Sinir olmuştum. Ancak aldırmamaya karar vererek odama gittim. Duş alıp , pijamalarımı giyindim. Normalde ders sonraları yemekhanede yemek veriliyormuş. Ama şuan kendimi o kalabalığa hazır hissetmiyordum. Aklıma ailem geldi. Bilgisayar başına geçtim ve aileme bir mesaj yolladım. Daha sonra televizyon başına geçtim ve film açıp , izlemeye başladım. Bu beni akşam yemeğine kadar oyalamıştı. Akşam yemeğini yedikten sonra ailemden gelen mesajı okudum. İyi olmama sevinmiş , beni şimdiden özlemişlerdi.
O kadar tuhaf duygular içerisindeydim ki sanki ruhum çekilmiş gibiydi. Her şey çok ani gelişmişti. Burası neresiydi ? Benim burada ne işim vardı ? Binlerce soru beynime akın ediyordu ancak bir tanesine bile cevap bulamıyordum. Ya da bulduğum cevabı bir türlü sindiremiyordum.
Bu sürecin bana tek katkısı Mira'yı ne kadar özlediğimi ve onu ne kadar sevdiğimi fark etmem oldu. Acilen onunla iletişime geçmek istiyordum. Ama nasıl ? Uyumadan önce bir süre bugün derste verilen kitaba odaklanmaya çalıştım. Zaten bunu denemek bile uykumu getirmiş ve uyumuştum. Ve tuhaf bir şekilde hiç rüya görmemiştim.
Ertesi sabah kahvaltı edip , hazırlanırken derse yine geç kalmayı başarmıştım. Ve sınıf kapısında yine aynı anı yaşıyordum. Kapıyı tıkladım ve içeri girdim. Neyse ki henüz öğretmen gelmemişti ve herkes birbiriyle muhatap oluyor, gülüp, eğleniyordu. En arka sıraya geçtim. Kitap ve dosyayı masaya koydum. İnsanlar ne çabuk kaynaşıyordu böyle ? Yoksa ben mi tuhaftım ? Daha sonra öğretmen geldi ve ders başladı. Tam o sırada kapı açıldı ve herkes dikkatini oraya verdi. Öğretmen gülümseyerek ;
- Aldrid bu ne büyük şeref ! Gelsene dedi.
İçeriye onun girmesiyle biran donakalmıştım. Demek o da burada öğrenciydi. Resmen gözlerimi dikmiş onu inceliyordum. Turuncu, uzun saçlarını dağınık bir şekilde arkadan toplamıştı. Gözleri boş bakıyordu ve yorgunlardı. Yüzünde ki minik çiller normal bir insan da çok sevimli durabilecekken onda tuhaf bir şekilde karizmatik duruyordu. Ya da ben turunculara aşırı sempati beslediğim için de bana öyle geliyor olabilirdi.
Sadece benim yanımdaki sıranın boş olması pek hoşuna gitmemiş gibi somurttu. Ve dibimde duran sırasına oturmadan önce benim sıramı tekmeyle hafifçe uzaklaştırdı. Onu umursamadım. Aksine masamı ve sıramı biraz daha ondan uzaklaştırdım. "Ciddiye almazsan, gözünde büyümezler!" felsefesini uygulamaya çalışıyordum.
Hayatım boyunca çok sevilmemiştim ve insanlar onlara hiçbir şey yapmamış olmama rağmen inatla benimle uğraşıp, bana kötü davranırdı. Kapalı dünyamın ardını sadece Mira merak etmişti. Ve duvarlarımı yıkmak için sadece o uğramıştı. Ona benimle arkadaş olmaya çalıştığı zamanlar ; "Neden gidip daha girişken biriyle arkadaş olmayı denemediğini" sormuştum.O da; "Asıl hazine bu duvarların arkasında gizli." demişti.Bu doğruydu. Hayatında kimse tarafından umursanmamış birini bataklığından çıkarmak için el uzattığınız zaman sonsuz bir minnet kazanıyordunuz ve güçlü bir sevgi.
Başta yaptığını umursamadığımı sansam da sonradan dokunmuş olmalı ki en olumsuz düşünceler beynime saldırmaya başladı. Biran o sınıfın duvarları üstüme gelmeye başladı ve boğulacak gibi oldum. Ve bana yönelecek tuhaf bakışlara aldırmadan izin alarak sınıftan çıktım. Sorun burası da değildi. Sorun o pislik çocuk hiç değildi. Sorun bendim. Neden tüm hayatım boyunca normal insanlar gibi olmamıştım ? Baksana daha şimdiden burada bile aşağılanmaya başlamıştım.
Neden insanlar ben onlarla muhatap olmadığım zaman çenelerini kapatıp, defolup gitmiyordu. Odama gittim ve üstümü çıkarıp uyudum. Kendimle ilgili en sevdiğim şeydi galiba mutsuz anlarım da ölü gibi saatlerce uyumak. Rüyamda yine o tuhaf yerdeydim. Ve o çocuk yine bankta oturuyordu. Biran da çocuğun sesini duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lucid Dream
Teen FictionRüyadayken rüya gördüğünüzü anlar mısınız ? Peki bu sıradan mıdır ? Yoksa tuhaflık mı ? Sizin için değilse bile benim için fazlasıyla tuhaflıktı ve başıma iş açacak gibi duruyordu. Yetenek mi yoksa lanet mi ? Siz karar verin.