Belirsiz Bir Kayboluş

252 32 11
                                    

   Gün geçtikçe Ashley ve Mark daha da iyi anlaştılar. Yavaş yavaş birbirlerini tanımaya başlayıp aralarındaki sevgiye daha çok inandılar. Ashley, Mark'ın ailem diye tanıttığı hizmetli ekibini çok sevmişti. Hepsi öyle iyi insanlardı ki! Bu büyük evde böylesine büyük bir aile ile beraber yaşayacak olmak Ashley için çok güzeldi. Mark Ashley'i tanıdıkça verdiği kararın doğruluğundan iyice emin oluyordu. Mark için Ashley'in hayat penceresi çok genişti. Mark da artık hayata o pencereden bakmak istiyordu. Elbette bazen zorluklar yaşıyorlardı, Ashley bazen büyük bir korkuya kapılıyor, nedensizce ağlamaya başlıyordu. Küçük çaplı krizler geçiriyordu. Böyle durumlarda Mark onun elini tutuyor, "beraber" diyordu. "Biz beraber çok mutlu olacağız Ashley. Geçecek bu acılar." Bunula da kalmıyor, dünyanın en iyi doktorlarını Ashley'e sunuyordu. Onu hiç bunaltmadan, sıkmadan tedavi görmesini sağlıyordu. Bu tedaviler bir hastanede gerçekleşmiyordu. Ashley'in isteğine bağlı şekilde çoğu kez Mark'ın evinde, bazen sahilde, bazense papatyalarla dolu bir kırda oluyordu. Mark, Ashley'in her isteğini yerine getiriyor ve onun kendini hasta hissetmesini engellemek için elinden geleni yapıyordu. Ashley, Mark'a minnettardı, onun sayesinde iyi hissediyordu.

   Lisa, gün geçtikçe Nikola'nın ona neden köpek aldırdığını anlıyordu. Lisa artık tamamen cesur hissediyordu. Bunu Nik'e borçluydu. Korkularından dolayı kendini aptal hissettiği günlere gülüyordu artık. Bu ona çok komik geliyordu.
 
   Emma hayatını eğlenceli bir hale getirmek için çaba harcıyordu. Ne olursa olsun, ne yaşarsa yaşasın bir daha şikayet etmeyecekti çünkü artık şikayet etmek sadece nankörlük gibi geliyordu.

    Taylor, daha çok dışarı çıkmaya başladı. Dostlarıyla daha çok vakit geçirip, daha çok eğleniyordu. Hayatındaki beş yıllık boşluğu doldurmaya çalışıyordu. 

    Ashley ve Mark, büyük konağın bahçesindeki tahta masanın başında oturup, radyolarını açtılar. Nikola'nın programı başlamış olmalıydı. Saat 02:36'ydı. Altı dakika geç kalmalarına rağmen program başlamamıştı. Bu ne demekti? Nik neden yayında değildi?

     Lisa, Nikola bir sürpriz hazırlığında falan olmalı diye düşündü. "Ya da bir şey amaçlıyordur." dedi kendi kendine. Yoksa neden yayın yapmasın ki?

"Nikola yayın yapmama kararı alsa bize veda ederdi değil mi?" diye sordu Ashley Mark'a. "Ashley, Nik'in ne kadar farklı bir çocuk olduğunu biliyorsun. Belkide..." Sözünü tamamlayamadan Ashley; "Hayır Mark! Hayır! Nikola asla bunu yapmaz." dedi.  
"Ashley, onu tanımıyoruz."
"Bu da ne demek Mark?"
"Yani sadece adını biliyoruz. Ne düşündüğünü bilmiyoruz. Belkide artık yayın yapmak istemiyordur." 

02:39

 "Nerdesin Nikola? Nerdesin?" dedi kendi kendine Emma. Sanki uzun zamandır tanıdığı bir dostunun başına bir şey gelmiş gibi endişelendi. Gitmezdi değil mi Nik? Gitse de gelirdi. Gelmeliydi. Bunu yapamazdı. Bu kadar sevdirmişken kendini, bu kadar dinletmişken, herkesin hayatını değiştirmişken gidemezdi!

02:47

 "Sevdiğimiz herkes gitmek zorunda mı Mark?" Birkaç ay önce olsa bu soruyu sorduktan sonra büyük bir krize girerdi Ashley. Çünkü üzgündü, yalnız hissediyordu.
"Gelecektir. Nik bu. Büyük çocuk. Elbet gelir."
"Ya gelmezse?"
"Yapacak bir şey yok."
"Çok tuhaf Nik'den önce çaresizdim. Nik'den sonra da öyleyim." Bu sözler Mark'ın zoruna gitti.

02:53

"Merhaba. Yayında biri varsa eğer. Dinleyen birileri. Nikola..."

   Emma birden ürktü. Bu da ne oluyordu! Kimdi bu kadın? Neden ağlıyordu? Orada ne işi vardı? Nikola nerdesin?!!  

"Nikola birkaç gece yayında olamayacak. Ben... O... Sizden özür dilememi istedi." Kadın hıçkırıyordu. "Ama gelecek. Gelecek... Söz verdi..."

  İşte şimdi Mark da endişelenmişti. "Nikola kimsin sen? Ne yaşadın? Ne yaşıyorsun? Nerdesin çocuk? İyi misin?" dedi kendi kendine. Gözleri doldu.


-----------------
Yorumlarınızı eksik etmeyin. :)

-Kırmızı Kraliçe. :)

Melankolik Ruhlar Araf'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin