*Multi: Selin*
"Ne! Ne saçmalıyorsun oyle bir şey olsa benim haberim olmaz mı?" Diye resmen kükrediğimde Arda ağzımı kapatarak beni susturmaya çalıştı. Üzülsem mi sinirlensem mi bilmiyordum.
Savaş'ın annesi ölmüştü. Ve bunu kimse bilmiyordu. Demek Savaşı değiştiren onu siyaha gömen şey buydu. Boğazımda düğümlenen bir şeyler vardı. Sanki yutkunamıyordum. Kim bilir ne kadar canı yanmıştı da bu denli değişmişti.
Ardayı ittirip konferansta olduğunu ögrendiğim Savaş'ın yanına gitmek için yola koyuldum. Konferans salonundan içeri Savaş diye bağırarak girdiğimde herkesin -Savaşların sınıfı, bir kać son sınıf ögrencisi ve hocalar- bana bakmasıyla duraksadım. Yuzume ufak bi gulumseme yerleştirdikten sonra saçmalamaya başladım "şey ben aslında şey için gelmiştim hocam bu yüzden şey ya-- gerizekalı hocanin" Selin dışarı!" diye bağırmasıyla sıçradım ve sustum. Tam kapıdan çıkacakken gözlerim Savaşınkini buldu. Bi süre öyle durduktan sonra hocanın tekrar "Selin!" Diye bagirmasiyla gülümseyip dışarı çıktım.
Konferans salonunun dev kapısının yanındaki duvara sırtımı yaslayıp yavaşca âşagı doğru kaydım. Yaklasık 15 dakika boyunca öylece durdum. 15 dakikanın sonunda konferansın kapısı açıldı ve tek tek hocalar çıkmaya başladı. Hemen ayağa kalkıp Savaşın çıkmasını beklemeye başladım. Herkes çıkmıştı. Savaş hariç..
Konferans salonunun kapısından girer girmez kolumdan çekilip duvara yapıştırıldığımda canımın acısıyla inledim. Kafamı kaldırdığımda siyah pantolonu siyah üzerine yapışan ve kaslarını belli eden t-shortü siyah kol saati ve bilekliģi ve tabiki siyah ayakkabılarıyla savaş karşımda duruyordu.
Tam anlamıyla simsiyahtı... Gözlerini benimkilerle buluşturduğunda "Ne yaptığınu sanıyosun sen defol istemiyorum seni çevremde!" Dediginde yerde olan gözlerimi onunkilerle buluşturdum. İstemiyormuydu beni. Gözlerim dolmuşken " Annen, ne oldu annene " dedim. Gözümden bir damla akmıştı.
"Sen, sen nerden bili-- onun sözünün kesilmesinin sebebi ona sarılmamdı. O kadar acı dolu bakıyordu ki gözlerime,dayanamadım. Her ne kadar beni istemese de...
Beni ittirip yere düşmeme neden olduğunda duvara bir yumruk geçirip kapıdan hızlıda çıktı. ayağımın acısına aldırış etmeden ağlamaya başladım. Beni istemiyordu ve ben ona aşık olmuştum..
Aglamaktan gözlerim yandığında ayağa kalkmaya çalıştım. Fakat yere düşerken ayağımı çarptığım için yürüyebileceğımi düşünmüyordum. Duvardan tutunarak kalktım. Kapıdan çıktığımda karşımda Cenk duruyordu. Her yerde beni aramışlar ve bi hayli merak etmişler. Cenk hemen yanıma koşup "Ne bu halin Selin iyi misin?" Diye sorduğunda başımı onaylarcasına salladım.
Yürüyemeyeceğimi gördüğünde yanıma gelip beni kucağına aldı. Bende boynuna sarılıp ağladığımı kimsenin anlamaması için yüzümü kapatmaya çalıştım...
Ertesi gün ayağım sarılı bir şekilde okula geldim. Derslere girmemeye karar verip konferans salonuna doğru ilerledim. Okulun en sakin yeri orasiydi. Genelde bi söyleşi, tiyatro gibi şeyler olmadigi sürece kimse gitmezdi konferans salonuna. Bu yüzden ilk işim oraya gitmek oldu.
Kapıyı yavaşca açıp içeri girdiğimde yanlız değildim. Savaş. Oda burdaydı. Nedense onu görünce gözlerim dolmak için çırpınıyordu resmen.
Yine simsiyahtı. Onu görünce şaşırmıştım. Bu yüzden bi süre sadece ona baktım. O ise kafasını koltuğun başına yaslamış tavanı izliyordu.
"Özledim seni savaş hemde çok özledim. Ben umudumu kaybetmeyeceğim. Bana kötü davransan da beni istemesen de vazgeçmeyecegim Savaş. Ben ilk de-- sözümün kesilmesine neden olan şey savaşın hızlıca ayağa kalkıp yanıma gelmesi oldu. Ve ağzından çıkan tek şey "Neden?" Oldu.
"Ne neden?" Derken korkuyordum söyleyecegi seylerden..
"Neden vazgeçmiyosun benden? neden hala bu kadar umutlusun? Seni istemediģimi söylüyorum sen hala umut diyosun bunun nedeni ne ? "
"Nedenini mi ögrenmek istiyosun?" Diye sorduğumda kollarını iki yana açıp başını onaylarcasına salladı.
"Nedeni.. Nedeni sır " deyip gülümsedim. Bi anda yanıma yaklaştı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı..
"Savaş ben, ben seni anlayamıyorum. Dün beni istemiyosun, bugün beni öpüyosun sana ayak uyduramıyorum." Dediğimde bakışlarını bana çevirdi. "Sende ayak uydurmaya çalışma o zaman." Dediğinde yine eski Savaş'a hoşgeldin dedim.
O gece annemle beraber uyuduk. Sabah okula geldiğimde ayagimin aciyacagini dusunerek merdivenlerden cikmak yerine asansörü tercih ettim. Asansöre uzun zamandır binmiyordum. Kapalı yerde kalma fobim var. Bu yuzden asansor gibi yerler bana gore degil.
Asansor 1. Katı geçtiğinde durdu. Biri falan binecek sandım ama kapı açılmadı ve asansörden garip garip sesler gelmeye başladığında elimdeki çantaları atıp kapıyı yumruklamaya başladım. Nefesim kesiliyordu. Resmen kapıyı kırmıştım ama kimse duymuyordu. Yere düşüp nefesim kesilene kadar ağlamaya başladim. Aklima Savasi aramak geldiginde telefonuma ulaşıp savaşı aradım. "savas asansorde kaldim ve hic iyi degilim nolur yardim et." Derken sesim kesik kesik çıkmıştı. Savaşın verdiği cevap "bundan banane?" Oldu ve telefonu yuzume kapatti. Sanirim bayilmak uzereydim...
Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. Anlaşılan panik atak geçirmiştim. Kafamı sağ tarafa çevirdiğimde Savaş'ı gördüm. Neden gelmişti? Hani ona neydi?