Duvara yaslanmış, donuk bir şekilde odayı inceliyordum. Tahtadan tavanla kireç duvarın birleştiği kısımlarda örümcek ağları sarkıyordu. Hapşursam oda toz bulutu altında kalabilirdi, o denli tozluydu heryer. Ben iğrenerek etrafı incelemeye devam ederken Criss, yatağın üstünde ki laylonu kaldırmakla uğraşıyordu. "Sanırsam bir tek yatağı tozdan korumaya çalışmışlar" diyerek başımı öne eğip, bıkkınlıkla sağa sola salladım.
" Gerçekten burda kalmak zorunda mıydık Criss ? "
Criss doğrularak bana döndü ve
" Kötümser olma cüce, bakarsın örümceklerle arkadaş oluruz. Seni severlerse örümcek kadın olmana bile yardımcı olabilirler belki. "
diyerek gülümsedi.
" Eğlenmenin ne yeri nede zamanı Criss. İçimde tuhaf bir his var. Burası hiç güvenli biryer değil. Biran önce burdan gitmeliyiz. "
Ben konuşurken o hâlâ yerleşmeye çalışıyor ve beni umursamıyormuş gibi davranıyordu.
" Beni anlıyorsun değil mi Criss ? "
diyerek sesimi yükselttim. Artık bazı şeylere tahammülüm kalmamıştı. Yaşadığım kabuslar, halüsinasyonlar artık psikolojimi çok fazla zorluyordu. Sürekli birilerinden, birşeylerden şüpheleniyor, kimseye güvenemiyordum.
" Sana yardımcı olmak için burdayım zaten Ashleey. Sadece seni götürmek istediğim yere daha yolumuz var ve ben yorgunum araba kullanamam. İzin verde bu gece dinlenip yarın sabah erkenden yolumuza bakalım. "
Onun konuşmasını duymuyormuş gibi yapıp, ayak uçlarıma bakıyordum.
" Olur mu ? "
Diyerek tekrar benden bir cevap beklemeye başladı. Israrcı olmanın bir faydası olmayacağını anladığım için " Tamam " anlamında başımı salladım.Criss çoktan yatağa uzanmış, yastığa sarılarak uykuya dalmıştı bile. Bende sırtımı yatak başına dayamış, sürekli eğilip eğilip Criss'in yüzüne bakıyordum. Bir insan bu kadar çabuk uykuya nasıl dalabilirdi ? Oflayarak ellerimi göğüs hizasında bağladım. Duvar boyu uzanan pencereden yıldızları izliyordum. Yıldızları saymaya çalışmak belki uykumu getirebilir düşüncesiyle saymaya başladım.
Bir. İki. Üç... TAK!
O SESTE NEYDİ ŞİMDİ!!
Yaslandığım yerden sıçrayarak kapıdan tarafa çevirdim başımı. Sesin tekrarlanmasını bekler gibi ellerimi yatağın iki tarafına dayayarak diken üstüne oturur gibiydim. Biraz bekledikten sonra başka bir ses duyulmayınca "yan odadan geldi heralde" diye düşünerek korkumu bastırmaya çalıştım. Tekrar yatak başına dayanarak yatağa iyice gömülüp, pikeyi boğazıma kadar çektim ve gözlerimi sıkıca yumarak biran önce uyumayı diledim..
TAK!!
Ses, bu sefer biraz daha yakından gelmiş gibiydi. Ne yapacağımı bilemezken, istemsizce bir kolumu Criss'in beline atarak sıkıca sarıldım. Başımı, omuz boşluğuna yerleştirerek hızlı hızlı nefes almaya başladım.
"Hayır! Hayır! Hayır! Tekrar aynı şeyleri yaşayamam, onu tekrar göremem olmaz. Yanımda Criss varken olmaz. Ona birşey olmasına seyirci kalamam."
Kendi kendime konuştuğumun farkında değildim. Criss uyanmaya başlamış kımıldanıyordu. Uyanması şuan için iyi olmazdı. Belki yine sadece kafamda kuruyordum emin olmam lazımdı. Sayıklamamı kesmek için diğer elimle ağzımı kapatarak sessiz olmaya çalışıyordum. Bir süre sonra kımıldaması kesildi, ritimli bir şekilde nefes alıp vermesinden tekrar uykuya daldığını anladım ama sesler bir türlü kesilmiyordu. Çelikten bir ayak, ahşap zeminde sert adımlar atıyor ve yavaş yavaş oda kapısına yaklaşıyordu. Criss'in boynuna iyice gömülerek, birşey olmaması için Tanrı'dan çaresizce yardım dileniyordum. Korku ve panik içinde gözlerimden yaşlar süzülüp hıçkırıklarıma karışıyordu.
TAK! TAK! TAK!
Adımlar kapının önüne gelince kesildi. Başımı kaldırarak kapıdan tarafa yöneldim ve kapının altında bir karartı gördüm. Karartı, belli bir süre kımıldamadan kapının önünde bekledikten sonra biranda kayboldu. Elimi Criss'in belinden hızlıca çekerek yataktan kalkıp doğruldum. Göğüs kafesimi delmek istercesine çarpan kalbime aldırış etmeden kapıya doğru ilerledim. Eğer benim için geldiyse, ona zarar vermesine izin veremezdim. Bir şekilde onu engelleyebilirim diye düşünerek kapının kolunu kavrayıp, derin bir nefes aldım. Omzumun üstünden başımı arkaya çevirerek Criss'i kontrol ettim. Hâlâ uyuyordu. Sessizce kolu çevirerek gıcırtı eşliğinde kapıyı açtım. Titrek adımlarla kapıdan dışarıya adım atıp, merdiven boşluğuna doğru kafamı uzattım.
Gölgenin merdiven boyunca uzandığına yemin edebilirdim. Bu şey, evde ki banyoda asılı olan aynada gördüğüm yansımaya benziyordu. O yansımanın arkasından da Cuddy çıkmıştı.
Doğru ya Cuddy! diye geçirdim içimden. O varken başka kimsen şüphelenebilirim ki ? Onda farklı, beni tedirgin eden bi yanı vardı. Sanki heran şeytana dönüşüp, ruhumu söküp almak için benle boğuşabilirmiş gibi bir havası vardı.
Ağır adımlarla Cuddy'nin Bennet ile kaldığı odanın kapısına yöneldim. Bennet bu çocukla nerde ve nasıl arkadaş olmuştu ki acaba ? Ve şimdiye kadar bana neden ondan bahsetmemişti ? Bunu en yakın zamanda öğrenmeliyim diye düşünürken kapı kolunu kavrayıp, ağır ağır kapıyı araladım. Bedenimi oda dışında tutarak, kapı aralığından başımı uzatıp Cuddy'i aradı gözlerim.
Şaşırmıştım. Çünkü Cuddy yatakta uyuyor, Bennet ise oturduğu tekli koltukta uyuya kalmıştı. Cuddy burda uyuduğuna göre sesler kime ait olabilirdi ozaman ?İçimden bir ses fazla ortalıklarda dolanma, git yatağında sessizce uyu! Diyordu ama ben tabiki canıma susamışcasına merdivenlere yönelmiş aşağıya doğru merdivenleri adımlıyordum. Şansımı zorladığımın farkındaydım ama içimde ki şüpheyi dindirmek adına, gölgenin kime yada neye ait olduğunu bulmak istiyordum. Gıcırdıyan ahşap basamaklar, sessiz pansiyon koridorlarında yankılanıyordu. Ne kadar parmak uçlarımda yürümeye çalışsamda olmuyordu, yılların eskittiği basamaklar en ufak ağırlıkta, yılların yükünü yansıtırmışcasına gıcırdamaya devam ediyordu.
Giriş katına kadar indim ve hâlâ hiçbirşey görmüş değildim. Sadece kazan dairesi olduğunu düşündüğüm zemin katın ışıkları yanıyordu. İç sesimle büyük bir münakaşaya girdim. Aşağıya insem mi ? İnmesem mi ? derken yine kendimi merdivenlerden aşağıya inerken buldum. Ne vardı sanki odama gidip uyusaydım ? Of Ashleey Of.
Uzun bir koridor, karşılıklı tahta kapılar ve her kapının üstünde gaz lambası vardı. Kolonun ikiye ayırdığı diğer tarafta kalan koridorda ise demirden bir kapı ve kapının önünde sıralı kömür torbaları vardı. Orası büyük ihtimalle ısınmayı sağlayan kazanların bulunduğu bölümdü. Kazan burdaysa diğer tarafta ki kapıların ardında ne vardı ? Yada nereye açılıyorlardı ? Ben sıralı kapıların bulunduğu koridora yöneldim. Kör ışık, koridoru tam olarak aydınlatmasada önümü görmemi sağlıyordu. Ben tek elimi duvara dayayıp ilerlemeye devam ediyor ve kapıların ardında ne var acaba diye merakla soruyordum kendime. İlk kapının önüne geldiğimde durakladım ve kapıyı açmaya yeltendiğim sırada tekrar bir gürültü duydum. Ve ses, bu sefer tam arkamdan geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİSEPNİ
Mystery / Thriller" Disepni Sendromundaki kişi her gece gördüğü şiddetli kabuslar nedeniyle gerçeklik kavramını yitirir ve artık kabuslarını günlük hayatının bir parçası olarak algılamaya başlar. Buda gördüğü kabusları gerçekmiş gibi hissetmesine neden olur. " yazıyo...