12~Peki Ya Zümra Nerede?

60 10 1
                                    

 Es-Selamu Aleyküm arkadaşlar. Uzun bir aradan sonra tekrar buradayım. Biliyorum arayı çok uzattım. Ama sınavlarım yüzünden kafamı toplayıp bir türlü bir şeyler yazamadım. Lütfen kusuruma bakmayın. Ama dinç bir kafayla tekrar buradayım. Bazılarınız ben yazmayınca kütüphanesinden çıkarmış olabilir beni, biliyorum. İnşaAllah onları tekrar kazanabileceğimi düşünüyorum. Zümra ve Talha kaldığı yerden devam ediyor. Keyifli okumalar. 


~Talha'dan~

-Serkan Tüzer..  Bir vedaya bile layık görmediğin dostunu burada görmekten pek hoşnut olmayacağını biliyorum. Ki ben, hayat dolu Serkan'ı bu karanlıkta görmeyi istemezdim. Sen, ben dahil herkesin aydınlığıydın kardeşim.

    Odaya girdiğimde Serkan onu son gördüğüm gündeki gibi başını öne eğmiş, kendisiyle hesaplaşıyordu. Ben odaya girdiğimde hiç istifini bozmadı. Fakat söylediklerimden sonra başını kaldırdı ve gözlerimiz buluştu.

-Sen kimsin? Ben seni tanımıyorum. Kes sesini ve git başımdan.

-Beni nasıl hatırlamazsın? Esir olduğun tutkun, çocukluk anılarını hafızandan silmiş anlaşılan..

    Serkan, gözlerini iyice gözlerime değdirdi ve bir şeyleri anımsamaya çalıştı. Ona yardımcı olmak için...

-Talha Yetkiner.. Sana bir şeyler çağrıştırdı mı?

    Serkan gözlerime kenetlenmiş gözlerini aşağı indirip mahcup bir şekilde duruyordu. Benim gibi o da bu tevafuğa şaşırmıştı. Elbette şaşıracaktı, yıllar önce bana veda etmeden giderken bu ihtimali düşünememiş olmalıydı.

-Ben, ben değilim artık. Farklı bir benlikteyim. Kendimi bile tanıyamaz haldeyken, seni nasıl hatırlarım? Kendime bile yabancılaşmışken seni nasıl dostum bilirim? Unut eskiyi Talha, ben unuttum. Sen de unut. Ben o eski Serkan değilim. Artık değilim.

-Hayır! Gözlerinde gördüğüm ışık sönmüş olsa da, ellerin Kur'an yerine eroin tutmuş olsa da, kalbin Allah aşkıyla çarparken şimdi dursa da; sen benim kardeşim Serkan'sın. 

-Hayır değilim! Görmüyor musun? Ben kendimi çoktan kaybettim Talha. 


-Küçüktük, daha miniciktik. Üzüldüğüm zamanlarda kalbimin kırıldığı sıralarda hep sende bulurdum aradığım ışığı. Ümitsizliğe düştüğüm anlarda, ümit olurdun bana. Hemen her zaman yanında taşıdığın küçük Kur'an'ından İnşirah Suresi'ni okurdun.


بسم الله الرحمن الرحيم (') أَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ صَدْرَكَ (') وَوَضَعْنَا عَنْكَ وِزْرَكَ (') الَّذِي أَنْقَضَ ظَهْرَكَ (') وَرَفَعْنَا لَكَ ذِكْرَكَ (') فَإِنَّ مَعَ الْعُسْرِ          يُسْرًا (') إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا(') فَإِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْ (') وَإِلَى رَبِّكَ فَارْغَبْ
Senin için bağrını açmadık mı? İndirmedik mi senden o yükünü? O sırtında gıcırdamakta olan (ve bu şekilde sana eziyet veren) yükünü? Senin şanını yüceltmedik mi? Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık var. Evet o zorlukla beraber bir kolaylık var! O halde boş kaldığında yine kalk yorul! Ve ancak Rabb'inden ümit et, hep O'na doğrul!

    Hatırlamıyor musun ruhumuza şifa olan ayetleri? Bunları o güzel makamınla okuduğun zamanları? Sen benim hep ışığım olurdun. Ama sen bana hiçbir şeyini anlatmazdın. Yüzünü düşmüş gördüğümde sorardım. Benim üzülmemi istemezdin.  Kendi dertlerinle kendini boğardın.
Şimdi kendini kaybettiğini düşünmen çok doğal. Çünkü sen kendini kimseye anlatmazdın. Yaşadıklarını hep içinde biriktirirdin. En son kendini benliğinden soyutladın ve çıkmaz sokaklara soktun bedenini. Bunu kendine bir kere yaptın kardeşim, şimdi bu cehennemden çıkmak için bir yol var. Benimle devam et, yine her şey eskisi gibi olsun.

-Yeter artık! Bu lanet yere zorla getirildim. Hiçbir şeye ümidim yok anladın mı? Ben memnunun hayatımdan. Düzelmek, düzeltilmek istemiyorum. Düzeltilecek bir hayata sahip değilim. Bana yardımcı olmak istiyorsan çıkar beni bu hapishaneden. 

   Serkan.. Çocukluğum. Ahiretteki yoldaşım. Nasıl bu hale gelebildin? Sen ki, her musibette ayağa kalkmayı bana öğretendin. Sen ki, benim gözyaşlarımı silendin. Allah'ım bu tevafuk bir şeylerin düzeltilmesi için yol, biliyorum. Sen Serkan'a yardımcı ol. Onu bu imtihandan hayırlısıyla çıkar. Şüphesiz sen en iyisini bilensin. 


  Beni iteceğini biliyor olmama rağmen Serkan'a sarılmak istedim. Kollarımı çökmüş olan bedenine sardığımda bana hiçbir tepki vermedi. Gözlerimden düşen damlalar onca yılın ardından hiçbir şeyin eskimemiş olduğunu bana fısıldıyordu. Tek bir çağrı bekledim. Her şeyin düzeleceğine dair tek bir çağrı. Ama Serkan duyguları alınmış bir şekilde beni yere itti ve bağırmaya başladı.

-Sen. Sen ne yapmaya çalışıyorsun? Ben artık senin dostun değilim. 
diyerek odadan koşarak çıktı.

Ben de arkasından koşmaya başladım. Gözünü öyle bir nefret bürümüştü ki, tüm bu olanlara anlam veremiyordum. Bir insan bu kadar değişecek kadar ne yaşamış olabilirdi ki? Serkan hastanenin bahçesinden çıktı ve ben de arkasından koşuyordum. Bir anda yavaşladı ve arkasına baktı.

Hemen bir çöp konteynerinin arkasına saklandım. Onu takip edecektim. Nerede yaşadığını, neler yaşadığını bilmek için bir yoldu bu. O ilerledikçe ben de arkasından gidiyordum.

En sonunda bir deponun önünde durdu. İçeriye girdiğinde ben de arkasından girdim ve büyük demir dolabın arkasına saklandım. Serkan bağırmaya başladı. Sesi deponun her tarafında yankılanıyordu.

-Bunları yaşayacak ne yaptım ben? Bunları yaşamak için mi ibadet ettim, namaz kıldım, Kur'an okudum? He söyle bana neden bana bunları yaşatıyorsun? Daha ne yapmamı istiyorsun?

  Yapma Serkan yapma. İsyan etme. Yaşadıkların Rabb'ini hatırlaman için. Onu unutmaman, dünyanın zevkine kanmaman için. Bu dünya gelip geçici Serkan. Yaşadığımız acıların mükafatını dünyada ya da ahirette elbet alacağız. Yapma kardeşim yapma.


-Zümra! Sen benim sonum oldun Zümra! Beni bu iğrenç hayata sürükleyip canımı aldın. Arkana dahi bakmadan gittin. Temiz hayatına o adamı aldın. Ben de o adamın hayatını aldım. Sen de benim yaşadıklarımı yaşa. Yaşattıklarını yaşa ki, beni anla. Seni ne kadar sevdiğimi anla Zümra.

Bu.. Bu duyduklarım.. Zümra.. Beni haftalarca komaya terk eden Serkan. Yıllar sonra karşılaştığım dostum. Zümra'yı kaçıran o. Peki ya Zümra nerede?




Karanlık VuslatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin