1/3

1.9K 136 29
                                    

Multimedya; Herdemin giydiği kıyafetler ve Sarp.

Henüz lisedeyken okula müfettiş gelmişti,
Herkez büyük bir titizlikle hazırlanmıştı bu gün için.
Beyaz gömlekler, lacivert etekler ve boynumuzu sıkan kravatlar. Erkeklerin saçları tıraş edilmiş,
Kızlar özenle saçlarını toplamış, makyaj oje vesaire şeyler kullanılmamıştı.
Müfettiş her sınıfı gezdikten sonra bizim sınıfa gelmişti.
Sorduğu sorulardan kaçmak için en arkaya sıkışmış yüzümü kapatmaya çalışıyordum.
En son müfettiş beni fark etmiş olacak ki bana kalkmamı söyledi.
"Evet küçük hanım sana da bir soru soralım." dediği kelimeyle heyecan basmıştı bilmediğim yerden çıkarsa sınıfın inek öğrencisi ben rezil olacaktım.
Sınıfın en havalı kızı sinem parmak kaldırarak izin istedi.
İşte simdi tamamen korkuyordum çünkü bu kız asla benim iyiliğimi istemezdi.
"Bence aşk ile ilgili bir soru sorun müfettiş bey " diyerek gülmeye başladı sınıfta ona katılıp sinsice gülmeye başladılar.
Başımı eğerek önüme baktım.
Onlar aşka başka gözle bakıyorlardı.
Aşkları sevişmekten ibaretti.
Oysa bu aşk değildi.
"Evet küçük hanım senin için aşk nedir?"
Müfettişin sorusuyla sulu gözlerimi ona çevirdim.
Ve her aşk denildiğinde aklıma gelen o anıyı anlatmaya başladım.
"Anneannem sırtından hastaydı,
Eğilemediği için ayak tırnaklarına oje süremiyordu.
Dedem devamlı eli titremesine rağmen anneannemin tırnaklarına ojeyi kendi sürerdi...
Bence aşk bu müfettiş bey evlilikte verilen söz gibi iyi gününde, kötü gününde heran yanında olan" dediklerim karşısında sınıfa sessizlik çökmüştü.
İşte o zaman gerçekten anlamıştım hislerimde yanılmıyordum.
Aşk,
Büyük bir yemin, büyük bir sözdü.
Birinden hoşlanabilirsin onu güzel veya yakışıklı bulabilirsin.
Ama hayalinde onunla sadece öpmek eğlenmek varsa bu aşka dahil değildi.
Eğer aşıksan onunla evlilik hayalleri kurarsın,
Her gece onunla olmak için göz yaşları içinde Allah'a dua edersin.
Sonra dualara aşık olursun o senin olunca bile göz yaşları içinde şükredersin...

Düşüncelerimi bölen ses annemin sesi olmuştu.
"Hadi kızım akşam nişanın olacak sen hala burda oturmuş yazı yazıyorsun" annemin tatlı kızgınlığı beni güldürmüştü.
Benden daha çok heyecanlıydı.

Ah, pardon size o gün neler olduğunu anlatmadım.

Sarp bana o kelimeyi söyleyince daha fazla dayanamadım ve bayıldım gözlerimi bu kez açtığımda evdeydim.
Annem ve sarp endişeli bir şekilde bana bakıyordu.
Tansiyonum vardı benim heyecanlanınca bayılıyordum elimde değildi.

Kısa bir konuşmanın ardından anneme herşeyi anlattık.
Annem kısmen ağladı kısmende kahkahalar atıp şaşkınlığa uğradı.
Ha bide Sarpın burnunu kırdım diye kafamada terlik yemiştim.
Annem sarpın burnuna buz falan koydu onunla gidene kadar kendi oğluymuş gibi ilgilendi.
Sarp'a son sözüm seninle evleneceğim olmuştu.
O ise buna karşılık olarak yanağıma küçük bir buse kondurup 'yarın akşam hazır ol istemeye geliyoruz seni' demişti.
Ve o gün bugündü beni istemeye geleceklerdi ama ben oturmuş yazı yazıyordum.
Hobimdi bu benim ve hayatımı yazmadan duramıyordum.
Sanki kimseye anlatamadığım herşeyi bu deftere anlatıyordum.
En güzeli de acıma ve sevincime ortak oluyordu.
Bir süre annemin suratına baktıktan sonra kendimi tutamadım ve sordum.
"Anne babam.." diyerek annemin bozulan suratını inceledim bir süre.
Sonra elini konuyu geçiştirmek ister gibi salladı.
"Onu merak etme sen akşam önemli misafirler geleceğini söyledim birşey sormadan 'tamam' dedi içmeyecek yani korkma" diyerek yanıtladı.
Ben iki gündür ortada yokum ve babam buna ses çıkarmıyor.
Ve en şaşırtıcı şey akşam zıkkımlanmadan gelecek.
Rüyada olsam inanmazdım.
Kafamı sallayarak ayağa kalktım yeşil ve kahverengi renklerle süslenmiş defterimi alarak yatakların arasına sıkıştırdım.
"Ne giyeceksin?" annem gözlerini üstümde gezdirerek sormuştu bunu.
"Böyle kalacam " dedim ve yanından geçip yanağından makas aldım.
Aynı zamanda annem eliyle popoma vurmayı ihmal etmedi ah şu refleksler yok mu?
Adamı komaya sokar ordan da mezara inancınız olsun.
"Benimle gel çilek" al işte başladık yine sevmiyordum şu kelimeyi.
Annem kendi odasına girince bende ardından girdim.
Yan tarafta duran kahverengi sandığı açarak içinden bir elbise çıkardı.
Bordo üstünde parlak pullar vardı.
Çok güzel bir elbiseydi.
"Bunu bana eski bir komsumuzun kızı vardı o vermişti. Bende lazım olur diyerek sakladım demekki kısmet sanaymış hadi giyde görelim" ben anneme şaşırmış bir şekilde bakarken annem gülümsedi "hadii.." diyerek beni belinden banyoya doğru itekledi. Dediğini ikiletmeden banyoya girdim.
Çok geçmeden giyerek banyodan çıktığımda annemin elinde sandelet şeklinde hafif topuklu ayakkabılar vardı.
Başını kaldırıp bana bakınca hayranlıkla izledi bir süre beni,
Ardından ayakkabıları önüme koyarak giymeme yardımcı oldu.
Ama ben bunların üstünde yürüyemez düşerdim.
Anneme baktığımda gözleri dolmuş bir şekilde bana bakıyordu.
Annemi o şekilde görünce gözlerim dolmuştu.
"Anne..." diyerek sarıldım ona Annemin göz yaşlarını çıplak kalan omuzumda hissediyordum.
Annem kendini geri çekerek beni masaya oturttu ve çekmeceden rimel birde parlatıcı çıkardı.
Kirpiklerimi dolgunlaştırdıkdan sonra dudaklarına parlatıcı sürdü.
Tarakla saçlarımı tarayıp tel tokalarla yan tarafta topladı.
Ayağa kalkmama yardım ederek aynanın karşısına geçtim.
Gözlerime inanamıyordum, bu benmiydim?
Çok güzel olmuştu.
"Bana benziyorsun... Tıpkı gençliğimde dillere destan güzel hallerime benziyorsun." annem yine ağlamaya başlamıştı.
Bende tam ağlayacakken "sus kız sakın ağlama o kadar uğraştım bozma makyajını"
Dedikleriyle gülerek yürümeye başladım...
Tabi iki adımdan sonrada yeri boyladım.
Annem kahkahalarla gülerken sinirle elimi yere vurdum.
"Ben ne bahtsız bir kızım ya!" annem gülmesini kestikten sonra beni yerden kaldırdı ve bir kaç provadan sonra yürümeyi kısmende olsa öğrenmiş oldum.

ŞAHESER#wattpad2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin