Bu bölümde görsel bulunmaktadır.
Dış kapının büyük bir şiddetle kırılması ile yerimden fırladım. Aras kapıya bir kaç yatak dayamış, kapıyı sabit tutmaya çalışıyordu.
Kılıcı yatağın altından kavrayıp ne olduğunu anlamaya çalıştım.
Aras BASKIN VAR!
diye bağırdı.
Arkada bulunan pencere demir bir parmaklik ile kapatılmış ve camın önünde bir kaç asker bekliyordu.
Gök gürültüleri ve sağanak bir yağmur sesleri arasında Arasa "Ya kapıdan ya buradan çıkacağız"
Diye seslendim.
"Kapıdan çıkmak bir intihar olur"
Dedi
"Pencerenin önüde boş değil."
2 ve 20 arasında kaldık.
Camı kılıç sapı ile kırdım ve tekme ile parmaklık yerinden söküldü.
Camdan ilk ben atladım ve çift hançer ile ikisinin ensesine bir delik açtım.
Fazla ses çıkmadı diye düşünürken çalının arkasında bir asker fırladı
"Buradalar!.."
------------------------------------------------------------------------------------------------------------Peşimizde bir ordu koşuyor biz ise pijamalar ile deli gibi koşuyor ve kurtulmaya çalışıyorduk.
"Aras ! Diğerleri Nerede?"
Diye sordum ve şok edici bir cevap ile karşılaştım
"Onlar yakalandı..."
sonunda bir çalı bulup altına saklandık,
Tapınak askerlerinin botlarının yağmurdan ıslanmış ve çamur olmuş toprak üzerinde çıkardıkları sesler gitgide yaklaşıyor ve nefes alıp verişimiz daha heyecanlı bir hal alıyordu.
Tapınak askerleri önümüzde durdu ve etrafa bakmaya başladılar.
Yerde yatan çalının bir kaç aralığından çizmeler ve tufeklerini görebiliyordum.
Bir asker sessizce çalıya doğru ilerledi tam namlunun ucundaki bıçağı bize saplayacakken tüfeği tutup çektim ayakta bekleyen iki askeri tüfek ile vurduktan sonra tüfeğini aldığım askere "teşekkür ederim" dedikten sonra zırhında geniş bir kılıç yarası açtım.
Uzaktan sesi duyan askerler bize doğru koşuyordu.
Aras'ı çalıdan çekip arkamdan gelmesini söyledim.Ormandan çıkıp geniş ovaya girip eski bir mağarada saklanacaktık,
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Aradan yaklaşık 2 gün geçmişti, Aras günlerdir yürümekten bitkin düşmüş halde yürümeye çalışırken birden durdu ve açlıktan ölmemek için yediğimiz böğürtlenleri midesinden çıkarmaya başladı, yürüyecek hali kalmamıştı.
Kolundan tutup sürükleyerek bir ağacın kenarına çektim ve oturttum,
Tapınak askerleri peşimizde değildi onları atlatmıştık ama her an herhangi bir kişi yada bir yaban hayvanı tarafından saldırıya uğrayabilirdik.
Uzun süre bekledikten sonra keçi ve koyun sesleri gelmeye başlamıştı! hemen bir ağacın tepesine çıkıp sesin geldiği yöne daha dikkatli bir şekilde baktım ve evet, bir çoban orada duruyordu!
(BUNU ATASIM GELDİ SANDZJLFNZL)
Arası sırtıma yükleyip hızlı bir şekilde çobanın yanına gitmeye çalıştım. Ne kadar çabalasamda yırtık pijama ve yorgunluk beni her defasında tökezletiyor ve çabamdan pes ettirmeye çalışıyordu.
Sonunda çobanı yakından görebilmiştim "hey!" diye seslendim birden bana dönüp şok olmuş bir şekilde hızla uzaklaşmaya başladı,
ilk defa kendimden bu kadar tiksinmiştim ve eğer kendimi bu halde görseydim eminim bende kaçardım.
"Yardıma ihtiyacımız var!" diyerek seslendim çoban durakladı ve bizi süzmeye başladı,
"Burada ne işiniz var?" diye sorduktan sonra
"gelin buraya sizi köyüme götüreyim." dedi
ileride bir at arabası duruyordu, koyunları bırakıp at arabasına bindik ve köye ilerlemeye başladık.
Arabadan gelen eski odunların çatırdama sesleri ve Arasın acı dolu inlemeleri ile birlikte kısa süren bir yolculuk ardında köye vardık.
Sıra sıra dizilmiş evler ve köyün hemen yanında tarlalar bulunuyordu, 2,3 çocuk koşarak yanımıza geldi, meraklı gözler ile bizi izliyorlardı.
köye girdikten sonra köy ahalisi ile ufak bir konuşma yapan çoban; yardıma ihtiyacımız olduğunu anlattı, bizi şifahaneye doğru taşımaya başlayan gençlerin kucağında gözlerimi yumdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan
AdventureBir zamanlar çocuktuk, hepimiz... Kin ve hırs ile büyütüldük, adalet ve aydınlık için çalıştık ! Yıllar boyu süregelen çabalarımızın meyvesini toplayacakken... ihanete uğradık, en yakınlarımızdan ve dostlarımızdan ! Zariet'in huzurunda S...