Kavuşma

8.2K 336 331
                                    

Selam ben geldim^_^

Sanki zaman durmuştu, Ali zamanı durdurmanın bir yolunun olmadığını biliyordu ama şu an aksini düşünebileceği bir şey yaşamıyordu.

Kimseden çıt çıkmazken ellerden düşen çatallar, hızla masaya konulan bardaklardan başka ses çıkmıyordu kocaman köşkte. Kaçındıkları son kaçınılmaz olurken derin bir nefes alarak tekrar kapıda duran kişiye baktı. Babası elinde baston ile masanın başında dururken yüzündeki gevrek gülümseme bir türlü geçmiyordu.

"Sevgili ailem... Ben geldim, olmam gereken yere. Sizin yanınıza..."

Ali tek tek insanların yüzüne baktı, Nazlı şoka girmekten öte tiksinti ile izliyordu olanları. Savaş her an avını parçalamaya hazır bir aslan gibi tetikte beklerken, halası ne diyeceğini bilememenin şokunu yaşıyordu bunu hissedebiliyordu Ali.

Peri yüzünde sevimli bir gülümseme ile karşılarken hemen yan tarafında oturan Güneş hanım her an kriz geçirebilecekmiş gibi kaygılı görünüyordu. En son Selin'e baktı... Cesareti yoktu ama bunu başarabildiğinde gözlerinde bir nefret ya da kızgınlık görmedi. Şefkat vardı... Sanki memnun olmuştu onu gördüğüne. Ali gerçekleri öğrendiğinde aynı şekilde bakamayacağından emin bakışlarla karısını izlerken masadan bir tek Peri şoku atlatıp ayağa kalkmıştı.

"Haluk abicim... Gerçek bu değil mi? Nasıl olur?"

Haluk elinde duran bastonu bir kenara bırakıp kollarını açarak gevrek bir gülüş daha yolladı. Peri koşar adımlarla gidip Haluk'a sarıldığında, Nazlı bu tabloyu daha fazla midesinin kaldırmayacağından emin bir şekilde kıvrandı. Güneş hızla kızının kolundan çekti. Yanına almak istiyor gibiydi. Bu hareketine bir tek Peri şaşırmıştı elbette, Nazlı annesine baktığında gözlerindeki korku ile sarsıldı. Annesi hatırlıyordu! Hiç bahsedilmeyen bu konu ile bir anda yüzleşmek zorunda bırakılmış olmalarının yanı sıra Nazlı annesinin gözlerinde yalnızca korku görmediğinden emindi, tiksinti de vardı o bakışlarda. Kendisine yıllar önce iğrenç bir şekilde tecavüz eden adamla hiç beklemediği bir anda tekrar karşılaşmak zorunda kalmıştı. Hem de uzun zamandır kendisini öldüğüne inandırmışken...

Selin de aynı şoku yaşayarak annesine baktığında burada neler döndüğünü anlamaya çalıştı. Hemen yan tarafında oturan kocasına baktı, neden şaşırmamıştı? Babasının yaşıyor olmasına neden sevinmemişti? Peri'den önde Haluk'u kucaklaması gereken kişi Ali değil miydi? Rana hanım öz kardeşine nasıl bu kadar kayıtsız kalabiliyordu?

"Haluk..."

Rana hanım nefesi kesilmiş gibi bir sesle boğuk bir şekilde Haluk diye mırıldandığında, elinde olmadan ayağa kalktı. Kucaklamak ya da karşılamak için değil, sadece ayaklarının hala bedenini taşıyıp taşıyamayacağını test etmek istiyordu.

"Abla... Bu ne sıcak, ne içten bir karşılama böyle. Ama ben de seni çok özledim biliyor musun?"

Rana hanım boğulacakmış gibi ellerini boğazına götürüp nefes almaya çalışırken, Haluk ablasını es geçerek masada hiçbir tepki vermeden oturan oğluna döndü.

"Ali... Oğlum babanı özlemedin mi?"

Ali derin bir nefes alarak baktı babasına, her şeye rağmen yaptığı tüm pisliklere rağmen başka baba bilmeden büyümüştü işte... Onu sevdiğini ve onun tarafından sevilmek istediğini hiçbir zaman inkâr etmezken yavaşça ayağa kalkarak babasına doğru yürüdü. Artık korkak bir çocuk değildi, babası masum görüntüsünün altında tehlikeli bir insan barındırıyordu bunu da biliyordu ama şu an bir saniyeliğine de olsa tüm iğrençlikleri bir kenara bırakarak babasına sarıldı. Ölmesini istediği babasına sarılabildiğine de inanamıyordu, aptalca gelebilirdi ama Ali uçurumun kenarından da kaç kez babasını döndürmeye çalışmamış mıydı?

İstemiyorum Git! Alsel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin