Başrol : Ashleey Wiel (KIZ)
Yardımcı Karakter : Bennet Staffer (KIZ)
Yardımcı Karakter : Criss Patter (ERKEK)
Yardımcı Karakter : Cuddy Kuyt ( ERKEK)~ 4 sene öncesi ~
" Criss beni dinlemelisin, bunu yapamam "
" Dinleyecek bir şey yok Ashleey bu akşam bu iş bitecek "
" Beni böyle bir şeye zorlayamazsın. Bunu bana yaşatamazsın Criss "
" Neden anlamak istemiyorsun Ashleey bu daha önce yaşamadığın eşsiz bir deneyim olacak ve emin ol seni pişman etmeyeceğim " Kulaklarım Criss'in sesinde güven tonu arasada daha çok alaycı bir tavır vardı. Son bir cesaretle uçurumun kıyısına bir adım daha yaklaşıp bir kaza sonucunda yere çakılmamızın kaç saniye sürebiliceğini ve ölümün acısını ne kadar süre çekeceğimi tahmin etmeye çalışıyordum. Kafamı sonu görükmeyen Cehennem Çukurundan kaldırıp derin bir nefes alarak batmak üzere olan güneşin gökyüzünü kızıla boyamasını izlemeye başladım. Belki bu canlı kaldığım son dakikalar, nefes alabildiğim son anlarımdı, görebildiğim son manzara karesiydi belkide çünkü biraz sonra Criss tarafından atlamaya zorlanacaktım. Kafamı olmaz anlamında sağa sola sallayarak geriye iki üç adım attıktan sonra kaçmayı planlıyordum ki sırtımdaki paraşüt çantasından tutulan Criss'in eli yüzünden son kaçma umudumu da yitirmiştim. Çaresizce kendimi Criss'e teslim edip beni uçurumun kıyısına sürüklemesine müsade ediyordum. Umutsuz bir şekilde sağ omzumun üzerinde uçuruma son bir bakış atıp gözlerimi devirerek tekrar Criss'e yöneldim. Benim karamsar ruh halimden kurtulmam için değişik şaklabanlıklar yapıyor azda olsa stresimi azaltmaya çalışıyordu. " Bana bak Ashleey beni senin koruyucu meleğin olarak düşün ve kendini bana bırak. Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim ve indiğimizde bana sana bu macerayı yaşattığım için minnettar kalacaksın " " Neden ben lanet olasıca pislik neden ben !!! Neden Bennet yada Melissa değil " diye gözlerimi aça aça bağırırken Criss aramızdaki bir adımlık mesafeyi kapatacak bir adımla burnumun kıyısına kadar yaklaştı. Neden bilmiyorum ama biranda susup kalmıştım. Hala gözlerimden ateş püskürtürcesine bakışlar atıyor ve konuşmasını bekliyordum. Biraz daha yakınıma sokulup kulağıma doğru eğildi " Belki de ruhuma hitap eden tek sensindir " deyip kulağıma bir öpücük bırakmıştı. Ne tür bir fantazisi vardı bu çocuğun ? Kulak öpülür müydü hiç ? Peki ne demek istemişti bu şimdi ? Bana bir ilgisi mi vardı ? Şaşkınlık içerisinde iç sesimle tartışma içersindeyken ne olduğunu bile anlamadığım biranda kendimi boşlukta buldum. Tabi ya dikkatimi dağıtma çabalarıydı yaptığı bütün bu maskaralıklar. Bianlık boşluğumdan yararlanıp beni kendisiyle beraber uçurumdan aşağıya ittirmişti.Kontrolsüz bir biçimde düşüyor, el ayak kordinasyonumu sağlayamıyordum. Kollarım ve bacaklarım benden bağımsız bir şekilde savruluyordu. Ne yapacağımı bilmez halde vücudumu delen basınçla boğuşuyordum. Ne zaman bağırmak için ağzımı aralasam basınçlı hava ağzıma doluyor ve bir anlık nefesimin kesilmesine sebep oluyordu. Nasıl sabit kalacağıma dair en ufak bir fikrim dahi yokken yerçekiminin etkisiyle yere doğru çivilenmek üzere biraz daha hızlanıyordum. Panik ve korku içerisinde atlarken elimi tutan Criss'e bana yön vermesi için yalvaran gözlerle bakmaya çalışıyor, çaresizce Tanrıdan yardım dileniyordum. Her salise kayalık alana biraz daha yaklaşıyor ve her nefeste ölüme biraz daha yaklaştığımı hissediyordum. Umutsuzca gözlerimi kapatıp ölmeyi beklerken Criss'in ellerini omzumda hissettim. O paraşütle atlamada tecrübeli olduğu için vücudunu kontrol edebiliyor ve düşerken bile sabitlenebiliyordu. Ben ise basıncın etkisiyle savruluyor ve iyice bilincimi kaybediyordum. Criss uzun bacaklarını belime dolayıp omzumda ki paraşüt kollarını büyük bir şiddetle kendine doğru çekip paraşütü açmaya çalışıyordu ve başarılıda olmuştu. Paraşüt büyük bir şiddetle açılınca bedenini bende ayırarak kendisi düşmeye devam etti. Bende açılan paraşütün etkisiyle sarsılıp artık kontrollü bir şekilde gökyüzünde süzülebiliyordum. Yerçekiminin etkisi azalmış, düşüşüm yavaşlamıştı. Ben uçurtmanın kollarından yönümü kontrol etmeye çalışırken gözlerim Criss'i arıyordu. Halâ daha açılan bir paraşüt göremiyordum. Ona birşey olacak hissi, içimde hava basıncından daha büyük bir etki oluşturmuştu. Ve nihayet çakılmasına neredeyse 50-100 metre kala paraşütünü açmış oda gökyüzünde süzülmeye başlamıştı. Derin bir "Oh!" çekerek rahatladım. Yalnız unuttuğumuz bir şey vardı halâ sivri kayalıklara doğru düşmeye devam ediyorduk. Telaşla başımı hızlı hareketlerle sağa sola çeviriyor güvenli bir iniş alanı arıyordum. Ne yazık ki gözümün alabildiği her alan kayalık ve keskin dağ yamaçlarından oluşuyordu. Biraz farkla aşağımda paraşütle süzülen Criss'e bakıp yön değiştirmekte olduğunu farkettim. Kendimi de ona göre yönlendiriyordum. Kısa bir uçuş sonra düzlük bir alana doğru yönlediğimizi farkettim. Ardından kısa bir süre sonra yerle aramızdaki mesafe gittikçe azaldı ve ayaklarımız belli belirsiz yere değmeye başladı. Criss benden bir adım önde olduğu için yerle temasını sağlamış ve koşar adımlarla paraşütün hızını kesmeye çalışıyordu. Bir süre sonrada paraşütle bağını kesip zevkten dört köşe olmuş bir şekilde kollarını uzatmış kendi ekseni etrafında dönüp zafer nidaları atıyordu. Bende biraz yakınında ki bir mesafeye iniş yapmayı başarmış ve paraşütle bağımı kesmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİSEPNİ
Mystery / Thriller" Disepni Sendromundaki kişi her gece gördüğü şiddetli kabuslar nedeniyle gerçeklik kavramını yitirir ve artık kabuslarını günlük hayatının bir parçası olarak algılamaya başlar. Buda gördüğü kabusları gerçekmiş gibi hissetmesine neden olur. " yazıyo...