5.Bölüm

160 72 13
                                    

Güneş ışıkları perdenin arasından sızıp yüzüme vururken uyandım.Elimi sol tarafıma,kalbimin üzerine koydum.Bir müddet öylece kaldım.Kalbimin bütün bu olanlardan sonra sağ kalabilmesine şaşırıyordum doğrusu.Kalbim bu acıya nasıl olurdu da dayanırdı?

Yatakta bir sağa bir sola gidiyordum.Zihnimi bir takım düşünceler meşgul ediyordu.Ben onlardan kurtulmaya çalıştıkça beni rahat bırakmıyorlar sanki daha çok üzerime geliyorlardı.Dünü anımsadım.Onun burada ne işi olabilirdi?Burada,bu şehirde...İzmir'den Konya'ya geldiğim günden beri tanıdığım bir kimsenin burada olma ihtimalini hiç hesaba katmamıştım.

Sarı saçlı,mavi gözlü,havalı kız...Seda...Dilim,onun ismini telaffuz etmeyeli çok olmuştu.Gözlerimi kapattım.Seda bu şehirde napıyordu?
Acaba burada yaşıyor olabilir miydi?
Kim bilir belki o da geçmişini hatırlamamak için buralara gelmişti.
Aklıma gelen düşünceyle kanımın çekildiğini hissettim.Acaba Mustafa da bu şehirde olabilir miydi? Gözlerimi açarak yataktan doğruldum.Bazen fazla düşünmemem gerektiğini biliyordum.Düşünmemem lazımdı.Bu ihtimalin gerçekleşme olasılığı olmazdı,olamazdı.

Duvardaki ağır ağır işleyen saate baktım.Kötü düşüncelerimi silerek odadan çıktım.Aysima'ya bakmak için koridorun sonundaki odanın kapısını açacakken kapının zaten açık olduğunu fark ettim.Aralıktan kafamı uzatarak içeri baktım.Bebekleri ile oynuyordu.Oyununu bölmek istemedim ve parmaklarımın ucuna basarak mutfağa indim.Anlaşılan Burak beni yine kaldırmaya kıyamamış ve kahvaltı yapmadan evden çıkmıştı.Her bir zerresini seviyordum bu adamın.Her bir zerresini...

Kahvaltılıkları masaya çıkararak çayı ocağa koydum.Çay oluncaya kadar içeride televizyon izlemeye karar verdim.Kumandayı alarak en sevdiğim pembe dizilerden birini izlemek için koltuklardan birisine uzandım.

Saate baktığımda çok yattığımı anladım.Hızlıca kalkarak ocağın altını kapattım.Aysima'ya seslenmek için merdivenlerden çıkarak odasına girdim.
"Aysima,hadi canım kızım sofra hazır!" dedim.Başını kaldırarak bana baktı.Oyunu bırakmak istemiyor gibiydi.
"Hadi canım,kahvaltını yaptıktan sonra tekrar oynarsın." dedim.
Elinde tuttuğu bebeği yanağından öperek diğerlerinin arasına koydu.Ayağa kalkarak "Tamam annecim!" dedi ve elimden tuttu.Birlikte aşağı inerek kahvaltımızı yapmak için masaya oturduk.Çayları doldururken Aysima'ya gülümseyerek
"Ne oyunu oynuyordunuz bakalım küçük hanım?" dedim.Yüzüne kocaman bir gülümseme yayarak bana baktı."Doktorculuk oynuyorduk anne!Dün beni iyileştiren amca gibi bende bebeklerimi iyileştiriyordum." dedi bir dilim koca peyniri küçücük ağzına katarken.
"Benim kızım büyümüş de doktorculuk oynar olmuş."diyerek saçlarını okşadım.

Beraber kahvaltı yaptıktan sonra Aysima alelacele odasına giderken bende bulaşıkları yıkamak için kollarımı sıvadım.
Pencerenin önünde duran radyonun düğmesine basarak işime yöneldim.

"...Ayrılık aman
Ölümden yaman
Geçmiyor zaman geçmiyor
Ne anam, babam
Ne hoş hatıram
Yetmiyor canım yetmiyor

Ben sende tutuklu kaldım
Kendi hayatımdan çaldım
Yedi cihan dolandım
Bana mısın demiyor

Sakladım gözlerimi
Sustum hep sözlerimi
Yandım yar közlerimi aah...
Savur savur bitmiyor

Ben sende tutuklu kaldım
Kendi hayatımdan çaldım
Yedi cihan dolandım
Bana mısın demiyor! "

Şarkı beni almış,geçmişe götürmüş sonra da sürükleyerek getirmişti. Bu yüzden şarkı bittikten sonra kendime gelebilmiştim.
Kolumun tersiyle göz yaşlarımı silip radyoyu kapattım.Masanın üzerinde duran şekerlerden birini alarak ağzıma attım ve tekrar işime yöneldim.Şimdi geçmişimi düşünerek üzülemezdim.

Savrulan Küller (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin