Çıkışa Ulaşmak

290 34 9
                                    

  Sahilde beklerken tek bir soru geçti Ashley'in aklından; "Neler oluyor?" Her şey o kadar tuhaftı ki. Nikola adında bir adam, bir çocuk... Bir radyo programı yapmaya başlamıştı. Ashley radyo dinlemezdi ki. Ama o gece dinlemek istemişti. Hatta programa bağlanmıştı. Nikola ona bir şeyler öğretmiş cesaret vermişti. Ama bunu zaten psikoloğuda yapıyordu. Hayır! Doktoru Ashley'i tedavi etmeye çalışmıştı sadece. Nikola çoğu şeyi değiştirdi Ahley'in hayatında. Peki Mark? Kimdi o? Gerçek miydi hikayesi? Ve en önemlisi Ashley ses tonunundan başka bir şey bilmediği bir adamı nasıl sevebilmişti?
   
    Tekerleklekli sandalyesinde sahile doğru ilerlerken "bu gerçekten oldu mu?" diye düşündü Mark. Yani gerçekten birine aşık olmuş muydu? Evlenecek miydi onunla? Bütün bunlar nasıl olmuştu? Daha bir yıl öncesine kadar hayattan nefret etmiyor muydu Mark? Sürekli olarak odasına kapanıp, ağlayıp, hayata küfretmiyor muydu? Hiçkimse ile konuşmazken şimdi nasıl sevmişti Ashley'i? Tek bildiği bunu Nikola'ya borçlu olduğuydu.  On yedi yaşında bir çocuk. Ve değişen iki insan hayatı. Nasıl yaptı ki Nik bunu? Kimdi o? Aklındaki bu düşüncelerle sahile ulaştı. Bankta tek başına oturan kadına uzun uzun baktı. Saçlarının siyahı gri havayla uyumluydu. Gerçekten çok güzeldi. Ruhu kadar güçlü görünmeyen bedeni soğuk havanın etkisiyle üşümüş görünüyordu. Yaklaştı.

  Birden ayağa kalktı Ashley sonra tekrar oturdu. Gülmeye başladı. Mark da güldü. Sonra konuşmaya başladılar. Hayattan, yaşadıklarından, beklentilerinden bahsettiler birbirlerine. Konuştukları konularda acı ve üzüntü de olsa İkisi de mutluydular. Ashley korkmuyordu, ağlamıyordu. Mark kendini eksik hissetmiyordu, kızgın değildi. Sanki yıllardır birbirlerini arayan iki yarım ruh gibiydiler ve şimdi bir bütün oldular.

    "Bu çok tuhaf değil mi?" diye düşündü Emma. Nasıl oluyordu bu? Hayattan bıkmış iki insandan başka bir şey değildi ki Mark ve Ashley. Evleneceklerdi öyle mi? Birbirlerini hiç görmeden hemde. Mutlu olacaklar mıydı peki? İkiside normal sayılmazdı onların. Nasıl başarmıştı Nikola bunu? Nasıl?

    Lisa, Mark ve Ashley için çok sevindi. Onları tanımayı öyle çok isterdi ki. İkisinin de hayatı ebediyen değişmişe benziyordu. Lisa için de bu böyleydi, onun da hayatı değişmişti. Kedi korkusu asla geçmemişti, geçmeyecekti de biliyordu. Ama biricik köpeği "Korku" ona farklı bir özgüven veriyordu. Kedilerden korkması onun korkak olduğu anlamına gelmiyordu ki. Sonuçta Lisa birçok insanın uzaktan bile sevemeyeceği bir köpek besliyordu. Bir Alman kurdu. Bu Lisa'nın korkak olmadığını kanıtlıyordu hatta belkide Lisa cesur bir kadındı. Böyle düşünmesine kendi bile şaşıyordu. Ah Nik nasıl bir insansın sen? Ve en önemlisi neden yapıyorsun bunu?

    Taylor, Mark kadar şanslı olmayı diledi. Keşke o da sevdiği kişiyle mutlu olabilseydi. Ama Taylor'ın sevdiği kız nişanlıydı. Yapacak bir şey yoktu. Yeni birini bulup, mutlu olabilirdi. Yeniden sevebilirdi. Ya da sevmezdi. Kimseye ihtiyacı yoktu ki mutlu olmak için. Bu düşünce anlamsız bir rahatlık verdi Taylor'a. Kendine duyduğu sevgiyi yüksellti. 


   "İyi geceler Melankolik Ruhlar Araf'ı. Umarım keyifleriniz yerindedir. Çünkü artık biliyorsunuz ki, Araf'tan çıkılabilir. Bunun için gerekli olan tek şey mutluluğu keşfetmektir. Sadece nasıl mutlu olacağınızı bulun yeter. Sevgili dostlarım Ashley ve Mark mutluluğu buldular. Araftan çıktılar. Elbetteki istedikleri her zaman yayınıma bağlanabilirler. Ama artık her ikisine de tavsiye vermeme gerek yok, onların bana ihtiyaçları yok ve bir de yüce arafta artık bir evleri yok. Bu iyi bir şey." Gülümsedi. "Dante'den bir alıntı yapmak istiyorum. İlahi Komedya'nın Araf'ından bir alıntı. 

Senin peşinde koştuğun, benim ne yazık ki çok geç tanıdığım Yüce Güneş'i yaptıklarım için değil, yapmadıklarım için yitirdim.
Aşağıda, acı çekenlerin değil, yalnızca karanlığın hüzünlü kıldığı bir yer var, orada çığlık değil, iç çekiştir yakınmalar.

  Araf için böyle der Dante. Arafta acı yoktur, çığlık, üzüntü, işkence yoktur. Yalnızca pişmanlıklar, iç çekişler ve sonsuz ruhani bunalım. Araf yolcuları buna mahkumdur. Bu yüzden siz çıkabilirseniz çıkın bu yoldan. Araf'a gitmeyin. Benim Yüce Araf yolculuğum doğduğum andan itibaren başlamıştı. Bu uğurda yapmam gereken her görevi layıkıyla yerine getirmek bir borç olmuştu benim için. Ama sizin böyle bir göreviniz yok dostlarım. Ki olsaydı eğer Yüce Araf surları daha bu dünyadan görünürdü size. Kafanızı karıştırma niyetinde değilim, sadece siz hep mutluluğa eğilin. Bir bağlantımız var."
"Merhaba Araf çıkışına henüz ulaşamamış dostum."
"Merhaba Nikola." Sesi tanımıştı bu o gizemli dinleyiciydi.
"Adını sormamam gerektiğini biliyorum."
"Araf yolcusu değilim ben, adımı söylemem sorun olmaz. Ben Emma."
"Emma. Ne güzel bir isim. Ne istiyorsun Emma?"
"Teşekkürler Nikola, ben teşekkür etmek istiyorum. Bana sıradan gördüğüm hayatımın ne kadar değerli olduğunu öğrettiğin için."
"Bunu ben yapmış olamam Emma, bu senin kendi keşfin."
"Hayır Nikola. Sen... Farklısın. Ve senin sayende artık Araf Yolcusu değilim."
"Buna sevindim."
"Bir sorum olacak Nikola. Sen neden Araf Yolcususun? Mutluluğunu bulamadın mı?"
"Ben Araf'ta doğmuşum. Buraya oradan gelmişim ve tekrar oraya gideceğim."
"Bu da ne demek?"
"Cevaplamayı isterdim Emma ama yayını bitirmek zorundayım."
"Bir sonraki bölümde daha erken arayacağım."
Nikola güldü ama hüzünle. 
"Pekala. İç mutluluğunuzu ve hayat amacınızı bulmanız dileğiyle. Kendinize iyi bakın." 

---------------------
Yorum bırakmayı ihmal etmeyin. :)

-Kırmızı Kraliçe. :)

Melankolik Ruhlar Araf'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin