Media Berkcan ^-^
“Demek ki bir şey var, öğrenmemi istemediğin bir şey var!” Ona söylemeli miydim? Ona zarar gelecekti. Ona zarar vermek istemiyordum...
Sesi çok yüksek çıkmıştı. “Sana ne?” dedim sonunda. Gerçekten sinirlenmişti, sağı solu belli olmadığı için hemen şurada ölebilirdim. Ya da bana sarılır ve kavga etmeyi keserdik...
“Sana zarar gelmesini istemeyen birine bunu diyecek kadar aptal mısın? Cidden mi?” İç çekip elini saçına daldırdı, uzun sarı, dağınık saçları iyice birbirine karıştı.
“Daha tanışalı üç gün oldu! Nasıl bunları diyebiliyorsun, anlayamıyorum.”
“Ah! Bir insanı ne kadar zaman tanıdığın değil; neler hissettiğin önemli. Hem bu büyük bir şey de değil, ben sadece kendime zarar gelmesinden hoşlanıyorum.”
“Bende bir sorun yokmuş, hani başından beri diyordun ya. Sadece kendimi yiyip bitiriyormuşum. Olay bu! Gerçekler acıttı, kendimi deli gibi hissettim. Bu, her şey bu, bu kadar!” Sesimin sertliğini sonunda ayarlayabilmiştim, derin bir nefes alıp gözlerinin içine baktım. Kesinlikle bunu yapmamalıydım, bunu her yaptığımda kalbime olan şeyler beni etkiliyordu. Sanki her sorduğu soruyu cevaplayabilecekmiş gibi hissediyordum, hiç olmadığım kadar şeffaf hissediyordum.
Kalbimin sesini duyabiliyor muydu? “Sana inanmıyorum.” Hislerin kuvvetliymiş!
“Ne yapayım? Sana yalan söyleyecek halim yok.”
“Hayır var, sen herkese korktuğun için saçma yalanlar söylüyorsun. Tabii bunları herkes yiyor. Ama biliyor musun? İnan bana ben herkes değilim.” Ayağımın altındaki taşlarla oynamaya başladım.
“Ben yalan falan söylemiyorum! Sen sadece bütün insanlar gibi anlamak istediğini anlıyorsun, ben gitmek istiyorum.”
Tam gidecekken beni bileğimden tutup başımı göğsüne yaslattı, kalp atışları giderek hızlanıyordu aynı benim kalp atışlarım gibi. “Bana her şeyi anlatmadığın sürece sana nasıl yardım edebilirim?” dedi boğuk çıkan sesiyle, geri çekilmek istedim ama beni daha çok kendiyle bütünleştirdi.
“Belki de yardıma ihtiyacım yoktur?”
“Belki de bu sadece senin olaylardan kaçmak için seçtiğin bir yoldur?” Haklıydı, ben sadece korkularımla kendime bir dünya inşa etmiş, o dünyada ki en ücra sokaklardan kendime bir kaçış yolu tasarlamıştım.
“Ben artık kabus falan görmüyorum, ben iyiyim Berkcan. Boş versene!” İç çektiğini göğsünün iniş çıkışlarından anlayabilmiştim, kafam onun göğsüne yaslanmışken garip bir şekilde içimdeki kaçma isteği gittikçe büyüyordu. Ondan korkuyordum, ben nedenini bilmediğim bir şekilde ilk defa bir insandan korkuyordum... Onun kaba kuvvet uygulamasından mı? Hayır.
Şu ana kadar hiç bir erkekten bu nedenle korkmadım, korkmam da! Bir kadının beyini bir erkeğin beyinini alt edebilecek kadar değişik ve anlaşılmazdır.
“Boş vermeyeceğim, değer verdiğim insanları hep kaybettim ben. En kötüsü de onların kendisini çürütmesine şahit oldum, kendi bedenlerinin başkası yüzünden paslanmasını ve çürümesini izledim. Senin ismin Melek, ölüm meleği değil!” O acı çekmişti ve sonra o acılardan zevk almayı öğrenmişti... Atan kalbinin üzerindeki başımı kaldırıp onun gözlerinin içine baktım, o bana bakmıyordu. Uzaklara dalmıştı, sanki bana bakmamaya özen gösteriyordu.“Bak ben acı çekmiyorum, sadece...”
Devamını getiremedim, sadece ne?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kabusların Ötesinde#Wattys2016
Mystery / Thriller"Ölüm meleğim, hadi öldür beni! Yap şunu, serbest bırak beni!" gözlerinden yaşlar akıyordu, kim öldürülmesi için yalvarırdı ki? "Hayır ben, ben bunu yapamam." Bana daha yeni fark ettiğim elimdeki silahı işaret etti "Sen bunu yapmak için doğmuşsun. H...