DİSEPNİ ~7

169 28 8
                                    


Arkamı dönmek istesemde, neyle karşılaşacağımı bilmediğim için dönmeye cesaret edemiyordum. Saçlarımın arasından enseme doğru süzülen nefesi hissediyor olmak, tüylerimi diken diken yapmıştı. Zoraki bir yutkunmayla, titrek bir nefes alıp gözlerimi sıkıca yumup arkamı döndüm. Hiçbirşeyin olmadığını anlayınca gözlerimi kıyılaştırıp, korkarak açmaya çalıştım.

Boşluk! Gördüğüm tek şey, bir boşluktan ibaretti. Panikle sağıma soluma bakındım. Ne bir ses ne birileri vardı etrafımda. Şaşkınlıkla geldiğim yeri, çıkışı bulmaya çalıştım. Merakımı bastırıp, biranca önce burdan çıkmalıydım.

Ben yürüdükçe koridor uzuyor ve bir türlü kapıya ulaşamıyordum. Gaz lambalarını gittikçe ardımda bırakıyor ve karanlığa doğru adımlıyordum. Yanlış tarafa yöneldim heralde diye düşünürken ilerlemeye devam ediyor ve panik kat sayımın artmaması için kendimi sakin tutmaya çalışıyordum.

Deponun karanlık ortamı tüm görüş alanımı yavaş yavaş kapatmaya başlamıştı. Olduğum yerde durup, duvara yaslandım. Nerdeyse yarım millik yolu kat etmiş gibi bir yorgunluk çökmüştü bedenime. Bacaklarım, titremeye başlamışken daha fazla dayanamayarak dizlerimin üzerine çöktüm. Başım öne eğilmişken, saçlarım yüzüme düştü. İki elimi ıslak zemine dayayarak gövdemi dik tutmaya çalışıyordum. Nedenini anlayamadığım bir şekilde tüm enerjim düşüyor, ruhum derin bir uykuya hasretmişcesine göz kapaklarımı uyumam için aşağıya doğru çekiyordu.

Buraya ilk girdiğim zaman zeminin ıslak olmadığına emindim. Öyle ki ayaklarımın eskimiş fayanslar üzerinde bıraktığı takırtıları duyabiliyordum. Peki bu ıslaklık, bu sıvı şimdi nereden geliyordu ? Düşen enerjime inat ayağa kalmaya çalışıyordum. Tek dizimi dikerek elimle yerden destek alarak doğrulmaya çalışsamda yapamıyordum. Bedenim yerçekimine karşı koyamazken, ruhum uykuya dalmam adına her türlü baskıyı göz kapaklarıma uyguluyordu.

Hayır! Bu sefer kendimi ona teslim edemem. Uyursam yine onu kendime çekerim. Dayan Ashleey. Dayan!

Göz kapaklarım gittikçe ağırlaşırken, uzaklardan bir ses ilişti kulağıma. Bu.. Bu Criss'in sesiydi. Uyanmış olmalı ve beni bulmaya çalışıyor olmalıydı. Ses biraz daha netlik kazanmaya başlamış ve " Ashleey, Ashl.. " diye adımı tekrarlarken sesi biranda kesilmişti. Tek tük çıkan, güçsüz sesimle Criss diye bağırmaya çalıştım. Ne kadar uğraşsamda sesim çıkmıyor, ona seslenemiyordum. Konuşmak için ağzımı her aralıyışımda ses tellerim boğumlaşıp konuşmama engel oluyormuş gibi hissediyordum.

Sürünerek sesin geldiği yöne doğru ilerlemeye çalıştım. Emekler pozisyonda ilerlemeye çalışırken, karşı koyamadığım bir güç beni bacağımdan tutarak sürüklemeye başlamıştı.

Ne oluyor ? Bırak beni! İmdat! diye ardı ardına kelimelerimi sıralarken yerde sürükleniyor vaziyette olmaktan kurtulamıyordum. Islak bir avuç, bilek kısmımı sıkıca kavramış, kan akışını kesecek şekilde sıkıyor ve ayak parmaklarım uyuşmaya başlıyordu. Kurtulmak adına debeleniyor, tırnaklarımı kaygan zemine geçirip karşı koymaya çalışsamda nafileydi.

Burnuma keskin ve geniz yakıcı bir koku gelmeye başlamıştı. Bu koku, yanık bir çıra veyahut kömür kokusunu anımsatıyordu. Kazan dairesinde olduğumu varsayarsak, kömür kokusunun gelmesi şaşırtıcı değilse bile kokunun gittikçe artması kazanlara doğru yaklaştığımıza dair bir izlenimdi. Kazanların bulunduğu bölüme doğru sürüklenmeye devam ederken, artık güce karşı koyacak halim kalmamıştı. Sürüklenmenin etkisiyle vücudumun belli kısımlarında sürtünmeden dolayı yanmalar ve yaralar oluştuğunu canımın yanmasından anlayabiliyordum.

DİSEPNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin