Uyuşturucu tarlası

152 13 13
                                    

Bu bölümde görsel bulunmaktadır.

Herkes askıda duran ekipmanlarını kuşandı, gözcülerden gelen haberlere göre tapınak askerleri bir hayli fazlaydı ve alan müdürü çok korunaklı bir yerde duruyordu.

Benim görevim ambarı yakmaktı,
diğerleri ise askerleri ve bölge sorumlusunu halledecek, ben ambarı yaktıktan sonra müdür ile ilgilenecektim.

Ambarı göz gezdirdik, ufak bir kışla, 2 tane 70×125 tarla bulunuyordu, sol tarafta ise bir işleme fabrikası, büyük iki katlı bir müdür binası duruyordu ve tabi ki kapısında yaklaşık 5 sabit Xyay ve 25 muhafız ile birlikte.

Yerlerimizi aldıktan sonra vedalaştık ve göreve koyulduk, dağıldık; olmam gereken yerdeydim, cebimden çıkardığım alet ile tarlayı ateşe verdim, genelde sadece tapınakçıların üst düzey komutanlarını infaz ederdik bu kez iş daha zordu karşımızda 200 kişilik bir ordu vardı.

Epey heyecanlıydım ve Tapınakçı zihniyete bir hayli kızgındım, pazarda karpuz satan bir çiftçinin tezgahı saldırıya uğrayıp tapınakçı muhafızlar tarafından yıkılırken böyle ambarlara göz yumuyorlardı.

Aslında şaşırılacak bir durum değildi... çünkü bu ambarları kendileri yapıyordu, ambar tutuştuktan sonra kafamda ki işin zorluğunu kapsayan düşünceleri def edip müdürü öldürmek için harekete geçtim.

Çalıların  arkasından  gelen sesler ile irkildim, çalıya  siper alıp, arbaleti hazır hale getirdiğimde seslerin Aras olduğunu  fark ettim.  bir kaç askeri öldürmüş, çalıya saklıyordu. durum bilgisi alıp hızlıca binanın kenarında bulunan çalılara atladım, tırmanmak için bir kaç pencere ve duvarlarda çökük aradım.

Bir kırık kalası ve tutunmam gereken riskli pencereyi görüp harekete geçtim, kalasa atladıktan sonra uzaktaki pencereye zıplayıp tutunmaya çalıştım." Ahh! Lanet olsun" çürük kalas çöktü! ayağımla bir yerlere basarak tutunmaya çalıştım. Adrenalin patlamasının ardından kendimi toparladım. Kalasın fazla gücü kalmamıştı, son anda tüm gücümle gerilip sıçradım, ardından sabit durduğum kalas yerle bir oldu, çatıya parmak uçlarımla tutup tırmandım, neyse ki aptal muhafızlar sesleri duymamıştı yada ben öyle sanıyordum.

Çatı camını aradan kaldırıp odaya girdim, hafif Loş bir ışık vardı.

etrafta tahta ve modern bir yapısı olan odada tabanı ses çıkarmadan yürümeye çalıştım. müdür şekerleme yapıyordu, yavaşça ilerledim ve tam hançeri işlevsiz Kafatasına saplayacakken ensemde soğuk bir silah namlusu hissettim. "lanet olsun buda nereden çıktı ?"

"Yavaşça ellerini kaldır!"

"Göktuğ, Aras neredesiniz ?"
diye düşünürken küçük çaplı bir patlama sesi ile irkildim!

müdür kolundan vurulmuş bir vaziyette masanın arkasına savunma amaçlı saklandı, silahı bana doğrultup son mermisi ile tetiği çekti...

Başıma sert bir darbe aldım biraz sersemlemeden sonra vurulduğum yeri bulmak için elim vücudumda gezdirdim,

Başıma sert bir darbe aldım biraz sersemlemeden sonra vurulduğum yeri bulmak için elim vücudumda gezdirdim,

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Lanet olsun sanırım kolumdan vuruldum"

Barut:" Hayır Atilla! sen değil ben vuruldum, Koş! "

Bakışlarımı sol omzuma çevirdiğimde Barut'un kızgın ve heyecanlı yüzü ile karşılaştım.

Barut beni kurtarmak icin üstüme atlamış ve kolundan vurulmuştu "beni boş ver koş !" Diye bağırdı eliyle çatıya işaret etti, onu orada bırakacağım aklımın ucundan geçmezdi... tam gidecektim ki o anda verdiğimiz söz aklıma geldi, kolundan tuttum.

çekiştirirken Çatıda ki tapınak askerlerinin tüfeği patladı.

Barut "bırak beni!" Diye çırpınırken cama darbe indirip  ortadan kaldırdıktan sonra kolundan sertçe çekerek bir kac parçası  kalan camdan attım,
arkasından bende atladım,
Ceyhun'a yardım ıslığı çaldım.


17 saniye sonra at ile yanıma geldi, Attan inen Ceyhun yerine barut ata çıktı. "Teşekkür ederim, Atilla kendinize dikkat edin" dedikten sonra yaralı bir şekilde ilerledi, silah sesleri arasında uzaklaştı.
Aras bir at arabasıyla yanımıza ulaştı içinde Hilal, Göktuğ ve Aras arabadan inip etrafı güvenceye aldılar Aras at sırtında arabayla ilerlemek için hazır bekliyordu,
arkadan ateş eden tapınakçıları savuşturdular.

"Cengizhan Nerede ?" diye sordum

uzun bir sessizliğin ardından Hilâl kafasıyla yavaşça at arabasını işaret etti bir anda herkes suskunlaştı ilerledikten sonra Cengizhan'ın cansız bedenini gördüm üstünde 19 mermi yarası vardı.

At arabasına atladık gözümü Cengizhan'ın üzerinden alamıyordum, l
Hilâl yavaşça omzuma dokundu "o senin üzülmeni istemezdi"
Dedi.

Hilal'in işareti ile Aras ata yön verdi ve hızlı bir şekilde ormana ilerledik, çamurlu yollarda atların çıkardığı sesler eşliğinde Arkama yaslandım, gözüm yavaşça kapandı sonunda hayal kırıklığım ile birlikte uykuya dalmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hilal'in işareti ile Aras ata yön verdi ve hızlı bir şekilde ormana ilerledik, çamurlu yollarda atların çıkardığı sesler eşliğinde Arkama yaslandım, gözüm yavaşça kapandı sonunda hayal kırıklığım ile birlikte uykuya dalmıştım.

Hilal'in işareti ile Aras ata yön verdi ve hızlı bir şekilde ormana ilerledik, çamurlu yollarda atların çıkardığı sesler eşliğinde Arkama yaslandım, gözüm yavaşça kapandı sonunda hayal kırıklığım ile birlikte uykuya dalmıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kaybolan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin