Araf'ta-Final-

314 41 21
                                    

"Lanet olsun! Aptal kadın! Nasıl söylemez yerini? Nikola'ya yardım etmeye çalışıyoruz biz. Nasıl bir vicdansızlık bu?" diye söylendi Emma. Telefondaki kadının Mark'ın yardım teklifini kabul etmemesi sinirlerini bozmuştu. 
"Anlamıyorum. Hiç anlamıyorum." diyerek üzüntüsünü dile getirdi Ashley. 
"Tamam bu kadar yeter millet. Bitti. Bugün içinde bize ulaşmazsa ya da radyoda bir konuşma yapma gereği duymazsa Nikola yok artık!" diye bağırdı Mark.

-İki saat sonra-

 Bir saattir hiç durmadan çalan radyo telefonuna baktı Nikola. Artık açmalı ve her şeye son vermeliydi biliyordu. Yinede yavaş adımlarla gitti telefonun başına, belkide susardı. Ama hayır, telefon ısrarla çalmaya devam ediyordu. Derin bir nefesle açtı telefonu. Ne diyeceğini bilemedi. Telefondaki ses de konuşmuyordu. 
"Dinliyorum." diyebildi en sonunda.

-Mark'ın evi-

"NİKOLA!!!!" diye çığlık attı Ashley, Mark'ın kızgın gözlerle kendisine baktığını farketmeden.
"Sonunda radyoya geri döndü. Hemen arayalım." dedi Emma ve telefon etti. Ama meşgul çalıyordu.
"Sanırım biri bizden önce davranmış."

-Telefon Görüşmesi-

"Nasılsın genç adam?" Bu da kimdi böyle? diye düşündü Nikola. Hiç duymadığı bu erkek sesi ona fazlasıyla yakın gelmişti.
"Sizde kimsiniz?"
"Ben.... L."
"L mi?"

-Mark'ın evi-

"L mi? İnanmıyorum!" diyen Emma'ya döndü Mark.
"O da kim?"
"Hadi ama bilmiyor musunuz? Yıllarca akıl hastanesinde yaşamış son derece akıllı bir adam o. Büyük bir komplo kurulmuş ona. Geçen yıl tüm haberlerde ve gazetelerde manşet olmuştu."
"Ah, evet hatırladım. Ama ne işi var Nikola ile?" dedi Mark.
"Şşş! Tamam susun da dinleyelim." dedi Ashley, büyük bir merakla.

-Telefon Görüşmesi-

"Seni tanımıyorum." Dedi Nikola, hiç böyle bir isim duymamıştı. 
"Tahmin edebiliyorum. Belkide bu yüzden aradım seni. Kendimi tanıtmak için."
"Ne demek bu? Kimsin sen?"
"Ben, on yıl boyunca pis bir hücrede, bir akıl hastanesinin hücresinde yaşadım. Ve inan hiç ama hiç suçum yoktu."
"Öyle mi? Peki neden oradaydın?" 
"Çünkü sevdiğim kadının ihanetine uğradım. Büyük paralar karşılığında beni akıl hastanesine kapatmayı kabul etmişti."
"Dur biraz. Bu çok... saçma. Böyle bir şey olmaz." Nikola gerçekten inanmıyordu ama telefonu da kapatamıyordu.
"Ama oldu. Ben, sevdiğim kadının para kazanma hırsı sonucunda on yılımı tek başıma bir hücrede oturarak geçirdim. Dışarıyla hiçbir bağlantım olmadan, kuş seslerini duymaya çalışarak ve kendimi özgürmüş gibi hayal ederek yaşadım. Ve biliyor musun Nik? Sen orada değildin. Hiç kimse orada değildi. Bir kişi bile gelip, bu adam suçlu değil demedi. Bir kişi bile gelip, ölüp ölmediğimi kontrol etmedi. Umut orada benimle beraber kalan tek şeydi. Aile, dostlar, akrabalar, arkadaşlar, hayat, yaşam hiçbiri ama hiçbiri yoktu orada. Ruhani çığlıklar ve soğuk ölümlerden başka arkadaş yoktu. Ama ne var biliyor musun Nik? Ben pes etmedim. Dünyada benden kötü durumda hiç ama hiç kimse olmadığını bildiğim halde pes etmedim. Hep iyi yanını düşünmeye çalıştım. Bulamadım iyi bir taraf. Ama pes etmedim. Sense çocuk pes ediyorsun. Ne yaşıyorsun sen Nik? Ne yaşadığını sanıyorsun? On yedi yaşındasın, gençliğin elinde. Dostların var, seni seven insanlar. On yıl boyunca kimseyle konuşmayan bir insan olarak söylemeliyim ki seni kınıyorum! Elindekilerin değerini bilememeni kınıyorum. Belki de sen yarın öleceksin. Ama bugün yaşıyorsun. Neden bugünü eğlenerek geçirmiyorsun? Yapma Nikola. Pişman olacağın şeyler yapma. Herkesin hayatını düzeltişine şahit oldum. Sen herkese bu kadar yardım etmişken sana yardım etmelerini engelleyemezsin. Bu kurallara aykırı. Ben sadece sana fikirlerimi sundum, kararlarına karışamam. Bu ilk ve son konuşmamızdı zaten, hayatın boyunca doğru kararlar vermeni dilerim Nik." Uzun, çok uzun bir sessizlik oldu. 
"Melan..." Derin bir nefes aldı. "Melankolik Ruhlar Araf'ı... Dinliyorsanız eğer, ben..."

-Mark'ın evi-

"Yaşasın! L, Nikola'yı nasılda ikna etti ama." dedi Ashley, sevinçten ağzı kulaklarındaydı. 
"Adresini verdiğine göre, yanına gideceğiz değil mi? Yoksa burada bekleyip, zıplamayı mı tercih edersiniz bayanlar?" dedi Mark, kuru kuru.
"Hadi yola koyulalım."

-Bir saat sonra-

"Doğru olanı yaptın canım." dedi yorgun gözlü kadın.
"Emin değilim. Ama o adam... L. Haklı." dedi Nik, pişmanlıkla karışık üzüntüyle. Kapı çalmaya başladı. 

Kapı açılınca Ashley, karşısında yorgun ve yaşlı bir kadın buldu. "Radyodaki kadın." diye düşündü;
"Nerde o?" diye bağırdı sonra. Kadın gözleriyle içerdeki odayı işaret edince Ashley koşarak kapıyı açtı, içeri girdi. Gördükleri karşısında oldukça şaşırdı. Genç bir çocuk, oldukça yakışıklı bir çocuk. Kumral uzun saçları beyaz yüzüne düşüyordu. Teni oldukça beyazdı ama bu beyazlık doğal değildi. Dudakları renksizdi. O... Hastaydı. Yanında garip sesler çıkaran birçok cihaz vardı. 

"Merhaba." diyen çocuğun yüzünde bir gülümseme belirdi. Ama Ashley ağlayacak gibiydi. Tekerlekli sandalyesini odaya süren Mark, pişmanlık duydu. Çünkü bu çocuğa bağırmış, onu aşağılamış, onu kıskanmış, ona kızmıştı. Odadaki koltuğa oturdular.
"Merhaba Nikola." dedi en sonunda Ashley. 
"Sen Ashley'sin. Değil mi?"
"Evet. Ama nerden anladın?"
"En az ses tonun kadar doğal ve güzelsin." 
"Teşekkürler."
"Ve sen bayan, Emma olmalısın. Çünkü ses tonundan anladığım inatçı ve sert duruşu üzerinde taşıyorsun." Emma gülümsedi. 
"Ve sen de Mark'sın."
"Hadi ama Nik bunu anlamaman olanaksızdı zaten." Hepsi güldü.
"Görünüşün, o kadar da huysuz değil ha Mark?" dedi Nikola. Tekrar güldüler. Kısa bir sessizlik oldu sonra Nikola konuştu.
"Ben sizi üzmek ya da kızdırmak istememiştim. Ama kimliğimi saklamam en doğrusu olacaktı."
"Sen ne hastasısın Nikola?" diye sordu Ashley.
"Bundan yıllar yıllar önce yani ben doğduğumda..." diye başlayan Nikola'nın sözünü kesti Mark.
"Yani on yedi yıl önce. Yıllar yıllar diye büyüttüğüne aldanmayın." Nikola gülmeye başladı, diğerleri de ona eşlik etti. Mark'ın esprileri odayı yumuşatıyordu.
"Evet. On yedi yıl önce, kalbimde bir delik ile doğmuşum. Bu sevgili anne babam için çok utanç verici bir durummuş. Onlar da en az Mark kadar zengindirler." Nik gülümsedi ama acıyla. "İtibar sahibi ve zengin bir ailenin çocukları böylesine zavallı olmamalıymış. Beni bakıcıma bırakmışlar. Ona çok para vermiş ve karşılığında bana sahip çıkmasını istemişler. Ama Dore hiç para almadan vicdanı için bana baktı." Kapının eşiğinde duran yaşlı kadın; "Seni sevdiğim için" dedi. "Elbette." diye onayladı Nik. Sonra; "Hiç normal bir çocukluğum olmadı. Koşmam, oynamam, gülmem yasaktı. Arkadaşlarımda olmadı. Ben hep yalnızdım. Sonra düşündüm belkide kendi yapamadıklarımı başkalarının yaptığını görürsem mutlu olurdum. Bende Melankolik Ruhlar Araf'ını kurdum. Hepinizi kendimden bir parça olarak gördüm. Mesela sen Mark, benim kendini küçümseyen tarafımdın. Ben bu yüzden senin engelinle savaşmanı istedim, kendini kabul etmeni. Sen Ashley, benim ürkek ve yalnız tarafımdın. Bu yüzden senin yalnızlığını yok etmeni istedim. Ve sen Emma, sen benim elindekileri kullanamayan yanımdın. Bu yüzden bazı şeylerin farkına varmanı istedim. Siz mutlu oldukça ben de mutlu oldum. Ve görevimi tamamladım. Artık huzurla ölebilirim."
Ashley'in gözleri dolu doluydu. Uzunca bir sessizlikten sonra Mark konuştu. 
"Bunun tedavisi var. Olmalı. Seni çok iyi ülkelere götürüceğim. Tedavi olacaksın. Biz hep yanındayız Nik. Merak etme. Hadi topla eşyalarını. Pasaportun var mı? Yoksa da önemli değil."
"Mark. Lütfen... Lütfen benden bunu isteme." 
"Ne?" Mark şaşırdı.
"Ben tedavi falan istemiyorum. Ben görevimi tamamladım. Araf..."
"Ne saçmalıyorsun sen be? Yeter! Tedavi olacaksın!" Emma öfke yüklüydü. "Tamam sen görevini yaptın sıra bizde."
"Nikola bize bunu yaşatma. Kabul et." dedi Ashley ağlayarak.

-On yıl sonra-

"Bak bakalım tanıyabilecek misin bunları?" dedi Ashley, küçük kıza elindeki fotoğrafı göstererek. 
"Bu annem." dedi çocuk Emma'yı göstererek. "Bu sen, bu da Mark amca. Bunu tanıyamadım."
"O, hayatımızı değiştiren çocuk. Nikola."
"Neresi burası?"
"Amerika. Beraber Amerika'ya gitmiştik. Nikola için."
"Peki nerde o şimdi?"
"Araf'ta."

-SON-


-Kırmızı Kraliçe. :)








  



















 

Melankolik Ruhlar Araf'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin