Araf Yolcusu

324 33 15
                                    

   Lisa Nikola'nın söylediğini yapmış, büyük bir alman kurdu almıştı. Köpeklerden pek hoşlanmazdı ama Nikola'ya bir söz vermişti. Ayrıca hiç pişman olmamıştı. Adını "Korku" koyduğu köpek çok sevimliydi, onunla iyi anlaşmıştı. Ama bunun kedi korkusuyla ne alakası olduğunu anlamıyordu. Görevinin sonuçlarını Nik ile paylaşmak için beş günü kalmıştı, beş gün sonra Nik'e bunu sormayı planlıyordu.

   Ashley için Nik'in verdiği görev fazlasıyla zordu. Çok fazla zor. Yapamazdı, yapmamalıydı. Yapacaktı. Herkes kendini hayatın merkezinde görür, öyle yaşar hayatı. Dolu dolu, doyasıya. Acılarıyla tatlılarıyla yaşar ama yaşar. Hayattadır, merkezindedir, vardır. Ashley için bu böyle değildi, hiçbir zamanda olmamıştı. Ashley asla merkezde değildi. Hayata hep çok uzaktan bakıyordu, katılamıyordu hayata, yaşayamıyordu onu. Hiç aşık olmamıştı Ashley, mutlu olmamıştı, üzgün olmamıştı. Yaşamamıştı o. Sadece duygu krizleriyle tattı hisleri. Acı, mutluluk, keder, sevinç bir anda ve yersizce vücut buluyordu Ashley'de. Onu krize götürüyorlardı. Hepsinin verdiği tat aynıydı; büyük bir acıyla karışık hiçlik. Doruğundayken bile duyguların, hissizdi. Anlam veremiyordu buna. Anlayamıyordu. Sadece acı,acı ve acı vardı onun için. Bu yüzden merkezinde değildi hayatın çünkü hakimi değildi yaşamın. Bazen kendiyle mücadele ediyor çıkıp dışarı saatlerce dolaşıyor, korkularına göğüs geriyor, krizlerden kaçınmak için nefesi tükenene kadar koşuyordu. Belki o an yenmiş oluyordu, kaçmış, saklanmış ve hatta kurtulmuş. Ama hayır her defasında aynı yanılgıyı yaşıyordu. Ashley kabul etmek istemiyordu ama kurtuluş yoktu. Bu yüzden çoğu zaman pes ediyordu.  Ufukta görünen bir noktanın uzaklığından bakıyordu hayata. İçinde yer alamıyordu. Ama Nikola ondan merkeze girmesini istemişti. Ashley bunu yapabilir miydi? Bazı insanlar vardır sizi anlayan, dinleyen. İşte onlar için her şeyi yapın. Ashley de yaptı. Çıkıp dışarı dolaştı, korkuları ve histerisiyle beraber. Bu sefer kaçmadan, saklanmadan. Derin derin nefesler alarak ve boncuk boncuk terleyerek insanların arasından geçti. Bir hafta boyunca her gün saatlerce dışarıda bulundu. Ama biliyordu deneyimlerini Nik ile paylaştıktan sonra bunu birdaha asla tekrarlamayacaktı.

   Taylor, Nikola'ya kızmıyordu. Hemde hiç. Çünkü biliyordu ki o haklıydı. Gerçekten büyük bir aptallıktı yaptığı, beş yıl boyunca birini sevip ona açılamamak ne demekti? Olan kendine oluyordu, ömründen beş yıl çalanda zaten kendiydi. Artık çok uzamıştı! Bir anlık cesaretle evinden çıktı Taylor. Sevdiği kızı aradı. Hiç samimi değillerdi, numarasınıda bir başkasından almıştı zaten. Sonra onu bir kafeteryaya çağırdı. Ve ona açıldı.

 Mark yine yardımcısı olmadan çıktı dışarı. Ona bakan ve acı acı gülümseyen aptalları umursamadan dolaştı. Kendisine yardımcı olabileceğini söyleyen bir adama küfür etti. Bu çok rahatlatıcı olmuştu. Evet! Gerçekten Mark mutluydu. Sürenin dolmasına yalnızca iki gün kala Mark, Nik ile yapacağı konuşmanın taslağını düşünüyordu. 


-Nikola'nın verdiği görevlerden bir hafta sonra-


 "Merhaba Melankolik Ruhlar, Araf'a hoşgeldiniz. Bu gece verilen görevlerin sonuçlarını paylaşmak için yayına katılmanızı bekleyeceğim. Ama önce biraz konuşalım istiyorum. Araf'ın dinleyici kitlesi arttığından beri beni tanıma isteğiniz ortaya çıktı. Ve sanırım ben bunu fazlasıyla görmezden geldim. Bu yüzden bugün biraz kendimden bahsetmek istiyorum. Ben herzaman insanların bir amaç için yaşadığına inanırım. Hiçbirimiz nedensiz gelmedik dünyaya. Bu yüzden tüm hayatım boyunca yaşama nedenimi merak edip durdum. Ve birgün onu buldum. Meğer benim hayat görevimin benimle hiç ilgisi yokmuş."  Güldü. "Ciddiyim. Ben bu dünyaya kendi ideallerim, hedeflerim ya da mutluluğum için gelmedim. Kısacası ben bu hayata kendim için gelmedim. Bunu farkettiğim ilk gün kızdım, öfkelendim, reddettim görevimi ama elimden bir şey gelmiyordu. Boğun eğdim. Bu yüzden Araf'ı oluşturdum. Araf ismi, öylesine bulduğum bir isim değil dostlarım. Ben arafa gerçekten inanıyorum. Ölünce hepiniz inancınıza göre cennet ya da cehenneme gideceksiniz. Ama ben araf yolcusuyum. Benim olgun olduğumu düşünüyorsunuz ama bilmiyorsunuz ki araf yolcuları buna zorlanırlar. Hayat zorlar. Yaşamın çizdiği her senaryoda bir rol düşer herkese bu roller çoğu kez değişir. Ama bir araf yolcusu rolünü asla değiştiremez. Hakkı yoktur buna. Ah, keşke anlayabilseniz beni. Yaşımı soruyorsunuz daha öncede söylediğim gibi büyümek için kırışık bir surata ihtiyaç yoktur. Ama yinede bilmek istiyorsanız eğer söylemekten çekinmiyorum. Ben on yedi yaşındayım."

 
Mark inanamadı. "Ne?!  On yedi mi? Ama nasıl?" dedi kendi kendine. Ses tonu bunu yalanlamıyordu ama o yaşlardaki hiçbir genç onun gibi düşünmez, onun gibi konuşmazdı. Bu kadar olgun olmak için ne yaşadı bu çocuk? Hayat nasıl bir ateşle yaktı onu?

   Ashley ilk kez Nikola'ya inanmıyordu. On yedi olamazdı. Bu kadar küçük olamazdı. Şaka yapıyor olmalıydı ya da bir sebepten ötürü yalan söylüyordu. Belki ses tonu... Hayır! Konuşma şekli, öğretileri ve hayata bakış açısı... O en az yirmi beş yaşındaydı. "Bu çok salakça" dedi kendi kendine. "On yedi yaşındaki çocukların tek derdi eğlencedir." Kimdi bu adam? Bu kadar olgun olmak için ne yapmıştı? Hayat nasıl bir suda boğmuştu onu? 

   Emma çok ama çok şaşırmıştı. Daha önce ismini vermeyerek konuştuğu bu adam sadece on yedi yaşındaki bir çocuk muydu? Daha önceki konuşmalarını hatırlıyorduda, Nik, cehennemi arafa tercih etmişti. "ya yanmak istiyorsan?" diye sormuştu ona. Şimdi ise araf yolcusu olduğunu söylüyordu. Hayat herkes için farklıdır. Kimisi hayata su der, kimisi ateş. Emma için hayat  topraktı. İnsana her şeyi sunardı hayat ama sonra onun bedenini, ruhunu çalardı tıpkı toprak gibi. Emma "Acaba" dedi, "Hayat, hangi toprağa gömdü Nik'i?"


 "Evet şimdi geçen hafta görevlendirdiğim melankoliler lütfen yayına bağlanın." Bir kaç dakika sonra bir bağlantı gerçekleşti.
"Merhaba dostum." 
"Merhaba Nik, Mark ben."
"Evet Mark düşüncelerini aktar bize."
"Kısaca şunu söylemek istiyorum sanırım artık engelimi görmeyeceğim."

"Bunu zaman gösterecek Mark ama ben sana sonsuz bir güven duyuyorum. Senin adına o kadar mutluyumki."
"Teşekkürler Nik, iyi yayınlar."
Kimse düşünemeyen bir insan kadar engelli olamaz bunu unutmayın. Evet ikinci bağlantımız;

"Nik ben Lisa."
"Merhaba Lisa. Ne düşünüyorsun, köpek aldın değil mi?"

"Evet tabiki. Onunla çok iyi anlaşıyorum ama hala bunun kedilerle bağlantısını anlayamadım."
"Anlayacaksın. Sadece zamana bırak."
"Peki Nik, vaktini çok almayayım iyi yayınlar."
"Teşekürler."
Ve sanırım bu bağlantı Ashley'den.

"Merhaba Asley."
"Nikola ben Taylor."
"Ah, Taylor bir daha aramazsın sanıyordum."
"Gidip açıldım sevdiğim kıza. Beni reddetti. Nişanlıymış. Ama biliyormusun iyi oldu bu yani artık... En azından gereksiz bir umutla boğuşmuyorum. Sağol Nik. İyi yayınlar."
"Senin için hem sevindim hem üzüldüm dostum. Ama inan böylesi daha iyi oldu."

Yayının sonuna geldik. Sanırım bugün çok gevezelik yaptım. Ama bir sonraki programda uzun uzun konuşacağımıza emin olun, ayrıca sevgili Ashley deneyimlerini paylaşman için aramanı bekleyeceğim. Hepinizin hayat deneyimlerini dinlemek için de öyle. Umarım bu geceki sohbetimden memnun kalmışsınızdır iyi geceler, melankolik ruhlar.  

------------------
Merhaba Dostlarım, umarım bölümü sevmişsinizdir. İnanın büyük zorluklarla yazdım. Yorumlarınızı asla ama asla eksik etmeyiiin!!!!! Yorumsuz kalan bölümlerden nefret ediyorum. Bir hafta sonra görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın.

-Kırmızı Kraliçe. :)















Melankolik Ruhlar Araf'ıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin