Evet gençler okuyacağınız üzere bu bölüm karakterimizin aksiyonlu hayatı başlıyor. Sizden ricam yorum yapmanız. Karakterlerin tepkileriyle ilgili, yazışım ve edebiyatımla ilgili yani yapıcı yorumlar. Tabi isterseniz beni övüp pohpohlaya da bilirsiniz. ;))) Renkli okumalarrrr :D
Günlerden cumartesi. Gün, çocukların günü.
Yüzümde koca bir tebessümle otobüsün camından uzun binaları ve insanları izliyordum. Hızlı gittiğimiz için her salise yeni bir karenin silinişine aldırmadan başımı cama yaslamış elimde kapağını yeni kapattığım kitabımla ineceğim durağı bekliyordum.
Ben böyleydim işte, dün ne olduysa umurumda değildi. Önemli olan bugündü. Yaşadığım an. Zaten eğer sürekli geçmişi düşünerek yaşasaydım emin olun bu halde olamazdım.
Formül basit! Geçmişi düşünme ve ne olursa olsun gülümse. Ne hissedersen hisset. İçindeki fırtınanın şiddeti ne olursa olsun. Mutlu ol ve mutlu et. Ve şimdi de mutlu etmeye gidiyordum.
İnmem gerektiğini bana hatırlatan görkemli camiyi görünce ayağa kalkıp düğmeye bastım. Yavaşlayan otobüste dengede durmaya çalışırken olabildiğince az dikkat çekmek ilk hedefimdi. Başarıyla otobüsten inince artık ezberlediğim yoldan yürümeye başladım.
Hastaneye vardığımda ilk olarak danışmaya uğradım. Beni görünce hemen elindeki dosyayı bırakıp kollarını bana saran Esma'ya gülümsedim. "Hoş geldin Durucum ay valla seni özlüyoruz şu ziyaretlerini haftada üçe falan mı çıkartsan? Ay kızımm olaylar olaylar hani anlatmıştım ya bir hasta var diye aşırı zengin çok yakışıklı böyle sürekli güneş gözlüğüyle gezen bugün abisiyle geldi. Ay kendisinden daha tatlı abisi. Ay ister misin birini Elif'e birini bana yapsak. Ayrıca Haluk Bey vardı ya beyin cerrahı inanır mısın anestezi uzmanı Pelin hanımla gizli ilişkisi varmış! Bu arada Duru sen nasılsın?"
Ardı ardına sıraladığı cümleleri sindirmeye çalışırken kocaman gülümsedim Esma'ya. "Teşekkürler iyiyim sen nasılsın?" Kurduğum cümle karşısında yüzünü asarken "Ay valla ne kötüsün ben sana her hafta hastanenin dedikodularını anlatayım heyecanlı heyecanlı senin ağzından duyduğumuz tek şey 'iyiyim sen nasılsın? Teşekkürler. Özür dilerim. Merhaba' ay valla aç biraz kendini kızım!" Benim taklidimi yaparken oynadığı hanım hanımcık kız rolü beni gülümsetirken ona son kez başımla selam verip yanından ayrılmıştım. Arkamdan "Şu tatlı gülümsemen de olmasa alınacağım valla!" Demeyi de atlamamıştı.
Esma'nın heyecanla sıraladığı cümlelerin aklıma gelmesi gülümsememi büyütmeye yol açarken asansörün geldiğini haber veren sesle kaldırdım kafamı. Boş asansöre binip kapının kapanmasını beklerken son anda ellerinde kahveleriyle 2 kişi daha binmişti küçük kabine.
Utanarak yeri incelemeye başlayan bakışlarımı kaldıramamıştım. Bu koku... Bir yerden tanıdık geliyordu fakat kime ait olduğu aklıma uğramıyordu. Kurcalamadan asansörün kalan 5 katı çıkmasını bekledim. Sinir bozucu sessizliği bozan 2 adamdan kısa boylu olanıydı. Adam demek garip geliyordu çünkü arkadan da olsa genç görünüyorlardı.
"Bir sorun mu var? Gerildin de sanki."
Ayrıca ne diyecektim çocuk mu? Her neyse niye bu kadar kafayı taktıysam.
"Sana öyle gelmiştir."
Son konuşan kişiye bakışlarımı yönelttiğimde tek gördüğüm dağınık dalgalı saçlar ve pürüzsüz bir enseydi. Sesi tok ve... soğuktu.
Sayıların yazdığı tabelada küçük bir çembere sıkıştırılmış 6 yazısının kenarlarındaki ışığın yanıp sönmesiyle açılan asansör kapısının 'ding' sesli çağrısı bana ithafen değildi. Benim işim bir kat yukarıdaydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
RENGARENK
Teen FictionYıllardır zihnimde acı çeken bu simsiyah dünya, seni sevdikten sonra rengarenk oldu. Unuttuğum tüm renkler hayat buldu bedenimde. Ama hiçbirine yakıştıramadım seni. Ne sonsuz maviye, ne de tutkulu kırmızıya. Sonra dedim ki, kahkahasını gök kuşağının...