10.RENK

37 3 7
                                    


"Görmen lazım Şükran Teyze Uraz tam oturacakken sandalyeyi çekti ya ay dur anlatamıyorum gülmekten ay Çağın da kenara çekildi tabi ama nasıl sırıtıyor. Bağırmaya başladı Uraz "Kim yaptı len bunu, bana yapılır mı canınıza mı susadınız, ilkokul çocuğu musunuz!?" diye."

Şükran teyze güldükçe onun gülüşüne ben de gülüyordum. Karşılıklı attığımız kahkahaların yanına gözyaşları da eklenince gülmekten karnım ağrımıştı. Bir ses duyunca Şükran Teyzeyle beraber susup sese odaklandık.

Sessizlik içinde beklerken hafif de korkmuştum. Bir anda mutfağın kapısı açılınca ikimiz de bağırmaya başladık. Bizim bağrışımızdan korkan Çağın da ellerini teslim olur gibi kaldırarak bağırmıştı.

Pardon korkudan bağırmıyormuş.

Domatesten bağırmış... bildiğimiz domates.

Gülüşürken bir yandan da yemek yaptığımız için şükran teyze beni dinliyorken benim de bir elimde yarım domates diğer elimde bıçakla ona bir şeyler anlatıyordum. E tabi Çağın bir anda içeri girince o heyecanla domatesi yüzüne fırlattım maalesef. Dua edin bıçağı fırlatmadım.

"Bu günleri de mi görecektim. Şükran Annem beni çok kırdın. Vuruldum resmen. Vuruldum.."

Acıtasyon yaparken dizleri üstüne çöküp başını tavana doğrultup isyan eden Çağın'a gülen Şükran teyzenin yanındaki peçetelerden bir iki tane alıp bu sefer gözlüksüz olan tiyatrocu prensimizin yanına gittim.

Mahcup bir şekilde ben de yere oturup gömleğini silmeye başladığımda önce bir irkilmişti sonraysa ardı arkası kesilmeyen özürlerime karşı gülümsedi.

"Ya Çağın çok özür dilerim bir an heyecanla öyle şey yaptım ya ben çok üzgünüm ama acımadı de mi acımış olamaz o kadar şey yapmadım hem domates yani acıtmaz di mi, di mi?"

"Heyecanla şeyaptın demek ben girince heyecanlandın anladım ama yok domates şeyapmadı merak etme."

Cümlesini bitirince yanaklarım gömleğindeki domates misali kızarmaya başlamıştı bile. Yanımızdaki Şükran Teyze varlığını hatırlatmak ister gibi boğazını temizleyince ikimiz de ayaklanmıştık.

Çağın kollarını açınca Şükran teyze ona sarılmak için hareketlenmişti bile.

Biz yemeği hazırlarken Çağın da masanın başına oturmuş halde bizi dinliyordu. Arada onunla ilgili bir şey söyleyince de alınganlık yapıp bizi yalanlıyordu. Sonra da hep beraber bu hallerine gülüyorduk.

Çağın'ın gelişi o kadar güzel bir tesadüftü ki 3 kişi de olsak kalabalık olan bu sofra bir aile ortamını anımsatmıştı bana. Ama her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi doyan midelerimiz de bu yemeğin sonunun işaretçisiydi. Çağın'ın da benim de yarım saat sonra dersi vardı. Şükran Teyze ile Çağın'ı baş başa bırakıp sofrayı topladım.

Şükran teyzeye veda ettikten sonra çıktığımızda baş ve işaret parmağım Çağın'ın benimkilerin iki katı büyüklüğündeki yüzük parmağının ucundan tutmuştu bile.

Merdivenleri çıkarken sessizliği bozan Çağın olmuştu.

"Farkındasın değil mi? Yani insanların arasına karışınca bozulan büyünün."

Bu kadar kapalı anlattığı halde söylediğini o kadar iyi anlamıştım ki. Çağın ve ben bir arada güzel bir ortamdayken o kadar canlı, güzel sohbet ve diğer zamanlarımıza nazaran mutlu oluyorduk ki bu fark edilmeyecek gibi değildi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 02, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RENGARENKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin