Bölüm 9

341 18 5
                                    

'5 dakika içinde ordayım. Kapıya çık.' Mesajı okumamla yediğim cipsin boğazıma takılması bir oldu. Öksürmeye başladım ve Nefes sırtıma hayvan gibi vuruyordu. 'Tamam iyim' dedim elini tutarak. 'Noldu kızım betin benzin attı?'
'Hiç.' Dedim. Ona yalan atmak istemiyordum ama eğer anlatırsam tuhaf tuhaf şeyler yapabilirdi. Çaktırmadan çıkmalıydım evden ama nasıl? 'Neyse.. ben yatmaya gidiyorum' dedim en sonunda. Buna asla inanmazdı ama denemekte fayda var diye düşündüm. 'Sen ve bu saatte uyumak, asla inanmam!' dedi. Yemeyeceğini biliyordum. 'Söyle söyle nereye kaçacaksın?'

'Ne kaçması canim?' dedim heyecanlanmamaya çalışarak. 'Fahriye yalan attığını biliyorum.' dedi gülerek. ' Gözlerin seni ele veriyor.'

Kahretsin. Yalan attigimda hep gözlerim büyürdü ve bu beni hep ele verirdi.
'Yaa yok ne yalanı.' dedim son kez şansımı deneyerek. 'Ver bakiyim telefonunu.' dedi. Al işte telefonumu alırsa yandım ben. 'Hayır olmaz.' dedim ona acındırmaya çalişarak. 'Olur bal gibi olur.' derken üstüme yürümeye başlamıştı.

'Yapma nolursun.' dediğimde çok geçti. Çoktan beni yere yatırıp elimden telefonumu almıştı.
'Yaaa ne biçim arkadaşsın sen! Hiç özel hayat bırakmıyorsun insanda!'

'Kızım bizim aramızda özel diye birşey olamaz!' dedi ve telefonumu karıştırmaya başladı.
Mesaji görmüş olacakki 'OHAAA!' diye bağırdı. Anırdı desek daha doğru olur aslında. 'Ne demek 5 dakikaya ordayim! Sen varya iyice çirkefleştin! Benden birde saklayacakmıydın! Aşk olsun sana.' dedi ağlama taklidi yaparak.

'Yaaa anlatacaktım.' Dedim en tatliş gülümsememi takınırken.
'Yemezler canım. Ama ben sana ne yapacağımı biliyorum.' Dedi sinsi sinsi gülerken.
Aklıma yapabilecekleri geldi ve ister istemez yüzümü burktum. 'Bak lütfen hiç sırası değil.'
'Merak etme şimdi değil. Zamanı var.' Sesindeki tehditkar tını beni ürpertiyordu açıkçası.
'Neyse hadi git bekletme çocuğu. Hesabını sonra keseceğim senin.'

'Yapma şöyle'dedim ona yalvaran gözlerle bakarak. 'Hadi hadi.' Diyerek beni kapıdan dışarı attı.

Arabaya doğru ilerliyordum. Orada duruyordu işte tam ışığın altında. Gece'nin karanlığında yakışıklı yüzü belirdi. Karanlıkta dahadamı karizmatikti yoksa banamı öyle geliyordu? Neler diyorum ben ya. Kendine gel Fahriye, sakin ol.

Derin bir nefes aldım ve yanına gittim. 'Ne var Burak?'
Beni kolumdan çekerek arabaya bindirmeye çalıştı. 'Napıyorsun bırak kolumu.' Dedim şaşırarak.
'Seninle biraz konuşmak istiyorum.' 'Bunu bana düzgün bir şekildede söyleyebilirsin.' Diyerek kendi isteğimle arabaya bindim. Bana emri vaki yapılmasından hiç hoşlanmazdım ama nedense ona karşı koyamıyordum.

Arabayı sahil kenarına çekti. Gece'nin mavisine bürünmüştü etraf. 'Seni dinliyorum.' dedim ona bakarak. 'Az yürüyelimmi.' dedi. Bende başımla onayladım.

Öylece yürüyorduk ve o hala tek bir kelime etmemişti. Çok tedirgindi yüzünden anlayabiliyordum. Ama benim sabrım git gide tükeniyordu ve buna merakımda eklenince daha fazla dayanamadım.

'Konuşacakmısın artık?'

'Efendim.' dedi şaşkın şaşkın bakarak.

'Burak.. beni bu saatte buraya kadar getirdin konuşmak istiyorum dedin ve hala ağzını bıçak açmadı. Bir sorun varsa açık açık söyle?'

'Yani tam olarak bir sorun değil.'

'Ne ozaman? Söylermisin artık?' bu adam beni deli edecekti.
'Ben Ceylan'dan ayrıldım.' işte bunu beklemiyordum hemde hiç.

'Çok üzüldüm.' dedim, yalandi. Içimde hiç anlamadigim bir sevinç vardı ve ben buna nedense engel olamıyordum. 'Yapabileceğim birşey varmı?' dedim ona bakarak. Ya var derse yapacakmıyım gerçekten?

Korktuğum başıma geldi. 'Var' dedi.

'Ne yapmamı istersin? Onunla konuşayimmi? Barişmanızamı ikna ediyim?' dedim bir nefeste. Sakin olmaya çalışıyordum ama olamıyordum. Benden onunla konuşmamı isteyecekti ve ben inanki nasil yapabilirim bilmiyordum.

'Hayır.' dedi. Kesin daha kötüsünü isteyecekti. Ve ben buna hiç ama hiç hazır değildim.

'Peki ne ozaman?' diye sordum merakla.

Elimi tuttu.

Elimi tutan eline baktim.

'Beni cesaretlendirmeni istiyorum.' dedi gözlerimin içine bakarak. Bense hala şaşkınlıkla bir ellerimize bir yüzüne bakıyordum. Ne demek istedigini anlamıyordum.

'Anlamadım.' dedim ona şaşkınlıkla bakmaya devam ederken.

'Bu konuşmayi yapmam için beni cesaretlendirmen gerekiyor.' Galiba ne demek istediğini anlıyordum. Ama onu cesaretlendirmem doğru olmazdı. Sonuçta yeni ayrılmıştı Ceylan'dan. Kendimede onada Ceylanada çok büyük haksızlık olurdu. Bunun altından kalkamazdık.

Elimi elinden çektim. 'Ben üzgünüm.' dedim gözlerimi gözlerinden zorda olsa çekerek.

'Ben seni cesaretlendiremem.' dedim kendi kalbime söz geçirerek.

Bana bakti. Hayal kırıklığını gözlerinden okuyabiliyordum. 'Neden?'

'Yapamam. Üzgünüm.' dedim tekrar ve arkamı dönüp yola koyuldum.

Kolumdan tuttu beni ve kendine çevirdi. 'Bende bunu yaptığıma üzgünüm.' diyip kendine çekti beni.

Bir anda dudaklarını dudaklarımda hissettim. Çok şaşırmıştım. Kendimi geri çekmek istesemde yapamadım. Içimdeki o his çok fazla hoşuma gitmişti. Ondan vazgeçemedim.

Yeni bölümle yine karşınızdayım. Bu kadar beklettiğim için çok çok çok özür dilerimmm! Artık daha sık yazmaya çalışacağım. Iyi kötü yorumlarınızı eksik etmeyin. Keyifli okumalar!:)

Set Aşkı KalbiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin