Hep böyle mi olurdu vedalar ? Yada gökyüzü her ölenin ardından böylesine ağlar mıydı? Neşesi dünyalara sığmayan bir kızın külleri şimdi kara toprağa sığar mıydı?
Bennet'tan arda kalan külleri yağmurla birlikte toprağa karışırken, daha fazla güçlü kalamıyordum. Sadece Bennet değildi toprağa serpilen çocukluğumdu, neşemdi, mutluluğumdu, kardeşimdi...
Hiç kimsemiz olmadan, kocaman bir hiçten doğan bir bütündük biz. Anne diye ağlayamadan adını sayıkladığımdı. Her korktuğumda kollarında telkin bulduğum her şeyimdi. Şimdi bir daha sarılamayacaktım ona, karamel saçlarına dokunamayacaktım, gülen yüzünü göremeyecektim, pamuk yanaklarını bir daha sıkamayacaktım. Bunu kabullenemiyordum. En sevdiğim insanın benim yüzümden ölmesini içim almıyordu.
Gözyaşlarım hıçkırıklarıma karışırken güç almak için Criss'in koluna daha sıkı sarıldım. Yavaşça kolunu geri çekip, bir kolumu beline dolayıp kendi kolunuda omzuma koyarak beni iyice kendine bastırdı. Olan gücümle ağlarken yüzümü göğsüne kapattım ve iyice sarıldım. Hıçkırıklar arasından çıkan tek tük sesimle Neden? diye sorabildim. Sadece neden? Cevap veremedi. Biliyordum oda çok üzgündü ama artık o da teselli edecek durumda değildi ya da söylecek bir şeyi kalmamıştı...
Tören bitmişti. Kalabalık olmayan insan kümeleri dağılmıştı çoktan. Ben resminin olduğu mezar taşının dibine çökmüş, fotoğrafını okşuyordum. Törenin başından beri tüm şiddetiyle yağan yağmur hiç kesilmeden devam ediyor, gözyaşlarımla beraber yanaklarımdan süzülüp çamurlaşmış toprağa akıyordu. Arkamda yan yana durmuş, çaresizce beni izleyen Criss ve Cuddy'i umursamadan konuşmaya başladım.
Böyle olmamalıydı değil mi?
Bedel ödeyen sen olmamalıydın.
Yalnız kalan sen olmamalıydın.
Sen şakayı seversin değil mi bir tanem? Beni korkutmak hoşuna giderdi senin. Buda bir şaka değil mi? Hadi bu kadar yeter. Çık gel artık bir yerlerden.
Bak! Bak!
Çamura bulanmış elimle yüzümü sıvazlarken,
Buz gibi olmuş yanaklarım. Sen benim üşümeme kıyamazsın değil mi bir tanem?
Daha fazla ayaklarımın üzerinde duramayak diz çöktüm ve ıslak toprağın üzerine bıraktım kendimi.
Hatırlıyor musun? Biz yurtta kalırken geceleri hep çok soğuk olurdu. Benim soğuktan çenem titrer, dişlerim takır takır ederdi. Parmak uçlarım morarır, yüzüm bembeyaz olurdu. Sen hep kıyamam sana deyip hırkanla beni sarar, ellerimi de avcunun arasına alıp nefesinle ısıtmaya çalışırdın. Ben sana canım ablam deyip sarılırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİSEPNİ
Mystery / Thriller" Disepni Sendromundaki kişi her gece gördüğü şiddetli kabuslar nedeniyle gerçeklik kavramını yitirir ve artık kabuslarını günlük hayatının bir parçası olarak algılamaya başlar. Buda gördüğü kabusları gerçekmiş gibi hissetmesine neden olur. " yazıyo...