8.Bölüm

128 30 30
                                    

Gözlerimi irileştirmiş ve caddenin yoğun olan kısmına sabitlemiştim.Aklımda bin bir türlü sorunun dolaştığını fark edebiliyordum.
Mustafa ile vedalaşmamız gerekiyor muydu acaba?İşte tam beş dakikadır kaldırımda durmuş bunu düşünüyordum.Beni gelinliğimle terk eden bir adam bunu hak ediyor muydu?Tabi ki de hayır.Fakat kalbimin düşüncelerimi terslediğinin farkındaydım.Aysima'nın kolumu çekiştirerek "Anne,korkuyorum." demesiyle kafamı ona çevirdim.Sesi ağlamaklı çıkmıştı.Ona sarılarak "Korkma,bak ben yanındayım." dedim ve elini sıkıca tuttum.Yönümü kalabalığa doğru çevirdim.
Kalbim kazanmıştı.Mustafa'nın yanına gidecek ve "Elveda! " diyecektim.Titreyerek ilk adımımı atarak diğer ayağımı kaldırdım.Lakin bir anda kendimi yerde bulmamla toparlanmaya çalıştım.Fakat başaramıyordum,uğraştıkça daha da yorulduğumu hissettim.Dudaklarımdan "Elveda!" cümlesi dökülürken göz kapaklarım yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı.

Hastanenin ağır ve keskin kokusuyla uyandım.Solumdaki sandalyede Burak oturuyor,sağımdaki siyahlı koltukta ise Aysima uyuyordu."Burak!Su verir misin?" dedim.Dilim damağıma yapışmıştı.Burak sesime karşılık gülümseyerek hızlıca yerinden kalktı.Bir bardak suyu bana uzatarak "İyi misin?" diye sordu.Sudan iki yudum alarak fazla içemeyeceğimi anladım.Bardağı ona uzatarak "İyiyim canım." dedim.Gelmeden önce neler olduğunu az buçuk hatırlayabiliyordum.Gözlerim dolmuş,ellerim titremeye başlamıştı.Burak'a bakarak bir şeyler söylemesini istedim.Bir şeyler söylemesini ve içimin huzurla dolmasını... "Kazayı hatırlıyorsun herhalde.Olay yerinin karşısındaki kaldırımda baygınlık geçirmişsin.Olay yerindeki ambulanslardan birisi ile buraya gelmişsin.Beni aramaları ile apar topar buraya geldim.Beni çok korkuttun." diyerek yüzüme baktı.Eskiden huzur veren yüzü,endişeli bir hal almıştı. "İyiyim!" dedim sesimin en güçlü tonu ile."Ölen var mı?" diye sorarken sesimin titrediğini hissedebiliyordum. Burak derin bir nefes alarak "Şu an yok.Fakat iki tane durumu kritik olan varmış." dedi.Sözlerini bitirmesiyle koridordan tiz bir çığlık duyulmuştu.Bağırışıklar giderek artarken Burak'a baktım.Neler oluyordu?Burak gözlerimden anlamış olacak ki kapıyı açıp dışarı çıktı.
Geri girdiğinde yüzü sapsarı olmuştu.Yanımdaki sandalyeye oturarak
"Allah rahmet eylesin!" dedi.Kalbimin sıkıştığını hissedebiliyordum.Ölen o olabilir miydi?Ölen Mustafa olabilir miydi?Yok olamazdı,değil mi?Bunu öğrenmem lazımdı hemde hemen.

Aysima'nın uyanıp yanıma gelmesi ile kollarımı ona sardım."İyi misin anne?" diye sormasıyla yanağından bir öpücük alıp "İyiyim canım!"dedim.Burak'a dönüp "Aysima acıkmıştır,ben iyi olduğuma göre siz gidin,karnınızı doyurun."dedim.Burak onaylayarak ayağa kalktığında bana aç olup olmadığım hakkında soru sormayı ihmal etmemişti.Kafa sallayarak odadan çıkışlarını izledim.
Ayağa kalkabilir miydim acaba?Bu pek mümkünmüş gibi gözükmüyordu.Odaya gelen hemşire ile başımı kaldırdım.Yüzümde oluşan gülümseme ile ona doğru baktım."Pardon,bir şey sorabilir miyim?" dedim.Hemşire gülümseyerek "Tabi,buyrun!" dedi.Bir taraftan benimle konuşuyor bir taraftan da ikinci serumu takıyordu."Biraz önce ölen kişinin adını biliyor musunuz?" dedim.İçimden Mustafa'nın olmaması için dua ederken hemşirenin "Evet." demesiyle heyecan ve endişemin ikiye katlandığını hissedebiliyordum."Ahmet Amca," dedi ve bana bakarak konuşmaya devam etti."Kalbi dayanmadı."
İçime serpilen su ile hemşireye baktım."Allah rahmet eylesin." dedim.Hemşire çıkarken Burak ve Aysima da ellerinde tost ve meyve suları ile kapıda görünmüştü.Fakat şu an gözlerim çıkan hemşiredeydi.Hemşire bana umut vermiş,gittikçe alevlenen kalbime odun atmıştı.

21 Temmuz 2011

Güneş yeni doğuyordu ve tüm gökyüzünü kızıla boyamıştı.Bu haliyle etrafına umut veriyordu lakin artık bende umudun zerresi kalmamış,kökten atmıştım.Beyazı giderek kaybolan gelinliğimi elimle tutarak yanımda duran topuklu ayakkabıları elime taktım.Tekrardan gökyüzüne bakarken bugünün artık benim için farklı bir gün olduğunu anımsadım.Dün sevdiğim adam tarafından gelinlikle terkedilmiş ve acının ne demek olduğunu öğrenmiştim.
Yarabbi!Bu ne büyük bir imtihandı!
Sevdiğim adamla imtihan olmak ne kadar zordu!Sanki şu an bir kuvvet beni aşağı çekiyor ve ben sırtımdaki yükü taşıyamıyordum.Yüküm ağırdı,gideceğim yer ise uzak...Başımı kaldırarak gökyüzünü kaplayan öbek öbek bulutlara baktım.Allah kimseye taşıyamayacağı bir yük yüklemezdi değil mi?İmtihanım zordu fakat isyan etmemeliydim.Sevdiğim adam dünyamı mahvetmiş olabilirdi ama ahiretimi mahvedemezdi.Elimin tersiyle yüzümü silerken yüzümün ağlamaktan şiştiğini fark ettim.Topuklu ayakkabılarım elimde yolda yavaş yavaş yürümeye başladım.Sabah olmasına rağmen kimi insanlar spor için,kimileri iş için evlerinden çıkmışlardı.Herbirinin yanlarından geçerken bana acıyarak baktıklarını hissedebiliyordum.Yüzlerine bakamıyor başım önde gidiyordum.Taksiye binerken gelinliğimi toplamayı unutarak sendeledim.Amcanın garip bakışları ile koltuğa oturup,gideceğimiz adresi verdim.Evin önüne geldiğimizde çantamı aradım.Lakin çantam düğün salonunda kalmıştı.Kendime acıyarak amcaya döndüm. "Amca,iki dakika bekler misin?Çantam evde kalmıştı da." dedim.Amca bana acıyan gözlerle bakarak "Önemi yok kızım!Benden olsun." dedi.Dün ne olduğunu az çok anlamış gibiydi.Bana bu kadar acınılması gururuma dokunmuştu.Gözlerim dolu kapıdan inerek amcaya teşekkür ettim.Merdivenlerden çıkarak evimizin kapısının önünde durdum.Sahi,ne güzel hayallerle ayrılmıştım şu kapıdan!
Yere eğilerek paspasın altındaki anahtarı aldım.O sırada üst komşunun beni görmesiyle ne yapacağımı şaşırdım."İpek canım!" sesiyle koridor yankılanırken anahtar ile kapıyı açıp kendimi eve attım.Gözlerim buğulu kapıyı kapatarak anahtarı vestiyere fırlattım.Bu sondu!İnsanların bana acımasını istemiyordum.Ayaklarımı sürüyerek odamın kapısının önüne geldim.Kapı kolundan çıkan tiz sesle irkilirken içeri adımı attım.Dolabın en üstünde duran valizi alarak yatağın üstüne koydum.Birkaç kıyafetimi valize koyarak yatağımın başucunda duran aile resmimizi
de aldım.En üste koyarak valizimi kapattım.Üzerimdeki gelinlikten de kurtulmak istiyordum.Çekmeceden bulduğum makas ile gelinliğimi kesmeye başladım.İçimdeki sevgi yerini kin, nefret ve öfkeye bırakmıştı.
Sanki bir boşluktaydım.Koca bir boşluk!

Üzerimdeki gelinlikten kurtularak gardıroptan seçtiğim kıyafetler ile giyindim.Elime valizi alarak kapıya yöneldiğim sırada gözü yaşlı annemi görmemle yanaklarımın tekrar nemlendiğini hissettim."Annem!"diyerek kollarımı ona sardım.Kokusunu içime çekerek yüzüne baktım. "Anne,gidiyorum." dedim.Sesim hayli boğuk çıkmıştı.
"Nereye annem?" dedi.Sahi nereyeydi?Nere gitsem kurtulurdum bu acılardan?
"Konya'ya" dedim.Üniversiteyi okumak istediğim şehirdi fakat şimdi acılarımdan kurtulmak için gidiyordum.Çünkü burada kalırsam Mustafa ile hatıralarımız can bulacak ve ben ölünceye kadar yaşayacaktı."Bir süreliğine." dedim lakin bu cümleye ikimiz de inanmamıştık,biliyordum.Tekrar sarılarak kokusunu içime çektim.Gönül isterdi ki hiç büyümemiş olayım,hep çocuk kalayım!

Valizim elimde kapı koluna uzandım."Allah'a emanet ol!" dedi.
Ayakkabılarımı giymek için yelteneceğim sırada valizimi bırakarak arkamı döndüm."Görüşürüz annem!" dedim ve tekrar sarıldım ona.Sarılmamızı bölen cebimdeki telefon olmuştu.Mesaj gelmiş olmalıydı.Hızlıca telefonumu açarak ekrana baktım.Mustafa yazısını görmemle içim nefretle dolmuştu.Ellerim titreyerek mesajı açtığımda içimde oluşan değişik bir duygu tüm benliğimi kaplamıştı.

"Böyle bir sonu hak etmiyorduk."
Evet,hak etmiyorduk.Fakat böyle olmasını isteyen oydu.Niçin mesaj atmıştı ki?Niçin mesaj atmıştı da kırılan kalbimi tekrar kırmıştı?Amacı neydi?Beni yaralamak ise bunu zaten başarmıştı.
Elimdeki telefonu cebime katarak anneme gülümsedim ve yanaklarından öptüm.

Kapıyı kapattığım an ortamın sessizliği beni ürkütmüştü.Merdivenleri yavaş yavaş inerek cebimdeki telefonu aldığım gibi çıkıştaki çöpe fırlattım.Yolda valizimle yavaş yavaş yürüyor,ilk nereye gideceğimi düşünüyordum.Artık yanımda kimse yoktu.Ne annem,ne babam,ne de...Artık tek başımaydım.Kendi ayaklarım üzerinde durmayı öğrenmeliydim.

***

Burak'ın "Hastaneden çıkış yapabilirmişiz.İyi misin canım?" demesiyle başımı kaldırdım.Evet,iyiydim.Geçmişi düşünmek artık beni acıtmıyordu.Gayet iyiydim,hiç bir şey hissetmiyordum.Hissizlik tam olarak bu olmalıydı.
"İyiyim canım,gidelim." dedim.

Odadan çıkar çıkmaz Burak'ın koluna girmiş ve etraftakileri incelemeye başlamıştım.Gözüm yıllar önce beni bırakan kişiyi arıyordu.Burak çıkış için gerekli olan işlemleri yapmak için öbür tarafa giderken bizde Aysima ile boş bulduğumuz bir yere oturarak beklemeye başladık. Bu sırada alt kattan yürüyerek gelen,bir kolunda esmer bir bayan olan kişiyi görmemle gözlerimi büyülttüm.Saçlarına düşen beyazlar uzaktan net bir şekilde seçilebiliyordu.Kolundaki kimdi acaba?
E-eşi olabilir miydi?Evet,olabilirdi.Neden olmasındı ki!Ayağının merdivenden kaymasını görmemle hızlıca ayağa kalktım.Ağzımdan istemsiz olarak "Ayh!" sesi çıkmıştı.Yanındaki esmer bayanın onu tutup "Aşkım dikkat etsene!" demesiyle yerin,ayaklarım altından kayıp gittiğini hissettim.Terkedildiğim günden beri hissetmediğim bu değişik duygu içimi ürpertmişti. "Hadi canım,gidelim." sesini duymamla kafamı Mustafa'dan Burak'a doğru çevirdim.Sakin bir şekilde Aysima'nın elini tutarak Burak'ın yanına gittim.Hastane kapısından adımımızı attığımız anda derin bir nefes aldım.Gerekliydi çünkü.Tüm bu olanlara dayanabilmem için gerekliydi.

Umarım bölümü beğenirsiniz.
Vote verip yorum yapan elleriniz dert görmesin😄
Allah'a emanet olun!✋

Savrulan Küller (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin