnını onunkinin üstüne koydu. Draco bu naneli tattan daha fazla isteyerek onu kendine doğru çekti. Hermione tereddüt ederek geri çekildi.

''Draco... Üzgünüm.'' dedi, gözleri yarı kapalıydı.

''Olma.'' dedi Draco, ona sarılarak.

''Ron...'' dedi Hermione, erkek arkadaşını hatırlayıp gözlerini açarak.

Bir saniyeliğine Draco'ya baktıktan sonra onu orada dikilmiş bir şekilde bırakarak büyük salona geri koştu.

 Draco yere düştü. Zemini parçalamak istiyordu. Kızgınlığı ve kıskançlığı gitgide yükseliyordu. Hermione'nin sadece ama sadece onun olması gerektiğini hissediyordu. Draco'nun nefesi hızlandı. Kendini toparlayıp ayağa kalktı... Herkes meşguldü, tutkulu bir öpücüğün ya da utancın içinde hapsolmuşlardı. Düşünebildiği tek şey Hermione'ydi. Beyninin her bir bölümünü kaplayacakmış gibi görünüyordu.

Draco's Undying Love (Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin